Tarihi tekerrür etmeye mecbur kılan kronik zaaflar
Kenan Alpay ekonomik sorunlara bulunan çareleri yorumladığı yazısında: "Klişe söylem ve davranışlarla badireler atlatılmak isteniyor ama “pansuman tedavi” çoğu kez yaraları derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor" diyor.
Küresel ölçekte bir çalkalanma yaşanıyor. Elbette bu çalkalanmanın açtığı fırsat yollarından da sebep olduğu zararlardan da ülke ve toplumlar kurdukları düzenlerin gücü ve esnekliğiyle olduğu kadar adaleti hangi oranda ikame ettiklerine göre pay sahibi oluyorlar. Mesela İngiltere’de Londra başta olmak üzere ülkenin hemen tamamında akaryakıt tedariki krize girmiş durumda. İngiltere akaryakıt istasyonlarında pompalar kapatılmış, istasyonların önünde uzun kuyruklar oluşmuş bir ülkeye dönüştü. “Tanker şoförü açığı”nı gidermek üzere hükümetin ilan ettiği “acil eylem planı” da işe yaramazsa tuhaf bir biçimde ilk seçenek olarak ordunun devreye girmesi bekleniyor.
Dünyanın diğer ucundaki Avustralya’da ise aşı karşıtı toplumsal protesto gösterilerinin hızla yükselişini engellemek için biber gazı ve plastik mermi kullanan atlı polis birlikleriyle daha sert müdahale etmekten başka bir yol üretemiyor. Her biri diğerinden daha garip vesveselerden, daha ucuz vehim ve yalanlardan, kara propagandalardan ibaret olan komplo teorilerine karşı kitleleri makul verilerle ikna etmeyi beceremeyen Avustralya hükümeti polisiye tedbirlere yüklenerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.
Türkiye’de de benzer tuhaflıklar hiç eksik olmuyor maalesef. Yükselen döviz kuru ve altın fiyatları enflasyon ve işsizlikle birleşince hayat pahalılığından azade hiçbir alan kalmadı. Evet, Türkiye ihracat rakamlarında ve büyüme oranlarında yeni rekorlara imza atıyor, enerji açığını giderecek ölçüde yeni ve büyük rezervler keşfedip yatırım alanları oluşturuyor, silah sanayiinden iletişim teknolojisine değin parmak ısırtan sıçramalara imza atıyor. Lakin bütün bunlara rağmen çarşı pazarda yaşanan pahalılık geniş kitlelerin belini büküyor.
HABERE YORUM KAT