Taliban, Telegraph'ı çaya davet etti
The Telegraph gazetesi muhabiri Ben Farmer Afganistan’ın kontrolünü ele geçiren Taliban ile bir röportaj gerçekleştirdi. Taliban üyeleri muhabire, “Batı bundan sonra da gelmemeli. Eğer gelirse bir 20 yıl daha savaşırız” dedi.
Fatih Demir / HAKSÖZ HABER
Düzenlenmiş ofis, evraklar, kırtasiye araçları ve kitaplar; önceki hükümet yetkilisinin masasının üzerinde olduğu gibi duruyordu. Taliban sadece birkaç ekleme yapmıştı. Tevhid bayrağı masanın arkasında yerini almış, önünde de eski Afgan hükümetine ait bir komandoya ait olduğu belli olan bir M4 silah, Taliban mensubu tarafından elde tutuluyordu.
Beyaz cüppeli ve siyah sarıklı 30'lu yaşlarındaki sakallı memur, kibar davranıp çay ikram etti. Ancak konuşma izni olmadığı için adını vermek istemeyerek görevinin ne olduğunu söylemekle yetindi: “yönetici”.
The Telegraph'a verdiği demeçte, "Artık hükümetin yöneticileri olduğumuz için çok mutluyuz. Dünyanın geri kalanıyla iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Yabancılarla çalışmak ve iyi ilişkiler kurmak istiyoruz.” dedi.
Telegraph'ın hükümet binasına yaptığı ziyaret, artık Taliban ile görüşmesini gerekli kılıyordu. Çay ikramı, kısa bir süre öncesine kadar Batılı gazetecilere şüpheyle bakan İslamcı liderlerin cazibeli saldırılarının bir parçası olarak içeride sıcak bir karşılama ile yapıldı.
Yetkili, yeni Taliban hükümeti ilan edilene ve resmi atamalar yapılana kadar, Maliye Bakanlığına ait ofisin güvenliğini sağlamak için Taliban piyadelerinden oluşan bir ekiple maiyeti koruma görevi gördüğünü söyledi.
Taliban'ın hükümeti devralması ile beraber birçoğu Kandahar ve Helmand gibi Taliban’ın güçlü olduğu vilayetlerden gelen binlerce Talib buraya gelmişti. Genellikle büyük sarıklar giyen, dağınık uzun saç ve sakalların yanı sıra silahlara da sahip olan bu kırsal milis güçleri, gözetlemeye geldikleri sofistike ve modaya uygun Kabil sakinlerinden oldukça farklıydılar. Geldiklerinden beri de kamyonetlerle dolaşıyor veya kontrol noktalarında nöbet tutmakla görevlendiriliyorlar.
Turuncu bir şal ve kamuflaj cekete sarınmış ve kepenkli İngiliz büyükelçiliğinin önünde nöbet tutan bir Talib: “Şehre geldiğimde, hükümet beni yakalarsa diye hırsız gibi gizlice girmek zorunda kaldım. Kendi ülkemde bile özgürce yürüyemiyordum.” dedi.
Artık görev başındayız. Böyle bir zafer göreceğimizi hiç düşünmemiştik
Taliban savaşçılarının sadece birkaç hafta önce saldırmaya çalıştıkları aynı bakanlıkları ve otelleri koruduğu gerçeğini hatırlatmamız gerekiyor.
Başka bir bakanlık binasında, Kandahar ilindeki Spin Boldak yakınlarındaki bir komutan ile telsizle konuşarak denetleyen yanımızdaki komutan, adını sadece Nisar olarak verdi. Taliban’a 18 yıl önce katıldığını belirterek, "Galip geldiğimiz için mutluyuz. 20 yıl savaştık. Sadece Afganistan'da da değil. İslam hukuku istiyoruz" dedi.
Komutan İngilizcesinin iyi olduğunu ancak işgalciler tarafından kullanılan bir dili konuşmak istemediğini söyleyerek bizimle İngilizce konuşmayı reddetti. Muhabirimize de, “Sizinle İngilizce konuşmayacağım çünkü bundan hoşlanmıyorum” dedi.
Nisar: "Taliban'a katıldım çünkü Amerikalılar geldiğinde hükümetimiz, kültürümüz vardı. Amerikalılar ise gelip bize saldırdı. El Kaide için gelmek istemediler. Onların kendi çıkarları vardı. Ülkemizi yok etmek istediler.” dedi.
Taliban üyeleri, son yıllarda savaşçılarının çoğunlukla İngiliz güçleriyle çatıştıklarını özellikle de Kandahar ve Helmand vilayetlerinde çatışmaların yoğunlaşmış olduğunu söyledi.
Bu sefer farklı olacak
Hareketin sözcüleri de yeniden canlanan emirliklerinin 1990'lardaki selefinin hatalarından ders çıkaracağını belirten açıklamaları yineledi.
Nisar geçmişi anımsatarak: “O zamanlar düzgün bir şekilde yönetme fırsatımız yoktu. Çünkü çok fazla savaş vardı. Bu sefer biraz farklı olacak ve bizim İslam hukukumuz var.” dedi.
Taliban'ın devralmasından yaklaşık üç hafta sonra, Kabil'in sokakları giderek daha yoğunlaşsa da hala fark edilir derecede bir sessizlik hakim. Özellikle kadınlar olduklarından daha az görülüyor. 1990'lardaki Taliban rejimi sırasında, kadınların ev dışında çalışmasına veya bir erkek refakatçi olmadan dışarı çıkmasına izin verilmezdi ve kız okullarının açılması yasaktı.
Komutanlar The Telegraph'a konuşurken, şehir genelinde küçük bir kadın hakları aktivist grubu, militanların havaya ateş açmasıyla bölünen bir protesto düzenliyordu. Kadınların yürüyüşü, Taliban'a karşı savaşırken ölen Afgan hükümetinin askerlerini anmak için Afganistan Savunma Bakanlığı önüne çelenk bırakmalarıyla başlamıştı.
Protestolar esnasında kadınların itilip kakıldığını ve “Bizi neden dövüyorsunuz!” diye bağırdıkları ifade ediliyordu. Yerel haber kanalları da daha sonra kafasındaki bir yaradan kan akan bir protestocunun görüntülerini yayınlayacaktı.
Kabil'deki Taliban piyadeleri için protestolar; ya bir anlayışsızlık ya da düşmanlık olarak görülüyordu.
Genç bir Taliban mensubu: “Bu kadınlar Batılılaşmış ve Batılı bir hükümet istiyorlar ve İslam hukukuna aykırılar. İslam'da kadına büyük saygı vardır. Neden protesto ettiklerini merak ediyorum?!” dedi.
Konuştuğumuz komutanların hemen hemen hepsi; Amerikalıları ve İngilizleri işgalci ve kafir olarak görüyor. Ve birliklerinin Afganistan'da kalmasının imkansız olduğunu söylüyor.
Komutanlardan bir tanesi, “Onlar kafir ve biz ülkemizde kafir asker istemiyoruz. Hukukumuza ve kültürümüze saygı göstermiyorlar.” dedi.
Ama aynı zamanda İngiliz bir gazeteciyle konuşmayı ve çay içmeyi de merak ediyorlardı. Taliban tarafından kendilerine nasıl ödeme yapıldığı sorulduğunda, maaş için savaşmadıklarını ve sadece savaşırken yiyecek aldıklarını ifade ettiler.
Batı için uyarı
Komutan Nisar'ın bir başka savaşçısı, "Bu emirlik sonsuza kadar kalacak. Batı bundan sonra da gelmemeli. Eğer gelirse bir 20 yıl daha savaşırız” dedi.
HABERE YORUM KAT