Tatvan'da Gazze semineri yapıldı
Tatvan Özgür der tarafından bu yıl düzenlenen seminerlerin bu haftaki konusu, "Gazze postmodern bir soykırımın anatomisi" başlığıyla gerçekleşti.
Bitlis Eren Üniversitesi'nden Doç. Dr. İbrahim Barca'nın da konuşmacı olarak katıldığı seminer, Enes Ece'nin okuduğu Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.
Seminer moderatörlüğünü yapan Sinan Kıranşal; "Hepimizin yüreğinin yandığı, gözlerimizin önünde kardeşlerimizin katledildiği bir zaman diliminde Rabbimiz bizlere Suriye devrimini nasip etti. Ne kadar hamd etsek azdır. 13 yıldır Esad Baas rejimi yüzbinlerce insanı vahşice öldürdü, milyonlarca insanı muhacir etti. Kadim şehirlerimizi bombalarla yıktı. 7 ekim 2023 deki Aksa Tufanı sonrası katil siyonist İsrail Gazze'de soykırıma devam ediyor. Suriye'deki mücahitler önce Halep sonrasında diğer şehirleri ve en son Şam şehrini feth ederek 61 yıllık Baas Rejimine son veredi ve Suriye devrimini gerçekleştirdiler. Suriye devriminin Gazze'nin fethine vesile olmasını Allah'tan diliyoruz. Bizlere Suriye devrimini nasip eden Allah'a sonsuz Hamd ve senalar olsun." diyerek konuşmasını bitirdi.
Daha sonra Kürsüye Bitlis Eren üniversitesinden Doç. Dr İbrahim Barca geçti.
Doç. Dr İbrahim Barca konuşmasına şöyle başladı:
Aksa tufanı sonrası İsrail batı Gazze'de soykırım yapmaya başladı. Bugün 7 Ekim 2023'te başlayan 2024 yılı içinde Gazze'de hala devam eden ve insanlık tarihinde eşi ve benzeri pek görülmemiş post modern bir soykırım ile karşı karşıyayız. Bu soykırım karşısında başta müslümanlar olmak üzere tüm dünya hiç bir şey yapamıyor. Bir müslüman olmaktan çok, bir insan olarak vicdan azabı yaşadım ve yaşıyorum. Bu postmodern soykırım daha önce yaşanan soykırımlara benzemiyordu. İnsanlık bu soykırıma neden tepki göstermiyor diye araştırmaya başladım. Bir insan olarak Gazze soykırımına sessiz kalamazdım. Araştırmalar sonucunda bir eser ortaya çıktı. Bu eserde failleri ve mağdurları bağlamında soykırımın nedenleri ve nasıl gerçekleştirildiği; soykırım süresi içinde neler yaşandığı ve ilerleyen günlerde neler yaşanılabileceğini anlatmaya çalıştım. Yahudilikten Siyonizm'e, Siyonizm'den İsrail Devleti'nin kurulmasına ve bugün yaşanan Gazze Soykırımı'na uzanan meşum tarihsel sürecin ardı sıra ve canlı bir şekilde gözler önüne sermeye çalıştım. Böylece soykırımın etraflıca ve doğru bir şekilde tanınması ve nasıl gerçekleştiği gibi olası neticeleri konusunda da daha doğru varsayımlar ileri sürdüm. Eserde bir taraftan zikredilen şekilde Gazze Soykırımı'nın diğer soykırımlardan farklı olduğu iddiasını örneklerle ve alıntılarla temellendirmeye çalışırken, diğer taraftan günümüz dünya adalet sisteminin küçük çaplı eleştirisini yaptım. Bu eseri yazarken aslında Müslüman olmasının yanında daha çok insan olma kaygısı ve sorumluluğu ile hareket ettim. Korkunç vahşiliklerin ve zulümlerin yaşandığı bir soykırım karşısında insan olarak salt pasif bir seyirci olmak istememiştim. Çünkü bu durum unutulmaz bir utanç ve kendinden nefrete hamiledir. Bunun yerine canlı ve aktif bir şahit olmayı yeğlendim. Eserin de bu şahitliğimin göstergesi ve meyvesi mesabesinde olmasını ümit ediyorum.
Eser üç bölümden oluşuyor. Birinci bölüm Yahudi tarihine bir bakış niteliğinde olup, Hz. İbrahim'den günümüze Yahudilerin genel durumuma ve yaşadıklarına değinildi. Tarihi kaynaklar ve kutsal kitaplarda geçen Yahudiler ile ilgili bölümler sunulmuş, buradaki bilgilerle geçmişte de yaşayan bu toplumun nasıl yaşadıklarını, neler çektiklerini bugüne ışık olması amacıyla anlatmış.
İkinci bölümde ise Siyonizm üzerinde durulmuş. Yahudilerin uzun süre dünyada göçe çok fazla maruz kaldıklarını, bir çok katliam yaşadıklarını daha sonrasında dinlerinden emredilenin aksine ırkçı ve siyonist olmalarına giden süreçten ve olaylardan bahsedilmiştir.
