Tam dediğim gibi olmuş: Çekirge yapmış yapacağını...
Geçen cuma kaleme aldığım, “Çekirge’nin Özkök söyleşisi zaten bir tuhaftı...” başlıklı yazımla ilgili olarak fikri takip zarureti doğdu; çünkü o yazıda ortaya attığım iddia ile ilgili önemli bir gelişme oldu.
Hatırlayacaksınız, iddiam, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün 2004’teki darbe girişimleri ile ilgili olarak Hürriyet’ten Fatih Çekirge’ye verdiği söyleşideki (8 temmuz) sözlerinin, Özkök’ün gerçek düşüncelerini yansıtıyor olamayacağına ilişkindi. İddiamı temellendirmeye çalışırken, Hilmi Özkök’ün aynı konuda, a) bundan sadece bir gün sonra (9 temmuz) Milliyet’ten Fikret Bila’ya verdiği söyleşiyi ve b) Darbe Günlükleri’nin Nokta’da yayımlanmasından (31 Mart 2007) on gün kadar sonra (11 Mart 2007) Anadolu Ajansı’na verdiği demeci şahit göstermiştim.
Konuya “yeni başlayan” okurlar için Özkök’ün üç beyanatını kronolojik sırasıyla bir daha hatırlatıyorum:
Anadolu Ajansı’na (11 Mart 2007): “Ne dersem diyeyim, ateşe benzin dökmek gibi olur. Zamanı geldiğinde söylenir. Ülkeler mesela arşivlerini belli zaman sonra açıyor. Neden böyle oluyor, çünkü milli menfaatler yönünden zamanlama çok önemli. Gelecekte zamanı geldiğinde belki açıklanır, benim veya başkaları tarafından.”
Fatih Çekirge’ye (Hürriyet, 8 Temmuz 2008): “Böyle bir şey yok. Olsa askerî savcılık müdahale ederdi. Basından öğrendiğimiz kadarıyla iddialar sanırım emeklilik dönemleriyle ilgili. Bu nedenle diyorum ki, görevde olsalardı askerî savcılık müdahale ederdi.”
Fikret Bila’ya (Milliyet, 9 Temmuz 2008): “Anılarda geçtiği öne sürülerek gündeme getirilen bu olaylarla ilgili olarak, ne vardır, ne yoktur derim. Başka bir ifadeyle ne teyit ederim, ne tekzip ederim. Benim söyleyebileceğim budur.”
Soru şuydu: Özkök’ün birinci ve üçüncü açıklamalarıyla taban tabana zıt düşünceler içeren ikinci açıklamayı nasıl açıklayacaktık? Geçen cuma, elimizde açıklama metinlerinden başka veri yokken, ben kendi açıklamamı şöyle yapmıştım bu sayfada:
“Hüküm faslından söylemiyorum, bir tahmin olarak söylüyorum; bana öyle geliyor ki, Çekirge’nin Özkök’ün sözlerini sunuşunda bir problem var. Zaten soruyu ve cevabı bir kez daha dikkatlice okursanız siz de hissedeceksiniz bunu: Soruda ‘sizin döneminizde’ deniyor, Özkök cevabında ‘Sanırım emeklilik dönemleriyle ilgili’ diyor... Acaba diyorum, Özkök aslında o gün Taraf’ın manşetten verdiği ‘Eldiven’ kod adlı darbe girişimi ile ilgili olarak mı söylemişti bunu? Ve Çekirge, bilerek-bilmeyerek bulanık ifadeler kullanarak mı yansıtmıştı Özkök’ün sözlerini.
“Bu tuhaf demeçten bir gün sonra Milliyet’te yayımlanan ve Hürriyet’i tekzip eden söyleşinin gerçekleşme biçimini de çok merak ediyorum. Fikret Bila mı görüşme talebinde bulundu, yoksa Hilmi Özkök mü ‘Size bir açıklamada bulunmak istiyorum’ dedi? Ben, Hürriyet’teki ‘bulanık’ habere sinirlenmiş bir Hilmi Özkök’ün Fikret Bila’yı aramış olma ihtimalini çok daha güçlü görüyorum.”
Tahminimde yanılmamışım...
Tahminimde yanılmadığımı, yazımın yayımlandığı gün Milliyet’ten Melih Aşık’ın köşesinde okuduğum şu cümleden öğrendim: “Bu arada Özkök Paşa’nın, kendisine böyle dediğini yazan Fatih Çekirge’ye çok kızdığını... Etrafına, ben ona kesinlikle böyle bir şey demedim, dediğini bilgilerinize sunalım...”
Bundan bir gün sonra da (12 temmuz cumartesi) Hürriyet’te Hilmi Özkök’ün Fatih Çekirge’ye gönderdiği, tekzip niteliğindeki e-mail mesajını okuduk. Çekirge, mesajı sunmadan önce okurlarıyla dertleşiyordu: Herkes ona soruyormuş: Acaba emekli orgeneral Hilmi Özkök’ün ona yaptığı açıklamalarla bir gün sonra Milliyet’e yaptığı açıklamalar ne anlama geliyormuş? Acaba Özkök’ün sözlerini o mu çarpıtmış? Geçen pazartesi yazdığı yazı üzerine Özkök Paşa da bir elektronik posta göndermiş. Okusunlarmış bakalım ne anlayacaklarmış? Ne anladıklarının cevabını hurriyet.com.tr’den gönderirlerse çok memnun olacakmış.
