Suriye'nin hakiki dostları
Amerika Birleşik Devletleri, Irak'tan sonra Suriye'yi gözüne kestirmişti. Beşşar Esed yönetimini devirmeye kararlıydı. Bu işte Türkiye'nin desteğini talep ediyordu. "1998'deki Abdullah Öcalan krizinde sergilediğiniz tavrı yeniden sergilemelisiniz, Suriye ile Türkçe konuşmalısınız" deyip duruyordu Ankara'ya. "Türkçe" derken aslında 'Amerikanca'yı kastediyordu. İsrail'in yüzü suyu hürmetine Suriye yönetimi ile papaz olmamızı istiyordu.
Neyse ki AK Parti Hükümeti, Irak meselesindeki tavrından farklı olarak, Suriye meselesinde ABD'nin dümen suyunda gitmeyi reddetti. Washington "Suriye ile siyasi ve ekonomik ilişkilerinizi kesin" dedikçe, Ankara Suriye ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirdi. Üstelik, Türkiye-İsrail ortak askerî tatbikatlarına sın verilirken, Türkiye-Suriye ortak askeri tatbikatı yapıldı.
AK Parti Hükümeti ve cumhurbaşkanı (önce Sezer, sonra Gül), ABD'ye, Türkiye'nin Suriye ile dostluktan vazgeçmeyeceğini ve muhtemel bir Amerikan müdahalesinde Suriye'den yana tavır koyacağını lisan-ı hal ile mütemadiyen bildirdi. "Ama Suriye'de korkunç bir diktatörlük hüküm sürüyor" denildiğinde de, Beşşar Esed'in Suriye'yi demokratikleştirmeye çalıştığını ve dolayısıyla "Suriye'ye demokrasi" gerekçeli bir yabancı müdahalenin saçma olacağını ifade etti.
Bunları şimdi niye hatırlatıyorum? Yapılan iyiliği Suriye yönetiminin başına kakmak için mi? Haşa! Muradım, Suriye ve Lübnan'daki Baasçı medya organlarının son günlerdeki Türkiye aleyhtarı yayınlarının haksızlığına dikkat çekmekten ibaret.
Hürriyet ve adalet talebiyle sokağa dökülen Suriyelilere ateş edilmesini eleştiren, 1982'de Hama'da yaşanan felaketin bir benzerinin yeniden yaşanmaması için Suriye yönetimine kardeşçe uyarılarda bulunan, verilen reform sözlerinin tutulmasını beklediklerini ve bu konuda Beşşar Esed'e her türlü desteğe hazır olduklarını ifade eden Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bu gibi çıkışlarıyla, Türkiye'nin Suriye'yi mahvetmeye çalışan Amerika-İsrail'le beraber olduğunu ortaya koyuyormuş... Neo-Osmanlıcılık çerçevesinde Suriye'yi zapturapt altına almak için harekete geçmiş Türk hükümeti... Böyle akıllara ziyan 'analizlerde' bulunuyor Baasçı analistler!
Yahu, ABD'nin Türkiye'yi Suriye'ye karşı harekete geçirmek için çırpındığı ve bu uğurda Türkiye'ye Allah bilir ne vaatlerde bulunduğu günlerde 'Yok öyle yağma!' diyen Erdoğan ve Davutoğlu şimdi ne diye Suriye'nin mahvı için emperyalistlerle iş tutsun yahut Suriye'yi ele geçirmeye çalışsın?
Erdoğan ve Davutoğlu, Suriye'nin hakiki dostlarıdır. Öyle olmasalardı, dostlukları pragmatik bir tercihin ötesine geçmeseydi, Suriye'de silahsız göstericilerin yaylım ateşine tutulmasını görmezden gelir, Suriye devleti ile imzalanan ticari-iktisadi anlaşmaların hatırı için bu zulme sessiz kalırlardı. Halbuki onlar, daha bu kanlı hadiseler başlamadan çok önce, Suriye'nin selameti için devlet-halk kaynaşmasının önündeki engellerin kaldırılması gereği üzerinde duruyor ve bu konudaki düşüncelerini Beşşar Esed'le paylaşıyorlardı.
Hakiki dostluk deyince... Hakiki dost bildiğim, gönüldaş ve yoldaş bildiğim Lübnanlı bir entelektüel, bir televizyon programında AK Parti Hükümeti'ne verip veriştirirken, bana da laf çakmış; "Düne kadar Türkiye-Suriye Birliği'ni savunan bu yazar şimdi her gün çarşaf çarşaf yazılarla Suriye'ye saldırıyor" demiş... Ne münasebet? Ben Suriye'ye saldırmıyorum; tam tersine, Suriye'ye saldıran Mahir Esed gibi adamlara karşı Suriye'yi savunuyorum. Hürriyet ve adalet isteyen Suriyelilerin yanında yer alarak, Beşşar Esed'i de onların yanında yer almaya davet ederek, daha güzel ve daha güçlü bir Suriye'den yana tavır koymuş oluyorum.
İran veya Lübnan Hizbullahı adına Suriye'deki devlet terörünü destekleyenler ise Suriye'nin felaketine hizmet ediyorlar. Üstelik İran'a ve Lübnan Hizbullahı'na da -onları Sünniler nezdine itibarsızlaştırma projesine alet olarak- kötülük ediyorlar.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT