Teorik Demokratlığın Dayanılmaz Hafifliği
Burası Türkiye olsa da, daha bilmem kaç ay önce darbelerin konuşulduğu bir ülke olsa da “bu savcılar” siyasi atmosferden bağımsız, kendi fanuslarında yaşayan adamlardır adeta.
Bahadır Kurbanoğlu medyada yer alan yargı ve HSYK tartışmalarını yorumluyor:
Teorik Demokratlığın Dayanılmaz Hafifliği
Hergün siyasi yazılar yazıp da, hükümet söz konusu olduğunda “teorik demokrat”, “teorik hukukçu” geçinenler çok ilginç bir tablo oluşturmakta.
Suya sabuna dokunurken bile, ikisinden birini tercih eden bir siyasi anlayışın uzantısı bu durum. İkisi birden riskli. Genelde “demokrasi ve hukuk dersleri” eşliğinde hükümete nizam vermeyi içeren bu anlayış liberal demokrasi teorisinden beslenmekte; onda şüphe yok. Ancak siyaseti ve hayatı sadece ülke sınırları içine hapsolmuş polyannacı bir oyun mesabesine sokmakta bu anlayış. Sanki olan biten sadece görünür aktörlerce sahnelenen teatral bir mizansen! “Bakalım en demokrat hangimiz?” başlıklı bir yarış sanki. Bu tutum da elbette bir algı yönetimini içermekte. Bir niyet izharı ve bir psikolojik harekât metodu belki de. Today’s Zamancılar değil bahse konu olanlar. Onları apayrı bir düzlemde değerlendirmek gerek. Bilumum tarafsızmış gibi görünen, saf demokrasinin ve saf hukukun yanında durduklarını iddia eden Taha Akyol, Cengiz Çandar, Ahmet Hakan vb’leri. Farklı durumlarda nice arka plan tahlillerini gözümüzün içine sokmaktan imtina etmeyen mezkur kalem erbabı, söz konusu hükümet olduğunda her ne hikmetse “ona karşı olma”, “onu yanlışlama”; “şüpheleri onda toplama”; “başka resim ve ayrıntıları görmezden gelme” ameliyesine soyunmuş görünmekteler. Güç onda (hükümette) toplandığına ve başka güç merkezleri olmadığı varsayıldığına göre, bir tavşana kaç tazıya tut oyunu ile muhatabız: Onlara göre; Hükümet günden güne otoriterleşmekte ve her kesime gün be gün savaş açmakta; hukuku çiğnemekte, demokrasiyi ayaklar altına almakta. Bir güç zehirlenmesi bu ve başka bir açıklaması yok!
Hukuk Sevdalısı Saf HSYK’cılar Versus Despotların Emrindeki HSYK
Bunlara göre, eğer yargıç hükümete karşı harekete geçmişse “yargı bağımsızlığı” hatırlanır olur. Sırf hükümete “Muhalif” tavır takındığından asla değil, “kuvvetler ayrılığı” kutsal olduğundan savcının tavrı da kutsaldır. Böylelikle tutarlılık terazisi de ele geçirilmiş olup hiç kimseye kaptırılmaz.
Burası Türkiye olsa da, daha bilmem kaç ay önce darbelerin konuşulduğu bir ülke olsa da “bu savcılar” siyasi atmosferden bağımsız, kendi fanuslarında yaşayan adamlardır adeta. Dolayısıyla “Savcı kesinlikle bağımsız ”dır! Siz ne düşünürseniz düşünün “Savcı, teorik olarak bağımsızdır!”