Taliban'ın elinde esaretten kurtulanlar: Yvonne Ridley
Taliban hakkında oluşturulmaya çalışılan algı bir dönem Taliban’ın elinde esir kalanların söyledikleriyle çelişiyor!
HAKSÖZ HABER
Yvonne Ridley tanınmış bir savaş muhabiri olarak 2002 senesinde savaşın devam ettiği Afganistan’a geldi. Kimlik sorgusu esnasında Taliban tarafından gözetim altına alınan Ridley 11 gün boyunca tutuklu kaldı.
Bu 11 günün sonunda Ridley’in hayatın büyük değişiklikler yaşanacaktı. Yvonne Ridley’nin etkin gazeteciliğini anlamak adına 2019 yapımı Official Secrets filmine bakılabilir. Afganistan dönüşü memleketi İngiltere’ye dönen Ridley, gazetecilik faaliyetiyle İngiliz bürokratlara ABD’nin yanında Irak’ın işgaline İngiltere’nin de katılması yönünde baskı yapıldığının kanıtlanmasını sağlayan isimlerden birisidir.
Ridley’den aldığı bilgileri araştırarak “kamuoyu ile paylaşılması yasak” olan belgeleri medyaya servis eden İngiliz İstihbarat tercümanlarından Katherine Gun soruşturmaya maruz kaldı. Mesleğinde ihraç edildi. Ancak ABD’nin Birleşmiş Milletler'de oy kullanma hakkına sahip altı üye devlete Irak Savaşı'na destek ve onay vermeleri adına baskı yaptığı kanıtlanmış oldu.
Taliban’ın elinde 11 gün tutsak kalan Ridley bu süreci Mepa News’e verdiği röportajda şöyle anlatıyor: "Onları öfkelendirmek ve engellemek için 11 günün tamamını açlık grevinde geçirdim ve sorularına karşı işbirliği yapmayı reddettim. Fakat ne kadar huysuz ve dil olarak çatışmacı olursam olayım, bana nezaket ve saygıyla davrandılar.
Hapiste geçirdiğim zaman içerisinde Taliban’a, eğer beni serbest bırakırlarsa yüce Kur’an’ı araştıracağıma ve İslamiyet hakkında okumalar yapacağıma dair söz verdim. Bu daha çok eğitsel bir tecrübeydi ve kesinlikle İslam’ı seçme gibi bir niyetim yoktu.
Fakat sözümü yerine getirdikten kısa bir süre sonra ruhani bir uyanış harekete geçti ve kendimi bir keşif yolculuğunda buldum. İnsanların anlamadığı şey, ben halihazırda öz bir Tanrı inancına sahiptim ve Londra, Piccadilly’deki St. James Kilisesi’nde aktif olan bir Hıristiyandım.
Benim için İslam’a giden yol doğal bir süreçti. İki sene sonra Londra, Soho’daki dairemde küçük bir grup arkadaşımın önünde kelime-i şehadet getirerek İslam’a girdim. İnancımın bir vazife ve hususi olduğunu hissettiğimden, daha yüksek profilli birçok olayı geri çevirdim."
Taliban’a esir düştükten sonra İslam’ı tercih eden Ridley gazetecilik ve siyasi aktivizm faaliyetlerine devam ediyor. Esed rejiminin zindanlarındaki kadın tutsakların serbest bırakılması için yapılan Vicdan Konvoyu’na destek için Türkiye’ye gelen Ridley, Taliban’a yönelik eleştirilerini dile getirmekten çekinmeyen bir isim.
Bunun yanında Ridley Taliban hakkında oluşturulmak istenen olumsuz algıya da dikkat çekiyor. Middle East Monitor’de yazdığı yazıda Ridley, Batı ırkçılığının Taliban’a yönelik önyargıları ortaya çıkarttığını vurguluyor. İronik bir başlığa sahip “Amerika ve müttefikleri, zafere giden yolda Taliban'a yardım etti” isimli yazı da ABD işgalinin Afganları Taliban’a yaklaştırdığını söyleyen Ridley aynı zamanda Taliban hakkında Batı medyasında yazılan yazıların cahilce olduğunu ifade ediyor.
Irkçılığın beslediği dezenformasyon fırtınası Afganistan’da yaşananları muğlaklaştırırken Timotyh Weeks ve Yvonne Ridley gibi örnekler hakikate ulaşma çabası içinde olanların varlığını da gözler önüne seriyor! Önyargılardan ve dezenformasyon birazcık uzaklaşıldığında gerçeklere ulaşmak o kadar da zor değil demek ki!
Afganistan'da kaçırılan Timothy Weeks nasıl Müslüman oldu?
HABERE YORUM KAT