Tatvan'da "Gazze'den yükselen insanlık" semineri yapıldı
Tatvan Özgür-Der tarafından bu yıl düzenlenen seminerlerin bu haftaki konusu "Gazze'de Yükselen İnsanlık”tı.
Programa Diyarbakır’dan araştırmacı-yazar Abdülhakim Beyazyüz konuşmacı olarak katıldı. Program Enes Ece'nin okuduğu Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Daha sonra konuşmacı Abdülhakim Beyazyüz sunumunu yaptı.
Abdülhakim Beyazyüz konuşmasında özetle şunları söyledi:
Bize göre, insan çok değerli bir varlık olduğu gibi, insan olabilmekte çok büyük bir nimet ve onurdur. Zira insan Allah'ın dostu olmak, kulluk sınırları içinde yüce Allah'ın isimlerinin ahlakıyla ahlaklanmak ve onun iradesinin tecellisi/yansıması olmak için yaratılmıştır. Bunu başarması içinde yüce Allah tarafından temiz bir fıtrat üzere yaratılmış, kendisine akıl ve özgür bir irade bahşedilmiş, yolunu kolaylaştıracak temel ilkeleri barındıran vahiyle desteklenmiş ve bu ilkeleri modelleştiren peygamberi sünnetle de insanın yüceleceği yol apaçık bir şekilde önüne serilerek, yeryüzüne halife kılınmıştır. Fakat bunca lütuf ve imkanlara rağmen, tarihte insanların tercihlerine bağlı olarak, toplumların insanlık değeri açısından yüceldiğine de, yere çakılmasına da defalarca tanık olabiliyoruz. İnsanlığın topluca yüceldiği dönemlerin başında ise, peygamber efendimizle, kutlu sahabelerinin oluşturduğu asrı saadet dönemi ile temel İslami ilkelerin ışığında Müslümanlar tarafından oluşturulan Bağdat, Maveraünnehir, Endülüs, İstanbul, Kahire, Kudüs vb İslam medeniyetlerimiz gelir. Bu dönemlerde insanın doğal eksiklik ve sınırlılığından kaynaklanan bazı zaaflar dışında, İslami ilkelerin hayat bahşedici yansımaları yüzyıllar boyunca insanlığa rahmet, inanç özgürlüğü, adalet, refah, paylaşım, hukukun üstünlüğü, sorumluluğun ferdiliği, üstünlüğün varlık alemine yapılan katkıda olması gerçeği vb güzellikler şeklinde yansımıştır. Modern ve postmodern dönemde ise insanlığın topluca değer erozyonuna uğradığı dönem olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Zira insanın tanrının yerine konulması, aklın sınırlılığına bakmadan putlaştırılması, insanın, tarihin, coğrafyanın, toplumun veya bilinçdışının mahkumu kılınması ve benzeri hususlar, insanın değerinin yitirilmesi sonucunu doğurmuştur. Artık insan, yaratılışı açısından bir değeri olmadığı gibi, bilgi açısından neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu bilme durumunda değildir. Onu anlamlı kılan haz ve hevasının peşinde canının istediği her şeyi sınırsızca yapmasıdır. İnsanı değerli kılan da tükettikleridir, sahip olduklarıdır. Bu nedenle, bu anlayış ve pratiğe sahip olanların insanlık açısından en alçak bir seviyede olduklarını ve insanlığı topyekun bir imhaya sürüklediğini görebiliriz. Bu anlayış sahiplerinin, Almanya’daki gaz odalarında, Rusya’nın sürgün ve soykırım politikalarında, ABD'nin Irak katliamlarında, İsrail, ABD, Almanya, İngiltere ve destekçilerinin Gazze’de yaptıkları soykırımda bunu açıkça görebiliriz. Küresel istikbar güçlerinin felsefe ve pratiğinde nasıl insanlığın alçalışına tanık oluyorsak, Gazze'nin direnişinde, sabrında ve metanetin de ise insanlığın yücelişine tanık oluyoruz. Hayatın/insanlığın anlamlılığına inanan, ilkeli duruşundan taviz vermeyen, tüketerek değil, inancını, onuru, halkını korumak için herşeyini verme pahasına, sabreden, ruhun maddeye galebesini modelleyen bir insanlık dirilişine tanık olabiliyoruz. Bundan dolayıdır ki, bu diriliş 50 binlik şehitlik örnekliği ile 1 milyon kişinin hidayetine vesile olabiliyor. Belki milyarlarca kişinin uluslararası sistemi sorgulamasına ve kralın çıplak olduğunu görmesine vesile olabiliyor. Artık ümmete ve insanlığa düşen de, izzet ehli Gazze gibi insanlık onurunu ve bayrağını yükseklere çıkarmasıdır. Bu gerçekleştiren kurtulup yüceleşecek, gerçekleştirmeye yanaşmayan ise derin çukurlara yuvarlanacaktır.
HABERE YORUM KAT