1. YAZARLAR

  2. ADEM ÖZKÖSE

  3. Taliban ve simülasyon
ADEM ÖZKÖSE

ADEM ÖZKÖSE

Yazarın Tüm Yazıları >

Taliban ve simülasyon

11 Ekim 2021 Pazartesi 17:01A+A-

Sohbete başlayalı kısa bir zaman olmuştu ki uzunca bir sofra kuruldu. Önce meyveler soyuldu, sonra da ziyafet başladı. Sımsıcak çorba, kuzu eti, Peştunlara has pilavdan afiyetle yedik. Yemeğin ardından çaylarımız da geldi ve sohbet iyice demlendi. Bu arada odaya 40 yaşlarında, güzel giyimli ve son derece heybetli bir adam girdi. Molla Dadullah bana bu kişinin Veziristan’ın ileri gelen şairlerinden biri olduğunu söyledi. Herkesin saygı duyduğu Peştun şair yanımıza oturdu ve şiirler okumaya başladı.

Bazı kelimelerden anladığım kadarıyla şiirlerde işgalcilere karşı verilen mücadeleden, direnişçilerin kahramanlıklarından bahsediliyordu. Peştun şair birkaç şiir okuduktan sonra bu sefer de Molla Dadullah kendisinden güzel bir marş söylemesini istedi. Peştun şair marş okurken odadaki direnişçiler nakaratlarda ona eşlik ediyorlardı. En sonunda ağıt gibi bir şeyler söylemeye başladı. Biraz önceki keyifli yüzler yerini bu sefer hüzünlü, düşünceli yüzlere bıraktı.

Bu sırada benim de gözümün önünden bir taraftan herkesinki gibi Afgan halkının yaşadığı acılar, uğradığı zulümler geçiyor diğer taraftan da kendi kendime sorular soruyor, içinde bulunduğum çelişkiyi düşünüyordum. Birlikte olduğum bu insanlar dünyanın büyük bir bölümü için son derece tehlikeli kişilerdi. Özellikle de ABD’nin en çok aranan ‘teröristler’ listesinde olan Taliban’ın askeri operasyonlar sorumlusu Molla Dadullah son derece gaddar biri olarak yansıtılıyordu. Batı medyası Molla Dadullah’ın ne denli acımasız biri olduğu ile ilgili sık sık haberler yaparken ben Afganistan ile Pakistan’ın sınır bölgesindeki dağlarda bambaşka bir gerçeklikle karşı karşıyaydım. Başta Amerikalı ve İngilizler olmak üzere birçok yabancı askerin öldürülmesinden sorumlu tutulan Molla Dadullah Batılılara göre gözü dönmüş bir cellat olsa da Afganistan’ın güney bölgelerinde, ülkesini işgalcilere karşı savunan ve 16 yaşından beri dini ve ülkesi için savaşan bir kahramandı. Saatlerdir İstanbul’dan gelen Müslüman bir gazetecinin şerefine verilen yemekte yan yana oturduğumuz Molla Dadullah’ı gözlemlerken onunla ilgili okuduğum haberleri hatırlıyor, bir kez daha Batılıların yüzyıllardır dünyaya ve insana bakışlarındaki çarpıklığı ve bunu iletişim araçları üzerinden kitlelere nasıl pompaladıklarını düşünüyordum. Onlara göre kendilerine boyun eğmeyen herkes gaddar ve acımasız bir barbarlar sürüsü, bu barbarların liderleri, ileri gelenleri de terör listelerine girmeyi hakeden teröristlerdi.   

Afgan direnişçilerin yıllar sonra tekrar başkent Kabil’e girmelerinin ardından Taliban ile ilgili haberler önüme düşerken, benim de aklıma 2006 yılının Aralık ayında Veziristan dağlarında Molla Dadullah ve yanındaki Taliban savaşçılarıyla geçirdiğim o gece geliyordu. İşgal güçlerinden aldığı maaşla direnişçilere karşı savaşan ve ülkede hiçbir şekilde tanınmayan bir paralı asker birden Afganistan’ın en ünlü komedyeni ilan ediliyor, işler öyle bir noktaya vardırılıyor ki sırf kötü yemek yaptığı için bir Afgan kadının Taliban tarafından yakılarak öldürüldüğü iddia ediliyordu. Fotoşopla hazırlanmış, hiçbir resmi özelliği bulunmayan belgeler havada uçuşurken Taliban’ın iktidara gelir gelmez uçurtma uçurtmayı yasakladığına dair haberler sosyal medya başta olmak üzere tüm kitle iletişim araçlarında coşkuyla paylaşılıyordu.

taliban-22.jpg

Görüntülerin diktatörlüğünden sahte gerçeklikler çağına

Peki Kabil Havalimanı’ndan tüm dünyaya yayılan ve günlerce gündemin en önemli haberi olan görüntülere ne demeli? 20 yıl boyunca medrese ve okulları, düğün evlerini, cenaze merasimlerini bombalayan, on binlerce sivil insanı katleden ABD bütün bu yaptıklarından sonra tekrar ramboluğa, kurtarıcılığa soyunuyordu. Afganistan’da işgalin başladığı 2001 yılından beri ABD’nin işlediği katliamlarla ilgili tek bir haber yapmayanlar saat başı Taliban’dan kurtulmak için ABD uçaklarına sarılan Afganlıların görüntü ve haberlerini geçiyorlardı. Afrika’yı sömüren, Afrikalıları aç ve yoksul bırakan Batılıların meşhur film yıldızları üzerinden yaptıkları yardım faaliyetleriyle oluşturdukları imajın bir başka çeşidi bu sefer de Afganistan’da kurgulanıyordu. Çünkü çağ Boudrillard’ın da sık sık ifade ettiği gibi, simülasyonlar yani sahte gerçeklikler çağıydı. Bu sefer de Taliban üzerinden yeni bir simülasyon oluşturuluyordu.

Kabul edelim veya etmeyelim artık bir imaj çağında yaşıyoruz ve simülasyonlar üzerinden zihnimiz adeta esir alınıyor. Bize sunulan görüntüler gerçeği görmemiz önündeki en büyük engele dönüşürken gerçeklik yerini kurgulanmış imajlara bırakıyor. Görüntü çağında olsak da Dursun Çiçek’in “Fotoğrafın Ötesi” isimli nefis kitabında da ifade ettiği gibi aslında belki de tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar bir körleşme yaşıyoruz. Görüntü görmemizi değil; artık görmememizi sağlıyor. Çünkü bize gösterilen görüntülerin çoğu asıl görülmesi gerekenin üzerini örtmek için kullanılıyor. İmaja ve simülasyona artık gerçekten daha çok itibar ediliyorsa ortada son derece ciddi hatta korkunç bir durum var demektir.

Son olarak şunu da ifade etmek isterim. Taliban’la ilgili tüm haberler gerçekdışıdır diye bir iddiam yok. Taliban da tüm gruplar veya devletler gibi hatalar yapabilir. İslami ve insani değerlere aykırı hareket ettiklerinde Taliban’ı da eleştirebiliriz ve eleştirmeliyiz de. Yalnız bunu adil olma ilkesini gözetip gerçeğe, doğru haberlere bağlı kalarak yapmalıyız. Fakat özellikle Kabil’e girişlerinden sonra haklarında yapılan haberlere dair kısa biraz araştırma yaptığımızda Taliban’a aslında nasıl bir haksızlık yapıldığını, ortada üniversiteler için araştırmalara konu olabilecek tam bir imaj çalışması olduğunu net bir şekilde görebiliriz.

YAZIYA YORUM KAT

13 Yorum