Tatvan’da ‘’Vahiy Bilinci ‘’Semineri Yapıldı
Tatvan Özgür-Der'de Hasip Yokuş'un sunumuyla Vahiy Bilinci semineri düzenlendi.
Tatvan Özgür Der şubesinin Cuma günleri düzenlediği bilinç seminerlerinin bu haftaki konusu ‘’Vahiy Bilinciydi’’Diyarbakır Özgür Der üyesi Hasip YOKUŞ tarafından sunulan seminere yoğun ilgi vardı.Okunan kuranı kerim ve mealinden sonra Hasip YOKUŞ konuştu.
Hasip YOKUŞ’un Konuşma Özeti
Vahiy ,sözlükte gizli konuşmak, emretmek, ilham etmek, îma ve işâret etmek, seslenmek, fısıldamak, ve göndermek anlamlarına gelen vahiy, dini bir terim olarak, Allah’ın Peygamberlerine iletmek istediği mesajlarını, doğrudan doğruya veya Cebrail vasıtasıyla bildirmesine denir.dedi
YOKUŞ,kainatı ve içindeki tüm varlıkları Yaratan Rabbimiz, onları kendi başlarına buyruk bir şekilde bırakmaz; bütün ömrü boyunca ilgisini ve denetimini eksiksiz bir şekilde sürdürür. İşte vahyin kelime anlamları aynı zamanda Yüce Allah'ın yarattıklarıyla ne derece ilgili olduğunu gösteren ipuçları da verir. İnsan dahil bütün canlıların hayat tarzlarını, rızıklarını, yaşam ve ölümlerini denetimini altında tutmaktadır. Vahyin kelime anlamlarını derleyip topladığımızda ise terim anlamına ulaşırız, şöyle ki: "Yüce Allah'ın yarattıklarına görevlerini öğretmek, onları terbiye etmek, itaat altına almak, yardım etmek amacıyla kurduğu kesintisiz gizemli iletişim" olarak ifade etti.
Vahiy çeşitlerini şu şekilde belirten YOKUŞ, Gerek insan gerekse hayvan ve diğer varlıklar arasındaki konuşma olağanın dışında bir forma sahipse, bu vahiy kavramıyla ifade edilir. İfade kolaylığı açısından vahyi üçe ayırmak mümkündür:
1) Allah ile diğer (insan olmayan) varlıklar arasında gerçekleşen vahiy.
2) Varlıkların birbirleriyle olan ilişkilerinde bir haberleşme yöntemi olarak kullandıkları vahiy.
3) Allah ile insan arasındaki iletişime konu olan vahiy.
1) Allah ile insan dışındaki varlıklar arasındaki vahiy: Bu türün Kur'an'da iki örneğini görüyoruz. Birincisi, Allah'ın tabiata vahyetmesi, onu emir ve iradesi altına almasıdır (99/Zelzele, 5). Yani varlıklara emrini dinletmesi, onların özlerine hareket ve görevlerini belirleyen içgüdüler yerleştirmesidir (16/Nahl. 12, 68-69;99/Zilzal,5).
İkincisi, Allah'ın meleklere vahyetmesidir. Bu ilişki biçiminin vahiy diye nitelenmesinin nedeni de onların tamamen Allah'ın kontrolünde olduğunu gösterir bir ifade olmasındandır (8/12).
2) Varlıkların birbiriyle olan ilişkilerini anlatan vahyin Kur'an'da üç örneğini görüyoruz dedi.
Birincisi insan ve cin şeytanlarının birbirlerine vahyetmesidir. Bu, nebevi vahye karşı olan düşmanlıklarını ortak bir platformda sürdürmek için yardımlaşan insan ve cin şeytanlarının birbirlerini ikna etmek için fısıldamalarıdır. Rasullere karşı ortak cephe açarken yaptıkları konuşma olağan olmayan bir formla, fısıltı ve gizlilikle yapıldığı için bu ilişki vahiy kavramı ile ifade edilmiştir (6/112).
İkincisi, şeytanların vahyetmesidir. Bu örnekte şeytanların dostlarına gizli gizli fısıldaması, onları müminlerle mücadeleye sevketmesi, telkinde bulunması anlatılır (6/121).
Üçüncüsü, Zekeriyya (a) kavmine vahyetmesidir. Bu, dil dışında anlaşmak gayesiyle işaretleşmek anlamındadır (19/11).
3) Allah ile insanlar arasındaki haberleşmeyi/iletişimi ifade eden vahiy: Bu konunun yönünü ve ana eksenini Şura Suresi, 51. ayet belirleyecektir: "Kendisi ile Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak şey değildir. Ancak bir vahiy ile, yahut perde arkasından veya elçi gönderip kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) müstesna. Gerçekten o yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." Bu ayet, bize muhkem olarak bildirmektedir ki Allah gaybını bildirmek istediği rasullerine üç yolla vahyetmektedir.
