Tarih Yıkım Rolünü Yazacaktır
Erdoğan’ı ve Ak Parti’yi devirmenin, bu ülkede ve dünyada sevindireceği odaklara baktığımızda, Camia’nın nasıl bir zemin kaybı yaşadığını görebiliyoruz.
Yıkım rolü
Ahmet Taşgetiren / Star
Gülen camiasının tarihe not niteliğinde davranışları oldu. 28 Şubat sürecinde “Başörtüsü füruattır” deyip, üniversitelerde başörtülerin çıkarılması ve “direniş çözücü rol”e soyunulması bunlardandır. O dönemin başörtüsü mücadelesinde bu çözücü rolün ne kadar yaralayıcı olduğunu bilen bilir.
Fethullah Gülen’in üstelik Doğan medyasını kürsü olarak kullanıp, Erbakan Hoca’ya yönelik “Çekil çağrıları” bunlardandır. O dönem Yeni Şafak’taki sütunumda yazdığım “Seni seviyoruz savunan adam” yazısı bir yandan kurulu düzenin despotlarına karşı isyanı dile getirirken, diğer yandan da, Camia’nın bu tavrına karşı kalbi tepkiyi seslendiriyordu.
Bunlar, Ak Parti iktidarları döneminde, hemen tüm islami camiaların birlikte göründüğü süreçte, belki biraz da Ak Parti’nin Refah’tan farklılaşma olayı yaşandığı için sorgulanmadı, unutulması tercih edildi.
Camia’nın tarihe not niteliğindeki olayına, “Paralel yapı” olgusu ile bir başka vahim not düşüldü.
Bu yapının varlığı, ilerde Ergenekon-Balyoz davaları sebebiyle yazılacaktır. Orada Camia’nın Yargı-Emniyet içindeki varlığı, Türkiye’nin askeri vesayetten kurtulma iştiyakına denk düşmüş ve “Varsın olsun” yaklaşımı ile kabule şayan görülmüştür. O zaman da “Paralel yapı”problem miydi, evet problemdi. Hatırlıyorum o zaman Cemil Çiçek, Camia’nın “İktidarın kucağına emri vakiler koyduğunu” söylüyordu. O dönem Paralel Yapı, Türkiye’de “Askeri Vesayet” de bir başka paralel yapı niteliğinde bulunduğu ve ondan kurtulmak çok daha çetin olduğu için kabul görmüştü.
Sonra Paralel Yapı, bizzat kendisine yapılanma imkanı veren siyasi kadroyu vurmaya yöneldi ve Cami adına yeni bir “Tarihe not” süreci devreye girdi.
İster Hakan Fidan’ın MİT Başkanlığına Ehud Barak’la birlikte gösterilen tepkiden başlasın, ister Mavi Marmara’dan, ister İran’la bağlantı kurma ve “mut’a isnadı yapma” hesaplarından, 17-25 Aralık operasyonundan, 30 Mart, 10 Ağustos seçimlerinden.... Camia’nın bu döneminin çok özel ve vahim bir nitelik taşıdığında kuşku yok.
Ve 7 Haziran seçimleri...
Yapı bu seçimleri Ak Parti’yi ve Erdoğan’ı vurma vesilesi haline getirmek istiyor; bu çok açık.
Bunu herkesten, her partiden, hatta dünyada Erdoğan’a karşı amansız düşmanlık yapan her odaktan daha çok istiyor.
Görsel medyada açıklıyorlar, yazılı medyada yazıyorlar:
- Ak Parti’ye zinhar oy yok, geriye kalan herkese oy vermek için kendinize göre gerekçe üretebilirsiniz. CHP ve HDP dahil. Herkesin oy vermek için bir gerekçesi bulunabilir, diyor, üstelik bu gerekçeleri sayıp dökmeyi de ihmal etmiyorlar. (bkz. Veysel Ayhan, Zaman 26 Mayıs, s.24)
Camia, bu noktada bugüne kadarki tüm seçimlerde Ak Parti’ye destek veren milyonlarca oydan farklılaştığını bilmiyor, görmüyor olamaz.
Bu cümleyi neden kurdum?
Ak Parti’ye oy veren milyonların sosyo-kültürel yapısını görmek ve Yapı’nın işte o kitle ile farklılaştığını, ondan koptuğunu, başka dünyaların savaşçısı haline geldiğini ifade etmek için...
Erdoğan’ı ve Ak Parti’yi devirmenin, bu ülkede ve dünyada sevindireceği odaklara baktığımızda, Camia’nın nasıl bir zemin kaybı yaşadığını görebiliyoruz. Amerika’da, Avrupa’da bazı odaklarla birlikte vuruyor Camia Erdoğan’a, içerde bugüne kadar islami hiçbir duyarlılığı olmayan, üstelik Erdoğan-Ak Parti karşıtlığı, bu iktidar döneminde islami alanda gelişmeler olmasından kaynaklanan çevrelerle birlikte vuruyor...
Sorsam:
- CHP ile Yapı’nın misyonu nerede kesişiyor? İmam Hatip Okullarının boynuna yeniden ip geçirilmesi misyonunda mı?
Sorsam:
- HDP ile Yapı’nın misyonu nerede kesişiyor? HDP’nin iktidar olacağı bir Türkiye’de eşcinsel evliliklere izin verilecek olmasında mı?
Ortada sadece bir kin var ve o kinin içinden çıkmış çılgın bir tavır var.
Bu tavır tarihe yazılır ve hiç şüphe duyulmasın ki hatırlanır. Hele bu seçimde Ak Parti iktidarı bir zaaf geçirirse, bunda Yapı’nın yıkıcı rolü çok çok öne çıkar. Yapı belki bu rolden çok mutlu olacaktır, “İşte bizim gücümüz, bize toslayan böyle olur” türünden çıkarımlar yapılacaktır. Ama o rolün bu coğrafyanın mazlum mü’minlerinin yüreğinde nasıl bir yıkıma denk düştüğünü de tarih yazacaktır.
HABERE YORUM KAT