Suûd’daki İdâmları da Erdoğan Yaptırmış! Pess!!
Geçen hafta, bu köşede; İran İnkılab Muhafızları Ordusu Başkom. Vekili serdar /general Selâmî’nin, İran medyasında da yayınlanan bir konuşmasında, ‘İran’ın bugün, Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Irak’da, Yemen’de, Bahreyn’de bölgenin en belirleyici aslî gücü haline geldiğini ve Türkiye’nin ise, hiç bir hedefine varamadığını, kürdlerle bile savaş(a)madığını’ söylediğine değinilmişti.
*
Son zamanlarda, o cenahta, neredeyse her şey Türkiye’ye indeksli olarak değerlendiriliyor. Erdoğan’ı öcü gibi göstermek şeklindeki bir algı operasyonu, Putin medyası veya alman ve ingiliz medyasıyla yarış halinde.. Bir psikolojik savaş taktiği.. Halk kitleleri kıştırtılmak isteniyor..
Geçtiğimiz günlerde de, -hâlen, İslam Cumhuriyeti’nin Maslahatını Belirleme Kurulu Genel Sekreterliğini yürüten- eski general/ serdar Muhsin Rızaî’nin bir yazısında da, Türkiye’nin DAİŞ’den kaçak petrol aldığı şeklindeki iddiaları tekrarlanıyordu. Ki, bu iddiayı Putin de yapmış ve o iddia üzerine, Erdoğan, ‘Bu iddia isbatlansın, ben bu makamda durmam..’ demiş; bunun üzerine rus makamları sus-pus olmuşlardı.. Ama, Rızaî, o iddiasını hâlâ sürdürüyor. Ayrıca, Irak Dışişl. Bak. Caferî, Türkiye’nin Musul-Başika civarındaki askerlerini çekmemesi halinde savaşabileceklerini söylemeyi sürdürürken; Rızaî, Türkiye’nin utanç içinde geri çekilmek zorunda kaldığını iddia edebiliyor..
*
Haritaya baktığınız zaman Türkiye’nin epeyce sıkıştırıldığı kanaatine varılması mümkün.. Çünkü, Rusya, Hazar Denizi üzerinden, İran ve Irak’a ve oradan Suriye’ye coğrafî olarak bağlanmış gibi, fiilen.. Türkiye böylece kuzey, doğu ve güneyinden bir kıskaç içine alınmış gibi.. Ayrıca, İstanbul ve Çanakkale boğazlarından savaş gemilerini, hem de güç gösterisi yaparak geçirebiliyor.
Keza, Rusya, Hazar Denizi’ndeki savaş gemilerinden fırlattığı füzelerin, kendi hava sahalarından geçmesine izin veren İran ve Irak sâyesinde, Suriye’nin tamamiyle yerle bir edilmesinde gördüğü ‘üstün hizmetler’(!)in, NATO’lu emperyalist güçlerin gerisinde olmadığını da göstermiş oluyor. İran da bu durumu alkışlıyor.
*
Muhsin Rızaî, geçen hafta da, ‘Ez viza’y-i Amerika, taa ‘Suriye.../ Amerikan vizesinden Suriye’ye..’ başlıklı yazısında da çok ilginç iddialarda bulunuyordu, Suriye’de aslî belirleyici güç durumuna geldiklerinin gururuyla..
İnsan, dünün inkılabçılarının ne hale geldiğini anlamakta zorlanıyor.
Ülkesinin Musul ve Fellûce gibi büyük şehirlerini bile DAİŞ’in elinden kurtaramayan bir Irak bile, Türkiye’yle savaşmaktan dem vuruyorsa, bu, arkasında İran ve Rusya’nın bulunmasından dolayı.. Ve, onların vesayetinde ve onlara vekaleten tezgahlanmak istenen bir savaş.. Tabiatiyle, Güneydoğu’daki tırmandırılmak istenen PKK eylemleri de, Rusya’nın onlara yeni silah ve sair destekler vermesinin de bir neticesi.. O da bir ayrı vesayest savaşı denemesi..
*
Suûdî rejimi, 2 Ocak sabahı 47 kişiyi idâm ettiğini açıkladı. İdâm edileceği aylardır beklenenlerden birisi de -İran medyasında, Suûd’daki şiîlerin lideri olarak anılan- Bagher en’Nemr idi. Suûd rejimi, onu terör eylemleri düzenlemekle suçluyordu.
İran devleti ise, Şeyh Nemrî’nin idâm edilmesi halinde, bunun bedelinin Suûd’a çok ağır ödettirileceğini resmen açıklıyordu.
Nitekim, bu idâm haberinden hemen sonra, Meşhed’deki Suûd Konsolosluğu ve Tehran’daki Suûd Elçiliği ateşe verildi. Ama, bu kez de, ‘bu eylemlerin, halkın tepkisini saptırmak isteyen özel ajanlarla yapılmış olabileceği’ gibi ihtimaller de gündeme getirilerek..
Şeyh Nemrî’ye yapılan suçlamalar doğru muydu? Bilmiyorum, ama, şahsen, Suûd rejiminin yargısının âdil olduğuna da itimadım yok..
Ama, bu idâmın, ondan bir-iki gün önce Kral Selman’ın davetiyle Suûd rejimine gitmiş olan Erdoğan’ın etkisiyle yapılmış olabileceğine dair ve, ‘Acaba Erdoğan da, Şeyh Nemr’in idâmında Suûdîlerle işbirliğinde miydi?’ başlığı altında, Rızaî’nin sitesinde yayınlanan bir yorum, gerçekten de hezeyan derecesinde..
YAZIYA YORUM KAT