Tağutları Din Adına Sahiplenmek!
Suriye olayları sırasında tağuta yani Beşşar’a tapınanlar olduğu gibi Allah’a sadakatini ölümüne pahasına sürdürenler de var.
Mustafa ÖZCAN; Beşşar Esed'e din adına sahip çıkanları değerlendiriyor:
Allah’a ve Tağuta Tapınanlar
Ateş, su ve toprak temizleyicidir. Ya da temizleyici özellikleri vardır. Bu anlamda fitne de içinde barındırdığı manevi ateşle doğrudan değil ama dolaylı olarak kirlerden arındırıcıdır.
Temizleyici özelliği vardır ve yaktığı ateşin kirler ve pasları yakıcı ve temizleyici özelliği vardır. Elbette bir yönüyle bedeli ağır olduğundan istenmez ve Kur’an, fitnenin ve fitne çıkarmanın ölümden ve öldürmeden beter olduğunu söylemiştir. Bununla birlikte ayıklayıcı özelliği de vardır. Maddenin temizini kirinden ayırır. Arap Baharının fitne olup olmadığı yönünde farklı değerlendirmeler var. Olaya menfi yönünden bakanlar Arap Baharının bir fitne olduğunu ve yaş kuru demeden önüne kattığını yakıp geçtiğini söylemektedirler. Bu söylemin iştirakçilerinden veya sahiplerinden birisi Muhammed Said Ramazan el Buti’dir. Muhammed Said Ramazan el Buti havaalanı yolunda hız yaparken trafik kazası nedeniyle ölen Hafız Esat’ın büyük oğlu Basıl Esat’ı aynen ailesi gibi şehit addederek ve ondan öte cennete göndererek aklen reşit olmadığını göstermiştir. Cenneti özel mülkiyeti sanmıştır. Buna mukabil, Suriyeli Çerkezlerden Halis Çelebi Firavun sistemini Suriye sistemine uyarlamıştır. Merkezde Firavun Beşşar bulunmakta ve yanında Rami Mahluf ve Halep tüccarları gibi Karun’lar zümresi yer almaktadır. Diğer tarafta da Suriye Müftüsü Hasun gibi Haman’lar vardır.
¥
İnsanoğlunun yasak meyveyi yiyerek cennetten inmesi gibi pozitif kusurları da vardır. Bazen istenmeden ve karşı konulamayarak işlenen kusurlar kalkış noktası teşkil etmekte ve insana atılım yaptırmaktadır. Arap Baharı da böyle bir özelliğe sahiptir. Halis Çelebi, Suriye’nin Riyad Türk, Tayyip Tızzini ve Selame Kile gibi solcu ve Marksist aydınlarının yanında onlarla dini tartışmalara giren Buti’nin durumuna hayret etmektedir. Halis Çelebi aradaki farkla ilgili hayretlerini dile getirmektedir. Ali Verdi’nin ifadesiyle Buti resmi otoriteye yakınlaşa yakınlaşa sultanu’l vaizin değil sultanların vaizi olmuştur. Arada mesafe bırakmamış ve yakın çevre (bitanetü’s su, mele) arasına girmiştir. Tiranlarla aynı dalga boyuna düşmüştür. Yusuf Karadavi gibi ulema ise Arap Baharının fitne özelliği taşısa bile bunun pozitif bir fitne olduğunu görüşündedir.
¥
Haccac-ı Zalim fitnesine maruz kalan büyük ulemadan olan ve onun elinde ruhunu teslim eden Said Cübeyr fitnelerin, tağuta ve tirana ibadet ve taabbüt edenlerle gerçek manada Allah’a ibadet edenleri birbirinden ayıracağını ve ortaya çıkaracağını beyan etmektedir. Fitne ateşi gerçek müminle sahtesini ortaya çıkarmaktadır. Samimi olanla pazarlıkçı ve müzayedeci olanları ortaya koymaktadır. Allah’tan başkasına ibadet edilir mi? diye soranlar olabilir. Bu soruya yakın tarihten misal vermek mümkündür. Sözgelimi bütün kerametine Atatürk’e borçlu gören Celal Bayar ‘Atatürk’ü sevmek milli ibadettir’ demiştir. Cemal Kutay da bazı eserlerinde aynı minvalde Gazi Mustafa Kemal’e, tazimin de ötesinde kendisine taabbütle yaklaşılmasını tavsiye etmektedir. Kimisi Kıble’nin Sakarya’ya alınmasını isterken kimisi de ‘Çankaya bize yeter, Kabe Arap’ın olsun’ demektedir. Maalesef bu tarz beşere kulluğa karşı çıkan solcular olmasına mukabil buna taraftar olan din adamları da çıkmaktadır.
¥
Şaşırtıcı olan nokta burasıdır. Gerçekten de Suriye olayları sırasında tağuta yani Beşşar’a tapınanlar olduğu gibi Allah’a sadakatini ölümüne pahasına sürdürenler de var. Buti gibiler; zebanilerin, tutukluları Beşşar’ın fotoğrafına secde ettirmelerine karşı kendisini ve tutumunu şöyle savunmaktadır: Siz isyan etmeseydiniz, onlar da bunu yapmazlardı! Birincisi, Allah’a isyanda kula itaat yoktur. İkinci olarak, Buti’nin mantığına göre Allah’a isyan edilebilir ama tağuta isyan edilemez! Ya da Beşşar’ın gayri meşru hukuku Allah’ın hukukunun da ötesinde. Zaten tağuta isyan etmemek Allah’a isyan değil midir? İslam tarihi Beşşar tipli tağutlarla doludur. Hepsinin son durağı hüsran olmuştur. Said Cübeyr’i katlettikten sonra ‘ulemanın kanı zehirlidir’ hükmüne uğrayan Haccac-ı Zalim’i bir üşüme almış ve titreye titreye can vermiştir. Said Cübeyr duasında Haccac’ın son kurbanı olmasını istemiştir. Allah dileğini kabul etmiştir. Uyuyamıyor ve rüyalarına giren Said Cübeyr’in siluetiyle sıçrıyordu. Bu halde ancak 15 gün dayanabildi. Birileri sol adına tağuta sahip çıkmazken, birileri din adına tağuta sahip çıkıyorlar. Galiba bu defa dini afyon olarak kullananlar Marks’ın yandaşları. Devran dönüyor...
YENİ AKİT
HABERE YORUM KAT