Suriye’yi Boşaltıyorlar
Suriye boşaltılıyor. Suriye Sünni nüfustan temizleniyor. Suriye'nin demografisi değiştiriliyor. Avrupa'ya ulaşıp yeni bir yaşam kurmayı umut edenlerin de katılımıyla tamamen değişiyor.
Suriye’yi boşaltıyorlar
Merve Şebnem Oruç / Yeni Şafak
Kafamızı terör olaylarından ve iç meselelerden kaldırmaya niyet edip etrafımıza bakabildiğimiz kısacık zaman dilimlerinde, yanı başımızdaki Suriye'deki mevcut durumun bir kez daha form değiştirdiğini görebiliyoruz. Ama ne kadar doğru gözlemleyebiliyoruz, ne kadar iyi analiz edebiliyoruz, orası meçhul. Zira coğrafyanın tabiatı gereği bizi birinci dereceden etkileyen Suriye meselesine biraz eğilmeyegörelim, hop, yeni bir iç çekişmeyle ya da iç çatışmayla dikkatimiz dağıtılıveriliyor.
3 yaşındaki Suriyeli bebek Aylan Kurdi'nin cansız bedeni Bodrum sahiline vurduğundan beri, dünya vicdana ve insafa gelmiş gibi görünüyor. Peki gerçekte öyle mi? Tek bir fotoğrafın gücüne inananlardansanız buna da inanabilirsiniz. Ya da Aylan'ın yürek burkan malum fotoğrafından önce de cansız çocuk bedenleri Libya gibi başka sahillere vuruyordu, “Onlar çocuk değil miydi?” diye sorabilirsiniz. Sosyal medya Suriye iç savaşının bir kan gölüne döndüğü günlerden beri, Esad rejiminin varil bombalarının altında parçalanan, açlıktan, susuzluktan kuruyan ve kimyasal saldırıların sonucunda can veren çocuk cesetleriyle dolu. Ne oldu da şimdi
Avrupa, Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in kraliçe arılığı öncülüğünde Suriyeli mültecilere kapılarını açıyor?
“Şu kadar mülteci alırım ama Hıristiyan olsun”, “Bu kadarını alırım ama gelip ben seçerim” şeklindeki açıklamalarıyla, kurban pazarında hayvan seçer gibi mülteci seçen Avrupa ülkelerinin insanı insanlığından utandıran tutumu malum, şaşırmıyoruz. Peki Suriye'deki iç savaş bölgesel bir savaşa dönüşürken Esad karşıtıymış gibi bir imaj çizip bugüne kadar bu yönde hiçbir adım atmayan Almanya'da ne değişti. Esas bizi bu şaşırtıyor, daha doğrusu şüphelendiriyor. Merkel dün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı telefon görüşmesinde yıl sonuna kadar 1 milyon mülteci alacaklarını söyledi. Doğruya doğru, on binlerce insanı yollara döküp Akdeniz'in sularında yaşam mücadelesine sürükleyen de Almanya'nın “buraya gelmeyi başarabilirseniz sizi kabul ederiz” şeklindeki açıklamalarıydı. Almanya mültecilere, daha doğrusu göçmenlere, yaşlanan nüfusu ve iş gücü ihtiyacı nedeniyle kapılarını açmakta tereddüt etmiyor. Zaten Batı'nın sığınmacıları mülteci değil de göçmen olarak nitelemesinin sebebi bu. Göçmenleri değerlendirmeden geçirirsiniz, beklentilerinize uygun değillerse geri gönderirsiniz; uygunlarsa alıp asimile edersiniz. Ülkede PEGİDA hareketi gibi örgütlenmelerle giderek yükselen bir yabancı karşıtlığı, mülteci/göçmen düşmanlığı ve İslamofobi mi var; kimin umurunda. Ölen ölür, kalan ve asimile olan sağlar Almanlarındır.
Diğer yandaysa küresel sivil toplum, medyanın desteğiyle Batılı liderleri kapılarını açmaya zorluyor. İlginçtir, son yıllarda IŞİD'in vahşetiyle körleşen ve Suriye'de IŞİD dışında kalan hiçbir şeyi görmeyen, hatta yer yer Esad rejimini aklama çabalarına şahit olduğumuz Independent gibi Batı gazeteleri bile seferber olmuş, İngiltere Başbakanı David Cameron gibi Batılı muhafazakar refleksleriyle mültecilere kapılarını açmaya soğuk bakan liderlerini bile topa koyuyor. Evet, çözüm kapıları kapatmak değil. Ve fakat yıllardır görmezden gelinen sığınmacılar için kapıların açılması uğruna kampanyalar düzenleniyor ama onların bu duruma düşmesine neden olan duruma müdahale edilmesi yönünde ağızları bıçak açmıyor?
