BDP listesinden bağımsız aday olanları izliyor musunuz?

En kışkırtıcı açıklamaları da, dindar görüntülü olanlar/dindarlara daha yakın görüntülü olanlar yapıyor.
Bunlardan birisi de Altan Tan..
Altan Tan, kendisini Kürt vatandaşlarımızın içinden çıkan birisi olarak tanıtıp, onların sorununu çözmede köprü olmak isteyen, dindar bir kardeşimiz.
En azından biz öyle biliyorduk..
Son adaylığında bazı sorunlar vardı ama..
Belki gerçekten “bağımsız” kalmayı başarır, öylece milletvekili seçilir düşüncesi ile, ilk günden bir eleştiri getirmemiştik.
Ama gelişen günlerde, PKK’nın boyunduruğu altında seçimlere girdiği, çok net olarak ortaya çıktı..
Dün PKK’nın başı lehine sloganlar atılan bir mekanda, bakın neler demiş Altan bey: “Başbakan, ne Allah’ın bize verdiği hakları ne de AB hukukunu tanıyor. Onun için direnişten başka bir yolumuz yoktur.”
Devam ediyor Altan bey: “Binlerce evladımızın mezarı bile hâlâ belli değil. Yüz binlerce evladımız hâlâ zindanlarda.”
Siyasi iktidara eleştiri getiriyorsunuz da, bunda acaba ne kadar samimisiniz, sayın Tan?..
Sırf politika olsun diye mi mezarlara sahip çıkıyorsunuz?
Yoksa, insanlara verdiğiniz değer sebebi ile mi öyle konuşuyorsunuz?
Anlamak çok basit..
11 Mayıs’ta sınır illerimizde 12 PKK’lı öldürüldüğünde, Altan Tan kardeşimiz, Diyarbakır Valiliği önünde protesto gösterisine soyundu..
Hadi diyelim ki, öldürülen PKK’lıların (kendi örgütleri tarafından gözden çıkarıldığı için, ölüme yollandıkları ihtimalini de dikkate alarak), bir çatışma niyetinde olmadıkları halde katledilmelerine karşı çıkıyor Altan bey..
Diyelim, insani kaygılarla o PKK’lıların cenazelerine sahip çıkıyor Altan bey..
Peki, bu hafta sonu Lice’de İmam Hatipli öğrencilerinin kaldığı yurdun, PKK’ya yakın kişilerce yakılmak istenmesine niye benzer bir tepki vermiyor Altan bey.
Niye iki kelime, İHL’li öğrencilerin kaldığı yurt için de, saldırıyı kınayıcı açıklama yapmıyor, Altan bey?
PKK’lı dostlarından azar mı işitir?
Onun için mi, sessiz kalıyor, İHL’li öğrencilerin yakılmak istenmesine..
Oysa, İHL’li öğrenciler de, çoğunlukla Türk değil, Kürt asıllı çocuklarımız..
Sonuçta oynanan oyunda, bir Kürtün eline molotof verilmiş.. Diğer Kürt ise yakılmak istenmiş..
Çok net bir oyun oynanıyor.
Ama bu oyunda, bazı yanlışlara yüksek sesle itiraz edilirken, bazı yanlışlara sessiz kalınıyor.
Niye acaba?
PKK, bölge insanlarını, tümden esir mi aldı?
Nedir bu hümanist görüntüdeki acımasız tavırlar..
Oysa Altan Tan, daha iki yıl önce, 2009 seçimleri öncesinde verdiği bir röportajda, bakın ne diyor?
Soruluyor Altan beye: “Son dönemde yükselen gerilimde ve Kürt sorununun çözümsüzlüğe itilmesinde DTP’nin suçu yok mudur?”
Bu da Altan beyin cevabı: “DTP tamamen yanlış yapıyor. DTP, PKK’nın ipoteğindedir. PKK ve statükonun, Kürt meselesi üzerinde militarist ve askeri bir vesayetin kurulmasını istemektedirler. DTP de, bu gerilime, bu vesayete hizmet etmektedir. DTP’nin ortaya koyduğu politika Türkiye’nin demokratikleşmesine değil, militaristleşmesine hizmet etmektedir. O eylemlere katılan insanlar kullanılıyor. Üzerinde durmamız gereken bu eylemleri tertipleyen toplum mühendisleridir.”
Ne oldu acaba, ne değişti Türkiye’de?
2 yıl içinde, hangi konu kötüye gitti ki, Altan beyin yukarıdaki doğru tesbitleri, birdenbire tam zıt bir noktaya geldi?
Benim bildiğim, geriye gidiş değil, ileriye gidiş var..
Aynı röportajda, Altan bey özel televizyonlarda Kürtçe yayın istiyor. Kürtoloji Enstitüsü kurulumu ile ilgili gelişme istiyor. Vesair somut taleplerde bulunuyor.
Bunların hepsinde adım atılmış.
Bırakın özel televizyonları, devlet kendi kanallarından birisini, 24 saat Kürtçe yayına tahsis etmiş. Kürtoloji Enstitüsü kurulmuş.
Ama Altan bey, istenilenlerin büyük çoğunluğu hayata geçirilmiş olmasına rağmen, 2 yıl önce gördüğü gerçeğe, bugün gözlerini kapatmış.
DTP’nin/bugünkü BDP’nin, “Türkiye’nin demokratikleşmesine değil, militaristleşmesine hizmet ettiği” gerçeğine dikkat çekmesi gerekirken, ne hikmetse gidip BDP çatısı altında siyaset yapmaya soyunmuş!
Ne için, bir milletvekilliği için mi?

YENİ AKİT