Ben Çekirge’nin izniyle cevabımı bu sayfadan vereceğim. Dilerim bir göz atma fırsatı olur, yararlanacağını düşünüyorum.
Önce Özkök’ün cevabı:
“(...) Siz bana Ergenekon soruşturmasında iki muhterem Orgenerale atfedilen suçlamaların, Em. Ora. Ö. Örnek’in olduğu iddia edilen Anılar’da benim zamanımda geçtiği ifade edilen olaylarla ilişkili olup olmadığını sordunuz. Ben de bunlar o zaman olduğu iddia edilen olaylar olsaydı buna askerî mahkemelerin bakması gerektiğini, dolayısıyla şimdi sivil savcıların iddialarının adı geçenlerin emeklilik dönemlerini kapsadığını sandığımı söyledim. Tekrar ediyorum ki ben size sözde Anılar’da bahsi geçen olayların ne olduğunu ne de olmadığını ifade ettim. Bu benim bu konuda baştan beri izlediğim tutumumdur.”
Biraz sonra aktaracağım; Fatih Çekirge, bu mesajdan da işine gelen sonuçları çıkarmaya çalışıyor ve bulanık suda balık avlama sanatını icra etmeye devam ediyor. Oysa Özkök’ün ne demek istediği açık: Tam benim geçen cuma yazdığım gibi, Özkök “Anılar’da bahsi geçen olaylar” (yani Sarıkız ve Ayışığı darbe girişimleri) ile “Ergenekon soruşturmasında iki muhterem Orgenerale atfedilen suçlamalar”ı (yani Eldivenli Yumruk darbe girişimi ile emeklilik dönemlerindeki öteki suç isnatlarını) ayırıyor. Diyor ki, bu iki orgeneral bir sivil savcının başvurusu ile bir sivil mahkeme tarafından tutuklandıklarına göre, kendilerine yöneltilen suçlamalar emeklilik dönemlerine ilişkin olmalı. Ve ardından “tekrar ediyorum ki” diye vurgulayarak “Ben size sözde Anılar’da bahsi geçen olayların ne olduğunu ne de olmadığın ifade ettim” diyor. Şu da vurgunun vurgusu: “Bu benim bu konuda baştan beri izlediğim tutumdur.”
Özetle: Özkök, bu e-mail mesajında (da) Sarıkız ve Ayışığı darbe girişimleriyle ilgili olarak Anadolu Ajansı’na ve Fikret Bila’ya söylediklerinin aynısını tekrar etmiş oluyor.
İnsaf be kardeşim!
Fakat heyhat, gazeteci bu açık izahtan da tatmin olmamış. Mesajı yayımladıktan sonra ettiği şu laflara bakın:
“Soru hâlâ ortada: Özkök Paşa’nın döneminde bir darbe girişimi olmuş mu? Paşa, ‘Olsa askerî savcılık bakardı’ diyor. Bu durumda, ‘olmadı’ mı demek istiyor? Zaten, ‘Sanıyorum emeklilik dönemlerine ilişkin’ diyerek kendi Genelkurmay Başkanlığı döneminde böyle bir şey olmadığı mesajını mı veriyor? Yoksa kendi döneminde böyle şeyler olduysa, buna askerî savcılığın bakması gerektiğini mi söylüyor. Ama o zaman her iki halde de akla başka sorular geliyor. O dönemde öyle bir şeyler vardıysa, o gün neden hiçbir işlem yapılmadı. Bir yandan da ‘Var da demem yok da’ diyor. Askerî savcılık bugüne kadar böyle bir şeye bakmadığına göre bunu nasıl yorumlayacağız?”
Zavallı Hilmi Özkök! Bu satırları okuduktan sonra saçını başını yolmuş mudur acaba? Yahu insaf, bu mesajın neresinde “Olsa askerî savcılık bakardı” diye bir cümle var? Evet, Hilmi Özkök,“Bunlar o zaman olduğu iddia edilen olaylar olsaydı buna askerî mahkemelerin bakması gerektiği”ni söylüyor. Tamam da, bu cümleyi, yukarıda anlattığım gibi, “Bunlar o zaman olduğu iddia edilen olaylar olsaydı iki orgeneralin tutuklama kararını askerî mahkemenin vermesi gerekirdi” anlamında kullandığı apaçık değil mi?
“Mahkeme”yi “savcılık” diye, 2008 için söylenen sözleri de 2004 için söylenmiş gibi algılamak... Burada ya okuduğunu anlamamak gibi bir sorun var ya da bal gibi anlamak ama gerçeği bile isteye çarpıtmak gibi bir sorun...
Fatih Çekirge hangisini tercih ederse artık...
TARAF
YAZIYA YORUM KAT