Batıdaki Yahudilerin siyonist olduktan sonra başta İngiltere ve ABD olmak üzere batının desteğini alıp merkezi Kudüs olacak şekilde bir İsrail devleti kurmaya başladıklarını görüyoruz. Yaptıkları lobiler ve kurdukları örgütlerle dünyanın bir çok yerinde güçlendiler. Özellikle İngiltere daha sonra ABD' de çok güçlü lobiler kurarak buradaki hakimiyetlerini gösterdiler. Dünyada İsrail'den sonra en çok Yahudinin yaşadığı Amerika'da çok güçlü lobileri ve şirketleri var. Amerika yaşayan evangelistlerde sapkın düşünçelerinin gerçekleşmesi için siyonistlere sınırsız destek veriyorlar. Kehanetlere inanan bu evangelistler İsrail üzerinden bu hayallerini gerçekleştirmek istiyorlar. Bu nedenle dünyayı bir ahtapot gibi saran siyonistlere sürekli destek veriyorlar.
Müslümanların düştüğü zaafıda çok iyi değerlendiren bu kesim, gerek batıda gerekse Ortadoğu'da kurulan bir çok devletide etkisi altına aldığını biliyoruz.
Üçüncü bölümde Gazze'de yaşanan soykırıma değinilmiş. İsrail batınında desteğini arkasına alarak Gazze'de soykırıma devam ediyor. Özellikle ABD başta olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve diğer batılı ülkeler soykırımı yapan İsrail'e hem maddi hemde manevi destek veriyor. Diğer yandan Arap ülkeleri Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, ve bir çok ülke İsrail'e destek veriyor. Azerbaycan, Japonya, Hindistan ve bir çok asya ülkesi de İsrail'e destek veriyor. Sanki bütün dünya birleşmiş Gazze'yi yok etmek istiyor. Aslında siyonistlerin nasıl dünyayı kuşattığnı Gazze üzerinden net okuyabilirsiniz.
Yıllarca abluka altında olan Gazze, Hamas tarafından yönetiliyor. Hamas'a bağlı Kassam Tugayları cihad ruhuyla İsrail işgaline ve soykırımına direniş gösteriyor. Bugüne kadar İsrail'in tüm sivil katliamlarına rağmen Kassam Tugayları alanda mücadelesine devam ediyor. Hamas ve Kassam Tugayları liderlerini bu mücadelede şehit verdi. Dünya Gazze sayesinde bir kez daha İsrail'in gerçek yüzünü gördü. İsrail'in dini kitaplarında ifade edilen güya onlara vaad edilmiş arzı mevud için nasıl vahşilikler yaptığını bir kez daha herkes gördü. Dünya vicdanı uyandı. Bugün batıda başta olmak üzere dünyanın her yerinde Yahudi ve siyonistlere bir nefret varken Gazze halkına da sevgi var.
Bir avuç onurlu halkın bir yıldan fazladır siyonist işgale ve soykırıma gösterdikleri mücadele tüm insanların gönlünde taht kurdu. İsrail tüm dünyayı tehdit ederek katliama devam ediyor. Kınamalar ve protestolar dışında İsrail'e fiili bir yaptırım uygulanmadı.
İsrail savaş alanını genişletmeye devam edecek. Lübnan'a saldırması bunun göstergesidir. Çünkü ABD'deki evangelistler kehanetlerin gerçekleşmesi için İsrail'in Filistin'de bir ülke kurmasını, Süleyman mabedinin yeniden inşa edilmesini ve en son İsa Mesih'in gelmesini bekliyorlar. Bunu da çok net bir şekilde ifade ediyorlar. Bunun için İsrail'in güvenliğini sağlıyorlar ve her türlü desteği veriyorlar. Medyadan sanata, spordan müziğe, kültürden sinemaya, ekonomiden teknolojiye kadar tüm alanlarda lobiler ve şirketler kurarak bu kehanetlerin gerçekleşmesini istiyorlar.
Gazze halkı çok ağır bedeller ödüyor. Şu ana kadar 50 binden fazla insan vahşice katledildi. Hastane, camii, okul, kilise, evler, sokaklar hepsi bombardımana tabii tutuldu. Çoluk çocuk, kadın, yaşlı, bebek, her kesimden insan bu saldırılarda can verdi. Açlık, susuzluk, hastalık, korku, sürgün ve çaresizlik Gazze halkına reva görülüyor.
Dünya müslümanları Gazze konusunda eli kolu bağlı bir şekilde seyirci kaldı. Hiç bir islam ülkesi ciddi bir şekilde İsrail'e tepki göstermedi. Her gün canlı yayında insanlar katledilirken seyirci olmaktan daha zor bir durum yoktur.
Bizler müslümanlar olarak bu soykırıma duyarsız kalamayız. Gücümüz yettiği kadar Gazze halkının sesi olmalıyız. Elimizden gelen ne varsa bu onurlu halk için kullanmalıyız. Unutmayalım ki bizler mallarımızla canlarımızla imtihân oluyoruz. Boykotu önemsemeliyiz. Her platformda siyonistlere karşı mücadele etmeyi dava edinmeliyiz.
Allah Gazze halkına ve tüm müslümanlara güç kuvvet ve özgürlük nasip etsin.
Program Konuşmacı Doç. Dr. İbrahim Barca'nın okurlarına kitap imzalamasıyla sona erdi.
HABERE YORUM KAT