1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. Tartışmaya yeni başlıyoruz: İşyerinde namaz (1)
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

Tartışmaya yeni başlıyoruz: İşyerinde namaz (1)

05 Haziran 2012 Salı 18:29A+A-

Fransa'da son başkanlık seçimlerinin güçlü adaylarından Jean-Luc Melenchon'u destekleyen internet sitelerinden birisinde karşılaşmıştım. Ülkedeki Müslüman göçmenlerin oluşturdukları bir tartışma sitesiydi bu. Biliyorsunuz, 'Sol Cephe'nin adayı Melenchon, seçimlerin ikinci turunda yarışamasa da yüzde 11'lik bir skor elde etmişti. Melenchon, önümüzdeki günlerde ilk turu yapılacak olan genel seçimlerde de iddiasını sürdürüyor. Aşırı sağın güçlü olduğu bir seçim bölgesinde Marine Le Pen'in yolunu kesmeye çalışıyor. (Haydi Melenchon, bırak rakibini Meclis dışında!)

Melenchon'un sağı ve özellikle de aşırı sağı en fazla sinirlendirdiği tezleri Fransa'daki göçmen Müslümanlara ilişkindi. Ülkesinin bu göçmenlere alışması gerektiğini, çok kültürlü bir Fransa'dan kaçış olmadığını defalarca ve öyle çarpıcı sözlerle ifade etmişti ki, aşırı sağın asabının bozulmaması imkansızdı.

Melenchon'u destekleyen yayından söz ediyordum. İnternet sitesinin karşımda duran sayfası Fransa'da Müslüman işçilerin işyerlerinde ve iş saatlerinde ibadetlerini yerine getirmelerini konu edinmişti. Madem ki ülke özgürlükler ülkesi olmasından dolayı inanç-ibadet hakkı ve özgürlüğüne sınır getirilemezdi, o halde Hırıstiyan takvimi uyarınca Pazar günlerinin tatil günü olarak kabul edildiği bu ülkenin artık Müslüman göçmenlerin günlük ve haftalık saat ayarlarını da dikkate almasının zamanı gelmemiş miydi? Şehirlerde yersizlikten dolayı sokaklarda kılınan –ve Marine Le Pen'in 'Ülkeyi işgal ettiler' sözleriyle eleştirdiği- Cuma namazları ve de tabii ki iş saatlerine rastlayan günlük ibadet.

Aslına bakacak olursanız, günlük ibadetlerini aksatmak istemeyen Müslüman göçmenlerin bu çerçevedeki talepleri bu ülkede epeyce zamandır konuşulmakta-tartışılmaktadır. Bu taleplerin farklı ölçülerde taraftarları olduğu gibi tabii ki muarızları da olmuştur. Ama olsun, sonuç olarak ne güzel... Demek ki hiç değilse bu son derece önemli-temel hakkın varlığı-yokluğu farklı biçimlerde de olsa toplumda bir tartışmaya neden olabiliyor. Bu hakların tanınmanın önündeki engeller nelerdir ya da bu haklar hangi ölçülerde tanınmalıdır apayrı bir sorun. Ama sonuç olarak hiç değilse bu hakka kayıtsız kalınmamıştır.

Melenchon'u destekleyen site bu soruyu-sorunu cevaplandırmak için ekranda kuzey Afrikalı bir hocaefendiye söz vermişti. Hocaefendi gün içindeki namazların bir mecburiyet ve hak olduğunu hatırlattıktan sonra bu durumlara ilişkin Müslümanların nasıl davranması gerektiğini anlatıyordu. Önerilerinin büyük bölümü sizin de bildiğiniz gibi namaz vakitlerinin birleştirilmesine ilişkindi. Bu çerçevede en başta da iki vakitin birleştirilmesini hatırlatıyordu. Bunun yanında sıraladığı öneriler içinde öğle paydosundan istifade etmek, gerektiğinde namazlarını oturarak ya da otoparkta bıraktıkları otomobil içinde kılmak da vardı. Bir bakıma 'Hangi pozisyon size uygun ise onu seçin' diyordu. Ancak hocaefendi, kendisini dinleyenlere 'çalışma saatinden çalmanın yasak olduğunu' hatırlatmayı da ihmal etmiyordu. Yani özet olarak namaz için ek süre verilmediği ve hatta yasaklandığı işyerlerinde Müslüman göçmenler işlerini aksatmadan (iş saatinden çalmadan) bir çözüm üretmek zorundaydılar.

Peki ben şimdi durduk yerde bu konuyu niçin açıyorum. Açıyorum, çünkü iki hafta kadar önce medyaya düşen bir haber dolayısıyla bu önemli konu (iş saatlerinde ve işyerinde namaz) bizimde gündemimize girer gibi oldu. 'Girer gibi oldu' diyorum, çünkü konunun gündemimize girmesiyle çıkması bir oldu...

Konunun Türkiye'yi ilgilendiren yönünü de yarınki yazıda gözden geçirelim...

YENİ ŞAFAK 

YAZIYA YORUM KAT