‘’Taşra’nın Kızı’’nın yüksek ‘ego’su, kendisini de vurdu
ÖNCE BİR TEBRİK: ‘Ramazan imtihanı’nı müslümanca bir tavır içinde vermek dikkatleri sonunda, zafere ulasan veya en azından bu mücadeleyi verenlere imrenenlere tebriklerimi sunuyor ve okuyucularıma, Yahyâ Kemal’in, bugünü çok güxel anlatması açısından ‘Ezânsız Semtler’ isimli nesir yazısını internetten indirip okumalarını tavsiye ediyorum.
*
Bir partinin ‘reise’si hamfendi, aldığı seçim yenilgisinden dolayı, anlaşılıyor ki, çok büyük hayal kırıklığına uğramış ve büyük iddialarla kurduğu partisinin önümüzdeki günlerde yapacağı kongrede kendisinin artık ‘reiselik’ için, aday olmayacağını açıklamış.. Bunun üzerine, o partinin ayağa kalkması çok uzak ihtimal olsa da, geride kalabilecek muhtemel bir miras/ tereke umuduyla, aday olmak üzere bir yarış başlamış..
Bu ‘hamfendi’ye, kendi ifadesiyle, hep, ‘Taşra’nın Kızı’ demeyi tercih etmişimdir. Çünkü, bu deyimi ilk kez, 20 küsur öncelerde, AK Parti’den ayrılışını takiben bir gazeteye verdiği röportajda kendisi için o kullanmıştı. ‘Taşra’nın kızlarında bir eziklik duygunun olduğunu ve onların hep dışlanmak istenişinin acılarını yaşadığını’ ve o, bu ters gidişi kırmak azminde olduğunu söylemişti.
Bu iddiasını hep hissettirdi de her halde.. O ihtirasa, hırs ve hınca sahip idi.
‘Taşra’nın Kızı’ önce, 1995 Seçimleri’nde Çiller’in DYP’sinden m.vekili olmuştu, 40 yaşlarındayken.. Erbakan-Çiller Koalisyonu’nda Çiller’i nasıl iknâ ettiyse, İçişleri Bakanlığı’na oluvermişti.
Erbakan Hükûmeti’ni devirmek için dayatılan karşı 28 Şubat 1997 Askerî Zorbalığı günlerinde, Çiller, bütün komuta kademesinin emekliye sevkedilmesi düşüncesini Erbakan’a açıkladığında, Erbakan, C. Başkanı Demirel’in öyle bir kararnameyi imzalamıyacağını söylemişti.
O sırada, ‘Taşra’nın Kızı’da, biraz aykırı mı davranmıştı, her nedense.. Alçak bir darbeci-zorba general, hem de ekranlarda, ‘Onu, Kızılay’da kazığa oturturum’ diyecek kadar terbiyesizleşmişti. ‘Taşra’nın Kızı’ da, ondan sonra, İçişleri Bakanı olarak, ’28 Şubat Kararları’nın doğru kararlar olduğunu ve ‘elbette uygulayacağını’ söylemişti. Ancak, aradan 15-20 yıl geçince, ‘Ben o kararlara arslanlar gibi direnmişimdir..’ diyecekti..
*
AK Parti’nin kuruluş sürecinde 2001’lerde, ‘Taşra’nın Kızı’, AK Parti sahiline demir atmıştı.. Tayyib Bey’in de kendisine hep ‘Meral Abla..’ diyerek son derece saygılı davrandığını söylüyordu. Ancak, içinde bir şüphesi vardı: ‘Beni yoksa, vitrin malzemesi olarak mı kullanmak istiyorlardı?’
Bu yüzden, bir gün, (yukarıda sözkonusu ettiğim röportajındaki) kendi beyanına göre, Erdoğan’a der ki: ‘Tayyib Bey, sizden hiç bir makam ve sıfat istemiyorum.. Sadece AK Parti’nin temel siyasetini belirleyecek 3 kişiden birisi olmak istiyorum!.’
Son derece mâsum ve alçakgönüllü bir talep, değil mi?
Tayyib Bey, hiç bir şey söylemez.. ‘Taşra’nın Kızı’ bir süre daha parti merkezine gider-gelir, ama, değişen bir şey olmayınca.. AK Parti’den ayrılır ve kapağı MHP’ye atar..
MHP’nin kendi hayal ettiği güce kavuşması orada en etkililerden birisi olmak mücadelesine atılır; hedefine varamıyacağını anlayınca.. Bir takım parti içi rahatsızlıklar ve sonunda MHP’den ayrılır ve İP’yi kurar. Yanında 5 m.vekili daha vardır.
Ancak, 2018-Erken Genel Seçimleri yaklaşmıştır, İP, seçimlere girebilmek için, ülke çapında kanunen gerekli olan teşkilatlanmayı tamamlayamamıştır. Ama, bir yol daha vardır, Meclis’de 20 Grup kuracak kadar m.vekiline sahib olursa, seçimlere katılabilirdi..
İşte o hassas anda, bu gibi işlerde alışılmamış yöntemler icad etmekte mâhir olan Kılıçdaroğlu, CHP’den 15m.vekilini istifa ettiripİP’ye katılmalarını ağladı ve böylece İP, seçimlere girdi..
Ama, ortaya -halk deyimiyle-‘hâmile kalınmak’ durumu çıktı.
Nitekim, ‘Taşra’nın Kızı’, bu yardımın bedelini ödemek için CHP’nin manyetik çekim alanına girdi..
Kılıçdaroğlu da, o çengel atmak siyasetini ‘6’lı Masa’ oluşturmaya kadar taşıdı. ‘Taşra’nın Kızı’ ne de ola kendi kontrolündeydi.. O da vefâ borcunu ödemeyi unutmadı.. Hattâ, İmamoğlu’nun bir dâvada hapis cezası aldığı haberi üzerine, hemen Saraçhane’ye koşup, onu bir ‘âbi-kardeş samimiyeti içinde’ kucaklayış sahneleri ve daha sonra ise, ona nasıl hırçın ifadeler kullandığı hatırlardan çıkmayacak sahnelerdendir.
Hele, ‘6’lı Masa’siyaseti günlerinde, masayı devirip gitmesi ve 72 saat sonra o masaya geri gelmesi Ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki onca asılmalarına rağmen, Tayyib Bey’i engelleyememeleri üzerine, Kılıçdaroğlu’nun seçilecek bir aday olmadığına dair taa baştan beri açıklamalarını hatırlatarak; kendi siyasetinin tutarlı olduğunu zannetmesi ve hesabını Tayyib Erdoğan’ı engellemek üzre kurması ve ancak ondan sonra hayal ettiği siyaset meydanında güçlü bir oyuncu olabileceğini sanması ve o rüyanın da ‘28 Mayıs 2023 Başkanlık Seçimi’nde, Tayyib Bey’in yüzde 52 ile seçilmesiyle kâbusa dönmesi..
Evet, nefsaniyeti/ enâniyeti, ‘ego’su o kadar güçlü bir kimsenin bir yerlere toslaması kaçınılmazdı.
İktidara erişebilmek için her şeyi mübah gören bazı ‘tek adam’ların yolunda giden’ Taşra’nın Kızı’, ‘taka’sını, sonunda hesabetmediği şekilde karaya vurdu ve çetin mücadelelere girmekte sergilediği enerjisini, boş hayaller uğrunda harcayarak, siyasî hayatına son vermek yolunda önemli bir karar aldı.
STAR
YAZIYA YORUM KAT