Taha Abrurrahman’ın fikir dünyasına yolculuk: Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında
Yapıcı ve eleştirel yaklaşımıyla İslam düşüncesine önemli bir katkı yapan Faslı düşünür Taha Abdurrahman, entelektüel birikimiyle kayda değer bir külliyat ortaya koydu.
Yahya Fırat / HAKSÖZ HABER
Karşılıklı konuşmanın, diyalogun ve eleştirinin önemine vurgu yapan Abdurrahman, 1970’li yıllardan bu yana dil, felsefe, mantık, ahlak, gelenek ve modernizm gibi konularda derinlikli ve kapsamlı çalışmalar yaptı.
Geleneğe verdiği önemin yanında modern dönemin ruhunu yakalamaya da vurgu yapan Abdurrahman, farklı bir felsefe yapma imkanının zeminini inşa etmek için büyük çaba sarf etti.
Taha Abdurrahman’ın Pınar Yayınları’ndan çıkan “Bilgi Ahlaktan Ayrıldığında” kitabı, düşünürün, gelenek, modernlik, ahlak, felsefi miras, ifade özgürlüğü ve modern kavramlar gibi temaları derinlikli birikimiyle yansıtıyor.
Taha Abdurrahman ile yapılan söyleşilerden oluşan kitap, düşünürün zengin fikir dünyasıyla tanışma fırsatı sunuyor.
Felsefenin akli bir uğraş olduğunu ve onunla ilgilenen herkesin akıl aracılığıyla hakikati keşfetmek amacında olduğunu belirten Abdurrahman, aklın bütünün bir parçası olduğunu, dolayısıyla bütünü kuşatacak bir kudrete sahip olmadığını vurgular. Ona göre, akıl, önemli olmakla birlikte belli bir sınıra sahip bir araçtır ve görüntüler aleminin dışında bir kudreti yoktur.
Abdurrahman’a göre, ahlak, akıldan üstün ve aklı kapsayan bir mahiyete sahiptir. Dolayısıyla, İslam dünyasında hikmet olarak telakki edilen felsefenin gerçek manada hâkim kılınması için ahlakla ilişki kurması gerekir. Çünkü, ahlak, hangi türde olursa olsun, insan eylemlerinin bütününü kapsar. Abdurrahman, insanın insanlığını belirleyen unsurun akılcılık olmadığını, ahlak olduğunun altını çizer.
Kant’ın ahlakın temelinin akıl olarak tanımlamasını eleştiren Abdurrahman, Kant’ın bu çabayla ahlakı sekülerleştirmekten başka bir şey yapmadığına işaret ediyor. Taha Abdurrahman’a göre, ahlaki değerler, yüce Allah’ın iradesiyle insan içine yerleştirilmiş manevi ayetlerdir.
Modernlik olgusunun halihazırda var olduğunu söyleyen Abdurrahman, Müslüman düşünürlerin modernizme bağlandığını, onu taklit ederek sadece aktarmalar yaptıklarını ifade eder. Abdurrahman’a göre, modernlik, insanın içinde yaşadığı zaman dilimine hazır olmasıdır. Yani modernlik, inşa ve estetikten ibarettir. Bir başka deyişle, Müslümanın kendi adına yeniyi üretmesi ve özgün olmasıdır. Bu yüzden, en büyük kaynak olan Kur’an’ı modern yöntemle yeniden okumalıyız.
Geleneğe büyük önem veren Taha Abdurrahman, geleneğin insana kimlik kazandırdığını ve üretken olmasını sağladığını belirtir. Abdurrahman’a göre, geleneksiz kimlik inşa edilmez. Gelenek ile modern düşünceyi birbirine bağlamak gerekir. Ancak, bu çabanın taklitten uzak ve özgün olması elzemdir.
Modern düşüncenin en önemli unsurları olan “rüşd”, “eleştiri” ve “kapsamlılık” ilkelerinin önemine vurgu yapan Taha Abdurrahman, modernizmin “akılcılık” ve “laiklik” ilkelerine ise eleştiriyle yaklaşır. Abdurrahman’a göre, Müslümanlar, kendi geleneklerine dayanarak bazı modern kavramlar yerine kendi kavramlarını kullanmalı. Abdurrahman, modernizmin “görelilik”, “kopuş”, “araçsallık”, “parçacılık”, “maddiyat” ve “ferdiyetçilik” gibi kavramları yerine sırasıyla, “Allah’a kulluk”, “kemal”, “iman”, “tekâmül”, “ruhaniyet” ve “cemiyetçilik” gibi İslami orjinli kavramların kullanılmasını tercih eder.
Hem İslam düşüncesi hem de modern düşünceyi çok iyi bilen Taha Abdurrahman, İslam kaynaklarından referans alarak, taklitten uzak otantik bir çaba ortaya koymaya çalışıyor.
İslam dünyasının yeni bir anlam arayışında olduğu bu zaman diliminde, Taha Abdurrahman’ın entelektüel dünyasıyla tanışmak çok önemli. Kitap, bu anlamda Taha Abdurrahman’ın fikirlerinin bir özeti özelliğini taşıyor.
HABERE YORUM KAT