Tek Parti Döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı
Murat Güzel yazısında, Hicret K. Toprak’ın yazdığı ‘Mihrap, Minber ve Devlet’ kitabını inceliyor.
Açık Görüş/ Murat Güzel
Devlet ve mihrap arasında kalan bir kurum
Hicret K. Toprak kitabında, 1924 ila 1950 yılları arasında Türkiye'de geçerli tek partili rejimde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kendisine tevdi edilen zorlu görevleri yerine getirirken nasıl kılı kırk yararcasına bir çaba sarf ettiğini kurumun arşiv kayıtları, Meclis zabıtları, kanun teklifleri, basınındaki haber ve yazılar eşliğinde tarihsel ve sosyolojik bir yöntemle ele alıyor.
Türk modernleşme tarihinde üzerinde tartışmaların bitmek bilmediği, sürekli lehte ya da aleyhte konuşulan, siyasi-ideolojik veçheleriyle birlikte ülkedeki hemen bütün meselelerle bir biçimde ilişkilendirilen konuların başında gelir din. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren din-devlet ilişkileri, kamusal hayatta dinin nerede ve nasıl durması gerektiği, dini hayatın nasıl şekillendirilmesinin icap edeceği gibi birtakım kamusal meselelerle beraber İslam'ın yeni kurulmakta olan ulus-devletin kamusal söyleminde nasıl ve ne şekilde yer alacağı da, alması gerektiği de sürekli tartışıldı. Cumhuriyet rejiminin kurucu dinamikleri bakımından İslam, bir yandan Osmanlı devletiyle simgelenen eski-geleneksel rejimin en esaslı parçalarından biri olarak görüldü, diğer yandan da yeni rejimin kendisine toplumsal meşruiyet devşirirken kullanmasının mutlaka elzem olduğunun düşünüldüğü simgeselliklerin madeni olarak addedildi.
Çapraşık tutum
Kurucu iradenin din konusunda benimsediği bu çapraşık tutum, Türkiye'nin siyasi tarihine ve laiklik yorumu ve uygulamalarının üstüne de gölgesini düşürdü. Bir din olarak İslam'ın ve dini hayatın devlet ile toplum arasında nerede yer alması gerektiği Cumhuriyet'in kurucu kadrolarını en çok uğraştıran meselelerden biriydi. Başlangıçta dini dil ve söylemin Osmanlı rejiminden laikleşme ve millileşme siyasetiyle yeni rejime geçişteki muhtemel katkılarından sonuna dek yararlanılırken diğer yandan da dinin kamusal alandaki ağırlığının azaltılması, yeni rejimin dayanıklılığının tesisi bakımından tek partili yıllarda belki benimsenebilecek en geçerli siyaset olarak görüldü.
3 Mart 1924'te Hilafetin kaldırılması, Şer'iye ve Evkaf Vekaletinin ilgası ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun kabulüyle birlikte "İslâm dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek" göreviyle kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam'ı yeni rejime uygun bir hale getirme projesiyle yüklü bir şekilde hayata geçirildi. Elbette dini hayatı düzenleme ve yer yer bir takım dindışı icaraatları meşrulaştırma konusunda yeni rejimin ilk başvurduğu kaynak ve araç Diyanet İşleri Başkanlığı değildi ve hatta tek partili yıllarda dini hayatın yürütülmesi görevini yerine getirecek kuruma alan açılırken son derece temkinli bir siyasetin de izlendiği fark ediliyordu.
1924 ila 1950 yılları arasında Türkiye'de geçerli tek partili rejimde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kendisine tevdi edilen bu zorlu görevleri yerine getirirken nasıl kılı kırk yararcasına bir çaba sarf ettiğini kurumun arşiv kayıtları, Meclis zabıtları, kanun teklifleri, döneme ait basınındaki haber ve yazılar kadar alandaki akademik yayınları da içeren zengin bir literatür eşliğinde tarihsel ve sosyolojik bir yöntemle ele alan Hicret K. Toprak'ın kitabı din, laiklik, siyaset, devlet ve toplum meseleleri etrafında neredeyse kangrenleşmiş bir meseleyi tartışmanın altından başarıyla kalkıyor.
Mihrap, Minber ve Devlet
Hicret K. Toprak
Küre, 2019
HABERE YORUM KAT