YOKUŞ,Allah yarattıklarıyla ilgisini hiçbir zaman koparmaz. Çünkü O, yaratıp kenara çekilen, yorulan, dinlenen yedinci gün tatile çıkan bir ilah değildir. Tüm hayatın aşkın bir şekilde içindedir; bütün varlıklarla sürekli bir iletişim halindedir; O'nun ilgisini bilerek koparanlar, inatçı şeytanlar ve nankör kafirlerdir. Bu bağlamda tüm kainat ve tüm varlıklar, insanın kendisi de dahil Allah'ın ayetleridir/O'nun sonsuz kudretinden işaretler taşır.Peygamberler ve temel sıfatları "nebi-rasul"dür. Bu durumda Nebi'nin terim anlamını; "Allah'tan haber alan-haber taşıyan insan" olarak tanımlayabiliriz. Rasul ise; "Elçi olarak görevlendirilmiş olan, elçilik yapan" kimse anlamına gelmektedir. Elçiler insanlardan olabildiği gibi, meleklerden de olabilir.
Nebilerin ve rasullerin sonuncusu Muhammed Mustafa (s)'dir. (Ahzab,33/40) Ondan sonra nebi-rasul gelmeyecektir. Buna rağmen tarih boyunca yalancı peygamberlik olgusuna sürekli rastlanmıştır.Peygamberlik iddiasında bulunan bazı isimler şunlardır: 1-Müseylime el-hanefi 2-Secah et-Temimiyye adlı kadın 3-Esved el-Ansi 4-Tuleyha el-Esedi olduğunu sötledi.
Vahya yaklaşımlar çeşitli boyutlarda olmuştur.Vahyin gaybi boyutu atlanarak salt rasyonel bir formda açıklanmaya çalışılanlar tarihselci bir bakış geliştirmişlerdir.Fazlur rahman ,A.Cabiri,R.Garaudy v .b leri bir hadisenin ;din ve kültür ancak kendi tarihi konumuna oturtulmak ile anlaşılabilir.Vahdeti vücutçular velayet vahyini uydurarak tıpkı modern rasyonalistler gibi Kur'an vahyini aştıklarını iddia etmişlerdir. İbn Arabi hiyerarşisini şu şekilde belirterek kendi evrim tasavvurunu ortaya koymuştur: Nüceba, Nukeba, Abdal, Evtad, İmameyn, Kutup. Kutup velayet makamıdır ve kişi bu aşamada Kur'an vahyini aşan, doğrudan sözlü bir vahiy alabilir.
YOKUŞ ,Vahiy ile ilgili bir başka nokta da, Hz. Peygamber'in vahyin muhtevasına bir dahilinin olup olmadığıdır. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, vahiy vakıası tabiatı itibariyle gaybi bir konudur. Dolayısı ile vahyin mahiyetini anlamaya çalışırken "az bir bilgi de verilmiş olsa" kendimizi Kur'an ile sınırlandırmak zorundayız. Çünkü "veri"siz bir yapı kurmaya çalışmak akıl için eğlenceli olsa da, gayba taş atmaktan, zandan ve birtakım spekülasyonlardan öteye geçmemektir. Hatta bazen akli bir yapı kurma adına Kitab'ın bilgileri dahi te'vil adı altında çarpışabilmektedir. Bu yüzden bu noktaya da temas ederken aynı şekilde Kur'an çerçevesini zorlamamaya çalışacağız.
Kur'an-ı Kerim öncelikle Hz. Peygamberin kendisine gelen vahiyden ayrılamayacağını (17/73-75) ve onu kendisinin değiştiremeyeceğini ifade etmektedir: "Onlara açık ayetlerimiz okunduğu zaman bize kavuşmayacaklarını zanneden kimseler; 'Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir.' dediler. De ki: 'Onu kendi tarafımdan değiştirmek benim için imkansızdır. Ben sadece bana vahyolunana uyarım. Şayet ben Rabbime karşı gelirsem büyük bir günün azabından korkarım.'" (10/15). Bununla birlikte eğer bir değişiklik olacaksa bunu yapacak olanın yalnız vahyi gönderen olabileceği de zikredilmektedir (2/106; 3/39; 16/101).
YOKUŞ konuşmasının sonunda şunları söyledi
Yüce Allah'ın ilgisiz olmadığı hiçbir varlık yoktur. O yarattığı soyut-somut bütün varlıklarla iletişimini vahiy yoluyla kurmaktadır. O'nun iradesinin hüküm ferma olmadığı hiçbir varlık alanı yoktur; Yüce Rabbimizin kullarıyla iletişimi -küllî-cüzî ayrımına tutulmaksızın- her şeyi kapsar ve O yarattıklarıyla olan kesintisiz iletişimini, tüm ayrıntıları kapsayan alakasını vahiy yoluyla gerçekleştirir.
Sözün en güzelini Yüce Allah söyler; "Göklerde ve yerde olan her şey O'na aittir: Hepsi O'nun iradesine tabiidir." (Rûm, 30/26)
Program soruların cevaplandırılmasıyla sona erdi
HABERE YORUM KAT