Dediğimiz gibi çözüm, Suriyelileri bir cehennemin içinde bırakmak değil. Zira bugüne kadar ülkesine eninde sonunda dönmeyi bekleyen Suriyeliler, kendilerine vaat edilen siyasi çözümden ümidi çoktan kestiler. Savaşın başında bebek olanlar, eğer hayatta kalmayı başarabildilerse okul çağına geldiler.
Ve ne yazık ki, Avrupa'ya doğru başlayan akım, sadece Suriye'ye komşu ülkelerdeki sığınmacıları değil, Suriye içindekileri de hareketlendiriyor. Haberlere göre, Suriye'nin içinde ciddi bir mobilizasyon başlamış durumda, yola çıkanlar komşu ülkelerdeki kampları geçip Avrupa yoluna koyuluyorlar. Esad rejimi olduğu gibi yerinde duruyor ve şehirleri bombalayıp sivilleri öldürüyor. Hizbullah ve diğer Şii milisler, rejime destek görüntüsü altında İran'ın Sünni katliamlarını yürütüyor. IŞİD ele geçirdiği şehirlerde koyduğu kurallara uymayanları en vahşi şekillerde infaz ediyor. Öte yanda, PKK/PYD-IŞİD savaşı verilen bölgelerde ele geçirilen kasabalarda her kim kontrolü ele geçirirse demografi değiştirmeye başlıyor. IŞİD'le savaşıyorum diyen ABD liderliğindeki koalisyon uçaklarının bombardımanı sürerken şimdi bir yandan da Lazkiye'de, rejime desteğini aktif varlığa dönüştüren Rusya tehdidi büyüyor. Hal böyleyken Suriyelilere vatanlarından ayrılıp ailelerini korumaktan başka çare kalmıyor. Rejime karşı isyan, rejime destek veren ve muhaliflere destek veriyormuş gibi görünüp hiçbir şey yapmayan BMGK daimi üyeleri sayesinde başkasının savaşına çoktan dönmüş durumda. ABD ile savaşacağını düşünerek IŞİD'e katılmak umuduyla yollara düşen yabancı savaşçıların önemli bir kısmının orijini Batı ülkeleriydi, şimdi bir de Rusya ile aktif olarak savaşacağı rüyasıyla yola çıkacak Çeçen ve Afgan savaşçıları düşünün. İran eliyle bölgesel bir savaşa dönüştürülen Suriye devrimi, Rusya ve Amerika'nın askeri varlığıyla küresel bir savaşa dönme yolunda ilerliyor. Aynı zamanda Suriye, potansiyel mücahitleri, IŞİD'e katılmaya iterek ortadan kaldırmayı sağlayacak bir arena vazifesi görüyor.
Bu uğurda Suriye'de varlığı korunan ilk popülasyon Aleviler, en önemli alan Alevilerin yoğun olarak bulunduğu Lazkiye bölgesi ve Şam merkezi olarak ortaya çıkıyor. Ötekiyse malumunuz PYD'nin kontrolünde olan bölgeler. Savaş öncesinde nüfusu tam olarak bilinmemekle beraber 20 milyon civarında olduğu tahmin edilen Suriye'de, resmi değerlere göre yedi milyon kadar insan yerinden olmuş durumda, beş milyon insansa uzun süredir ülkesinden uzakta mülteci durumunda. Bu durum, ülkenin yarısından fazlasının evinden, doğduğu topraklardan ayrıldığını gösteriyor. Gerçek sayınınsa resmi değerlerin çok daha ötesinde olduğu biliniyor ve mültecilerin çok büyük bir kısmını Sünni nüfus oluşturuyor. Halihazırda değişmiş olan Suriye demografisi, komşu ülkelere sığınıp savaşın bitmesini ve evine dönmeyi bekleyenlere, Avrupa'ya ulaşıp yeni bir yaşam kurmayı umut edenlerin de katılımıyla tamamen değişiyor.
Yani özetle, Suriye boşaltılıyor. Suriye Sünni nüfustan temizleniyor. Suriye'nin demografisi değiştiriliyor. İç meselelerden fırsat olursa ne için boşaltıldığını değerlendirebilecek vakti bulabiliriz inşallah. Zira, bu durum Türkiye'nin ve bölgenin yakın geleceğini doğrudan ilgilendiriyor.
HABERE YORUM KAT