“Tazminatsa tazminat” mı?
Uludere olayı bazıları tarafından istismar ediliyor, bu doğru. Ancak “istismar ediliyor” diye böyle vahim bir hatayı sahiplenmek hiç doğru değil. Sayın Başbakan sahipleniyor.
Diyor ki: “Hata da olabilir. Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık, tazminatı da açıkladık. Ama birileri istismar ediyor. Allah aşkına, tazminatsa tazminat... Bizim resmi tazminatımızın ötesinde yaptık. İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz. Kusura bakmasınlar...”
Yapmayın Sayın Başbakanım! Siz şefkat insanısınız. Vicdan insanısınız. Böylesine vahim bir konuda, böyle bir üslup kullanmayın lütfen!
Hangi tazminat bir canın bedelidir? Hangi birimizin oğlu böyle bir “yanlış”a kurban edilse, yüreğimizdeki kanama “tazminat”la durur?
Biraz duygudaşlık (empati) lütfen!..
İslam “empati” üzerine kuruludur. Meselâ Nisa Suresi, 4/9’da şöyle buyrulur:
“Arkalarında eli ermez, gücü yetmez küçük çocuklar bıraktıkları takdirde, onların halleri nice olur diye endişe edenler, yetimlere haksızlık etmekten de öylece korksunlar da Allah’ın cezalandırmasından sakınsınlar ve doğru söz söylesinler“
Kısacası Allah empati yapmamızı, kendimizi “Yetim ve başkalarına muhtaç çocuklar bırakmış kişiler” olarak düşünmemizi, yetimlere karşı davranışlarımızı buna göre ayarlamamızı emrediyor.
Sizin de bildiğiniz gibi Uludere mağdurlarının öncelikle istediği paradan başka bir şeydir. Sorumluların bulunması ve hesap sorulması isteniyor. Gerçi sorumlular bulunsa ve en ağır biçimde cezalandırılsa bile ölenler geri gelmeyecektir, yüreklerin kanamasını durdurmayacaktır, ama az biraz teselli olacaktır.
İstenen de budur. Bunu “terör örgütü”nün de istiyor olması, gerçeği değiştirmez.
Bu durumda, “Tazminatsa tazminat... Bizim resmi tazminatımızın ötesinde yaptık” diyemezsiniz. Derseniz, yürekleri daha fazla kanatmış olursunuz. Bir Başbakan’ın temel görevi yürekleri kanatmak değil, serinletmektir. Bunu yapın!
Terör örgütü ile siyasi uzantılarına ve topyekün istismarcılara ne kadar yüklenseniz azdır. Ama ne olur elmalarla armutları aynı kefeye koymayın. Olayı istismar edenlerle gerçekten acıyan yürekleri bir birine karıştırmayın.
“Hata”yı yapanları koruma adına kendinizi ortaya atmayın, hatanın yanında durmayın. Durursanız şimdiye kadar halkınızın yüreğine ektiğiniz “inandırıcılık” vasfınıza zarar verirsiniz.
“30-40 kişilik grup, katırlar, insanlar var” diyorsunuz, “o yükseklikten bu Ahmet midir, Mehmet midir, bilmek mümkün değil. TSK görevini samimi şekilde yapmıştır.”
Bu ifadeler, “TSK samimi şekilde öldürmüştür!” anlamına gelmez mi?
O yükseklikten doğru düzgün teşhis yapılamamışsa, “kaçakçı” ile “terörist” açık biçimde tanımlanamamışsa, dağ-taş askerin kaynadığı bölgeye birlik sevk edersiniz.
Öldürmeden önce yapılması gereken başka şeyler, alınması icap eden başka tedbirler olmalı. Yoksa kolayına kaçıldığı izlenimi yaygınlaşır.
Eminim heron görüntülerini izlerken, tıpkı benim gibi, sizin de canınız yanmıştır. “Daha dikkatli olunabilirdi” diye düşünmüşsünüzdür.
Ama başbakansınız, sırtınızda yumurta küfesi var. Bunu anlayabiliyorum, yine de üslubunuzun “durumun nezaketine uygun” düşmediğini söylemek istiyorum.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT