Talebimdir!
Bakın bu kadar olay oluyor, kimsenin sesi çıkmıyor..
Bu, korkudan da öte bir şey..
Yener Yermez olayı ile ilgili, yani Garih cinayeti ile ilgili yeni gelişmeleri biliyorsunuz..
Buyurun, şu bilgileri okuyun bakalım, bu iddialar, davanın yeniden görülmesini gerektirmez mi?.. Üzeyir Garih cinayetinde kullanılan delillerden 118. No'lu belge, soruşturma sırasında kaybolmuş, bu belge, Ergenekon Operasyonu kapsamında tutuklanan, Adli Tıp Farmakoloji Uzmanı Doç. Dr. Ümit Sayın'ın bürosundan çıkmıştı. Zanlı Yener Yermez de cinayeti, bazı ‘güçler’ tarafından tehdit edildiği için işlemek zorunda kaldığını iddia etmişti. Ancak Yermez, bu iddiasını detaylandırmaya cesaret edemedi. Yermez'in avukatı Mustafa Yalçınkaya, müvekkilinin olayı kimlerin kendisinin üstüne yüklediğini açıklayamadığını, cinayetin birden fazla faille işlendiğini ve olayda ikinci bir kesici alet bulunduğunun Adli Tıp Kurumu tarafından açıklandığını iddia etti. 20 Eylül 2002 tarihli duruşmada ifade veren Yermez ise “Bu cinayet böyle muamma olarak gidecek. Son sözüm bu” dedi. Mahkeme, Yener Yermez'i ömür boyu hapse mahkûm etti. Mahkemeye göre cinayet, gasp ve adam öldürmeye yönelik bir saldırıydı ve örgütsel bir yönü yoktu. Garih'in vücudundaki yaraların iki ayrı kesici alete ait olduğu, cinayetin bir kişi tarafından değil, en az iki kişi tarafından işlenildiği, Garih'in tırnak DNA'sının alınmaması ve Yermez'in kavgadan 20 dakika sonra bıçak alıp gelerek cinayeti işlemesi hiç mantıklı değildi. Garih'in 50 bin dolarlık Rolex saatine dokunulmaması ve cüzdanına el sürülmemesi, “Para istedim vermedi” diyen bir katilin anlattıklarıyla çelişiyordu.”
Bu arada Yermez'i yeniden yargılasanız ne değişecek ki?..
Yermez, artık büyük ihtimalle gerçekle hayâl arasındaki farkı bile fark edemez durumdadır..
Amerika'da, Rusya'da, birçok ülkede, benzer tutuklulara yüksek dozda Heliperidol diye bir ilaç veriyorlarmış.. Sonra kişilik bozukluğu, hayâlle gerçeğin karıştırılması, halüsinasyon görme ve bunların gerçek olduğunu sanma gibi ruhsal bozukluklar ortaya çıkıyormuş.
Bunu en iyi bizim Nevzat Tarhan bilir.. Asker kökenli, bu konulara duyarlı biri.. Fırının içine saklanmış el bombasını arar gibi, bu insanların ruhlarının derinliklerine gizlenmiş bilgileri ince bir işçilikle çıkartmak gerek.
Bunun için psikanaliz yöntemi uygulanabilir. Yani ipnoz yaparak ve elde edilen bilgiler çapraz sorgulama yolu ile birbirleriyle ilişkilendirilerek gerçeğin fotografı, bir puzzle parçacıkları gibi bilgi kırıntıları birleştirilerek, bu hikâye bir kronoloji üzerinde zaman, mekân ve kişi ile ilişkilendirilerek çözülebilir..
Bu tetikçilerin, katillerin çoğu aynı durumda.
İçeridekiler değil sadece, dışarıdakiler de psikopat. Cesaret hapı alarak hedefe kilitleniyor ve sonra yaptığı şeyi ya unutuyor, ya da onu kendi zihninde meşrulaştıran bir senaryo uyduruyor.. Gerçek kendini rahatsız ettiği zaman da, ilaç, alkol ve uyuşturucuya başvuruyor..
Gerçek onlar için, normal şartlarda bir insanın kötü bir rüya görmüş olması kadar etkili ancak..
Normal savcılık soruşturması ile gerçeğe ulaşamazsınız.. Korkuları sebebiyle bile kimse konuşmaz..
Birini öldürüyorlar, öldüreni de öldürüyorlar, onu öldüreni de öldürüyorlar..
Bütün aile şuuraltına itiyor bütün bu gerçekleri.. Derin bir sessizliğe gömülüyorlar. Bir süre sonra da kendilerini o sistemin bir parçası olarak gördüklerinden, bütün bu olanları meşru ve zorunlu bir şey olarak kabul ediyorlar..
Bu kişilerin çoğu şartlı ipnoz altında.. Yani dışarıda sosyal ilişkilerinde yumuşak, sessiz, sevecen biri, bir telefon sinyali, ipnotik bir kripto uyarısı ile bir anda canavara dönüşebilir..
Hani “Durumdan vazife çıkartmak” diye bir olay var ya, Katolipnotik bir şartlandırma ile, belli durumlarda kişi doğrudan ipnotize olarak, daha önceden kendine öğretilen hedefe doğru korkusuzca ilerleyebilir..
Biyonik robotları klasik usulde sorgulayarak bir yere varamazsınız.. Onların dünyasında hedefe kilitlenmiş canlı bir bomba ile karşı karşıyasınız.. Siz normal insanlarsınız.. Onlar anormal.. Sadece tek şey düşünüyorlar ve her şey gerekçelendirilmiş bir kurgudan ibaret. Kurgunun dellillerini üreterek servis eden arkada bir lojistik var.. Ve kurgusal boşluklar, zihin tarafından en yüksek seviyede dolduruluyor..
1 Numaranın hâlâ kim olduğunun bulunamaması ya da bu cinayetlerde kullanılan insanların konuşmamasının sebebi budur..
İlle de ipnoz yöntemi kullanılarak sorgulama yapılması şart değil.. Ama sistemin bu şekilde çalıştığını göz önünde bulundurarak soruşturma yaparsanız da merkeze ulaşabilirsiniz..
Ya da bu bilgiler ışığında ipnotik şifreyi kırarsanız, o kişi size açılabilir. Ama hata yaparsanız, kişi kendine zarar verebilir.. Çünkü kendi kendilerini imha etmek üzere de programlanmış olabilirler..
Çok mu abarttım yoksa!
Uzmanlara sorun bu konuyu isterseniz bir de..
Bazı katillerin kimlikleri hiç önemli değil. Bedenleri biyonik bir robot gibi kullanılıyor. İçlerinde katil bir astral beden var.. Cinayette kullanılan bir aracı kullanan katil ile araç arasındaki ilişki gibidir; o beden sahibi ile içindeki astral beden arasındaki ilişki.. Siz aracı sorguluyor, aracı cezalandırıyorsunuz sadece..
Bu şekilde yol alamazsınız. 1 Numaraya ulaşamazsınız..
Her yerde varlar, ama hiçbir yerde yakalayamıyorsunuz.
Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, Oda, Dernek, Sendika, Vakıf.. Birlik, Kurul..
MİT susuyor, TSK susuyor, Emniyet susuyor, Başbakan susuyor, Yargı susuyor.. Basın susuyor..
Böyle bir şey yoksa, bu kadar gürültü niye, olanlar neyin eseri?.. Bütün bunlar gerçekse, bunları kim yaptı. Veli Küçük, “Ben değilim..” diyor.. Eruygur Paşa'nın sesini duyana aşk olsun.. Yener Yermez konuşmuyor.. Hayâl ya da Ağca da konuşmuyor. Yeşil, ne yaşar, ne yaşamaz. Apo kim bilmiyoruz?
Özal’ı kim, niçin vurdurdu? Mumcu’yu, Hablemitoğlu’nu, Ersever’i, daha onlarca kişiyi kim vurdu? Türk'ü susuyor, Kürt'ü susuyor, Sünni'si susuyor, Alevi'si susuyor..
MİT, MET, TSK, Çankaya, Başbakan susuyorsa ve konuşanlar öldürülüyorsa, o zaman kim konuşur ki? Nasıl konuşsunlar ki!
Bu derin gerçek ortaya çıkmadan kimseye rahat yüzü yok..
Baksanıza, son olarak ele geçirilen PKK'lıların nasıl serbest bırakıldığı açıklandı.. Basında her gün yeni bilgiler, belgeler, iddialar atılıyor ortaya.. Ve çetelerde bir çözülme yok.. Çünkü hâlâ dışarıdaki unsurlar, muvazzaflar köşelerinde oturup beklemeye devam ediyor..
Bakın bu katiller, biyonik bir robot. Araç.. Aslında onlar da bu cinayet şebekesinin birer aleti, aracı.. Bunlar da Kurban.. Hatta bunları yönetenlerin bir kısmı da bir araç mesabesinde..
Gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar ve kalpleri var hissetmiyorlar.. Çok büyük idealler uğruna zavallı insanların canlarına kasdetmek, onlar için zor bir iş değil. İnsanlar onları anlamasa da, onlar büyük, önemli işler yapıyorlar..
Onlara kızmadan önce anlamak, belki de en doğru iş olur. O zaman daha kolay geliriz bu işin üstesinden..
Bu derin gerçek ortaya çıkmadan, 2. Sovyet dağıtılmadan; ne irtica biter, ne terör, ne Ermeni, ne Kürt, ne de Alevi meselesi çözülür..
Selâm ve dua ile.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT