1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Suriye'nin güneyinde neler oluyor?
Suriye'nin güneyinde neler oluyor?

Suriye'nin güneyinde neler oluyor?

Süveyda’da bir grup Dürzi militan, Süveyda Askeri Konseyi’nin kurulduğunu ilan etti. Konseyin lideri Tarık el-Şufi, Suriye ordusuna katılmayacaklarını açıklayarak laik, demokratik ve "adem-i merkeziyetçi" bir yönetim istediklerini belirtti.

28 Şubat 2025 Cuma 06:11A+A-

Muhammed Yorgancıoğlu / Haber Vakti

İsrail’in, Suriye’nin güneyindeki kaos planı ve Dürzi faktörü

Suriye’nin güneyinde, İsrail’in saldırıları ve ihlalleriyle paralel şekilde Dürzilerin yaşadığı bölgelerde dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Dürzi toplumu içindeki bölünme ve İsrail’in bu sürece doğrudan müdahil olması, bölgedeki istikrarı ve güvenliği etkileyebilecek yeni bir sürecin başlangıcı olabilir.

Dürziler Kimlerdir?

Dürziler, 11. yüzyılda Şiiliğin İsmaili kolundan ayrılan ve ezoterik (içine kapalı, kendisine has) unsurlar içeren inanç sistemine sahip bir topluluktur. Suriye, Lübnan, işgal altındaki Filistin (İsrail) ve Ürdün’de yaşayan Dürziler, kendilerini ayrı bir dini ve etnik topluluk olarak görmektedir. Kapalı bir yapıya sahip olan bu topluluk, inançlarını dışa kapalı bir şekilde yaşamaktadır.

İsrail ve Dürziler

1948’de İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesinin ardından, İsrail ile Dürzi toplumu arasında özel bir ilişki gelişti. 1956'da Dürzi erkekler için zorunlu askerlik hizmeti getirildi ve bu topluluk, İsrail ordusunda diğer Araplardan farklı bir statüye sahip oldu. Günümüzde İsrail ordusunda birçok Dürzi, muharip birlikler de dahil olmak üzere çeşitli kademelerde görev yapmaktadır. Dürzilerin İsrail siyasetindeki ve ordusundaki konumu, İsrail toplumuna entegrasyon çabalarının bir yansımasıdır.

Ancak son yıllarda, İsrail’in Dürzilere yönelik ayrımcı politikalarına karşı tepki gösteren bazı Dürziler, zorunlu askerliğe karşı çıkmaya başladı. Buna rağmen, İsrail ordusunda yer alan Dürzi askerlerin 7 Ekim sonrası Gazze’ye yönelik başlatılan soykırım savaşına katıldığı bilinen bir gerçektir.

Suriye üzerine planlar

2011’de başlayan Suriye devrimi birçok aşamadan geçerek zafere ulaştı ve Baas rejimi yıkıldı. Devrim sürecinde, Suriye’nin bölünmesine yönelik çeşitli senaryolar gündeme geldi. Özellikle devrimci grupların ve devrik rejimin zayıfladığı, dış müdahalelerin sahayı domine ettiği dönemlerde Suriye’nin parçalanması yönünde planlar ortaya atıldı.

Doğuda ABD destekli PKK-YPG devleti, sahil bölgesinde Nusayri (Alevi) devleti, güneyde Dürzi devleti, Halep-İdlib çevresinde ise Sünni devleti gibi senaryolar yazıldı, çizildi. Ancak Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye’nin yeni yönetiminin toplumsal birliği ile toprak bütünlüğünü sağlama adına ortaya koyduğu strateji, tüm bu planları işlevsiz kıldı.

İsrail’in Dürzi kartını kullanma stratejisi

Suriye’de Esed rejiminin yıkılması ve yeni yönetimin şekillenmesi sürecinde ortaya çıkan boşluğu fırsata çevirmek isteyen İsrail, Suriye ordusuna ait askeri noktalara hava saldırıları düzenledi. 1974 mutabakatı ile silahsızlandırılan tampon bölge ve çevresinde ihlaller gerçekleştiren İsrail, bir yandan saldırılarını sürdürürken diğer yandan Dürzi kartını devreye sokarak bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirme stratejisi geliştirdi.

Bu strateji çerçevesinde işgal ordusu son günlerde, Dera ve Kuneytıra kırsalında, özellikle tampon bölge ve çevresinde ihlallerini ve Suriye’ye yönelik hava saldırılarını yoğunlaştırdı. Bölgenin en stratejik noktalarından biri olan Şeyh Dağı’na konuşlanan İsrail ordusu, böylece sahadaki kontrolünü pekiştirdi. Bu gelişmelere paralel olarak, Dürzi toplumu içinde merkezi yönetime karşı hamleler ivme kazandı.

Süveyda’da bir grup Dürzi militan, Süveyda Askeri Konseyi’nin kurulduğunu ilan etti. Konseyin lideri Tarık el-Şufi, Suriye ordusuna katılmayacaklarını açıklayarak laik, demokratik ve "adem-i merkeziyetçi" bir yönetim istediklerini belirtti. Bu yapı, PKK/YPG’nin çatı kuruluşu SDG’ye benzer bir bayrak kullanarak, İsrail’in bölgedeki bölücü projelerine paralel bir yapılanma içinde olduğunu açıkça gösterdi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye güçlerinin Şam’ın güneyine ilerlemesine izin vermeyeceklerini ve Dürzilerin İsrail’in koruması altında olduğunu ilan etti.

24 Şubat’ta, üç yerel Dürzi grup Süveyda Askeri Konseyi’ne bağlılık yemini etti. Konsey içindeki Süleyman bin Davud Kuvvetleri’nin lideri Ebu Ras, İsrail’e destek açıklaması yaparak güçlerini İsrail ordusuyla birleştirme niyetinde olduklarını duyurdu.

Süveyda’daki bu gelişmeler, İsrail ve ABD’nin, PKK/YPG ile yürüttüğü stratejiye benzer bir şekilde, Dürzi toplumunu ayrıştırma ve bölgeyi parçalama hedefini açıkça ortaya koymaktadır.

İsrail, hem saldırıları hem de devşirdiği Dürzi unsurlar üzerinden kaotik bir ortam oluşturarak, bu gelişmelerin kendi güvenliğini tehdit ettiği iddiasıyla bölgedeki varlığını meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

İsrail’in bu hamlelerin arkasındaki stratejik hedefleri

Ortadoğu’nun jeopolitik dinamikleri içerisinde su kaynakları her zaman büyük bir stratejik öneme sahip olmuştur. İsrail, yıllardır Suriye’nin güneyinden Irak’ın kuzeyine uzanan bir “Davut Koridoru” oluşturarak Fırat’a ulaşmayı ve bölgesel hakimiyetini güçlendirmeyi amaçlıyor. (Fırat su havzası, Suriye’nin su kaynaklarının yaklaşık %80’ini oluşturuyor.)

Özellikle Suriye’nin güneyindeki Süveyda, Kuneytra ve Dera bölgeleri, işgal altındaki Filistin (İsrail) sınırına olan yakınlığı ve stratejik su kaynakları nedeniyle dikkat çekmektedir.

Siyonistler, Suriye'nin güneyindeki provokatif hamlelerle, bölgedeki nehirleri ve su kaynaklarını kontrol etmeye büyük önem veriyor. Son dönemde İsrail, Suriye'nin güneyindeki en az 6 sulak alan ve gölü ele geçirme girişiminde bulundu. İsrail bu hamlelerle, Ürdün ve Filistin coğrafyası için en önemli su kaynaklarının başında olan Yermuk Nehrinin doğduğu yer olan Havran’ı ( Şamın güney bölgeleri ) kontrol altına alarak bu yolla özellikle Ürdün'ün su kaynaklarına hakim olmayı hedefliyor. (Yermuk nehri, Ürdün'ün kuzeybatısında bulunan bir nehirdir. Bu nehir, Şeria yani Ürdün Nehri'nin en büyük kolu olup Suriye'de Havran'dan başlayarak Ürdün ve Suriye üzerinden Filistinde Şeria nehrine dökülmektedir. Şeria nehri Ürdün’ün en önemli su rezervidir.)

İsrail'in Suriye'deki stratejik hamlelerinden bir diğer amacı da gündem saptırmaktır. İşgal ordusunun Suriye'de gerçekleştirdiği ihlaller ve hava saldırıları, Gazze’deki hezimetini örtbas etme çabasının bir parçasıdır. Bununla birlikte, Trump’ın Siyonist lobinin desteğini almak için seçim vaadi olarak sunduğu Batı Şeria’nın ilhakı stratejisini gözlerden uzak bir şekilde adım adım hayata geçirme planı da bu hamlelerin perde arkasındaki stratejik hedeflerden biridir.

Şam Yönetiminin stratejisi: Toplumsal birliğin korunması

İsrail, Suriye’nin güneyinde Dürzi kartını kullanarak toprak bütünlüğüne tehdit oluşturabilecek hamleler yapıyor. Ancak Şam yönetimi, bu tehdide karşı çok yönlü bir strateji geliştirerek bölgedeki dengeleri koruma konusunda aktif bir politika izlemektedir.

Şam yönetimi, İsrail’in Dürziler üzerinden gerçekleştridiği hamlelerine karşı Lübnan’daki Dürzi lider Velid Canbolat ile Şam’da kritik bir görüşme gerçekleştirdi. Canbolat, Lübnan’daki Dürzi toplumunun en önemli siyasi liderlerinden biri olarak biliniyor ve bölgedeki Dürziler üzerinde büyük bir etkiye sahip.

Canbolat’ın Şam ziyareti, Suriye yönetiminin bölgedeki Dürzileri İsrail’in etkisinden uzaklaştırma ve Dürzi toplumunun Suriye’nin birliği içinde kalmasını sağlama çabalarının bir parçasıdır.

Türkiye’nin Rolü

Velid Canbolat’ın Şam’daki görüşmelerinin ardından Ankara’yı ziyaret etmesi, sürecin sadece Suriye ile sınırlı olmadığını, bölgesel dengeler açısından da büyük önem taşıdığını göstermektedir. Ankara, Velid Canbolat’ın ziyaretiyle Türkiye’nin, İsrail’in Dürzi kartına karşı tutumunu açıkça ortaya koymuş oldu.

Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünün kırmızı çizgisi olduğunu defalarca dile getirdi. Suriye’nin güneyinde Dürziler üzerinden yürütülecek ayrılıkçı faaliyetlerin Suriye’nin doğusunda konuşlu PKK-YPG Milislerine de örneklik teşkil edebileceği için Türkiye, İsrail’in bölgeyi parçalama girişimlerine karşı bir pozisyon alacağını da bu vesile ile deklare etmiş oldu.

İsrail, Dürzi toplumunu bölerek kendi çıkarlarına hizmet eden bir unsur haline getirmeyi hedeflese de, Dürziler arasında bu projeye karşı çıkan ve Şam yönetiminin yanında yer alan güçlü bir kesim bulunmaktadır.

Suriye hükümeti, Süveyda’daki Dürzi liderlerle temaslarını artırarak bu kesimi destekleme yönünde adımlar attı. Bu kapsamda, Suriye lideri Ahmed Şara, Süveyda’dan gelen Dürzi heyetiyle Şam’da bir araya geldi. Heyette Süleyman Abdulbaki, Leys el Belus ve Muanis Ebu Hala gibi önemli isimler yer aldı.

Dürzi toplumunun önde gelen dini liderlerinden Hikmet el Hicri, İsrail’le iş birliği içinde hareket eden Dürziler tarafından kurulan askeri konseyi tanımadıklarını ilan etti ve bu yapının üyelerini “ayrılıkçı” olarak nitelendirdi.

Öte yandan, Şam’da düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Konferansı, İsrail’in Suriye’ye yönelik hamlelerine karşı toplumsal birliği ve dayanışmayı güçlendirmek amacıyla kritik kararların alındığı bir sonuç bildirgesiyle tamamlandı.

Konferansta kabul edilen ilkelere göre:

▪️Suriye’nin milli birliği, toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığı en temel esas olarak kabul edildi. Ülkenin bölünmesine veya parçalanmasına yol açabilecek herhangi bir girişimin reddedildiği vurgulandı.

▪️İsrail'in Suriye topraklarına yönelik ihlalleri kınandı ve bu müdahalelerin Suriye’nin egemenliğine açık bir saldırı olduğu belirtildi. İsrail’in derhal ve koşulsuz olarak ihlallerde bulunduğu alanlardan çekilmesi talep edildi.

▪️İsrail Başbakanı'nın provokatif açıklamaları reddedildi ve bu tür söylemlerin kabul edilemez olduğu ifade edildi.

▪️Uluslararası toplum ve bölgesel örgütler, Suriye halkına yönelik sorumluluklarını yerine getirmeye davet edildi. İsrail’e baskı yaparak saldırıları ve ihlalleri durdurmaları gerektiği vurgulandı.

▪️Suriye halkının tüm bileşenleri arasında barış içinde bir arada yaşama ilkesinin pekiştirilmesi gerektiği belirtildi. Şiddet, kışkırtma ve intikam girişimlerinin reddedilerek toplumsal istikrar ve iç barışın güçlendirilmesinin önemi vurgulandı.

Sonuç olarak;

İsrail’in Suriye’nin güneyinde Dürzi kartını kullanarak kaos oluşturma ve su kaynaklarını ele geçirme stratejisi, kısa vadede bazı sonuçlar doğurabilir. Ayrıca, İsrail’in desteklediği ayrılıkçı hareketler ve bölgesel kışkırtmalar, güneyde bir istikrarsızlık tehdidi de oluşturmaktadır. Bu tehdit uzun vadede, bölgesel dayanışma ve stratejik iş birlikleri ile bertaraf edilebilir. Şam yönetimi de, diplomatik ve toplumsal düzeyde yürüttüğü karşı hamlelerle İsrail’in bu ayrılıkçı projelerini boşa çıkarmaya çalışmaktadır.

Bununla birlikte, Şam yönetiminin diplomatik çabalarını kararlılıkla sürdürmesi kadar, askeri caydırıcılığını da güçlendirmesi gerekmektedir. Çünkü uluslararası alanda masada elde edilecek kazanımların en önemli dayanağı, sahadaki askeri gücün oluşturduğu stratejik denge olacaktır.

HABERE YORUM KAT

5 Yorum
  • Mertırmaklı / 01 Mart 2025 12:02

    Dürziye ‘dürzi’ demek hakaret olur mu.?

    Yanıtla (0) (0)
  • Sezgin / 28 Şubat 2025 13:50

    Ee işte Türkiye de de olduğu gibi azgın azınlık çoğunluğa kâfirliklerini dikta etmek istiyor , erken önlem alınmazsa sonu müslümanlar için hüsrân olur..

    Yanıtla (0) (0)
  • Şamil / 28 Şubat 2025 13:05

    Bir grup dürzi koca bir sünni halka dinsizliği dikte etmeye çalışıyor, siz kimsiniz ve bu ne şımarıklıktır? Siz çoğunluğa uyacaksınız, kendi inancınıza göre yaşayın ama laikliği bu millete dikte edemezsiniz. Başkaldırma olarak değerlendirilir.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali / 28 Şubat 2025 12:31

    İsrail denilen zehiirli hançer burada durdukça bölge huzur bulmaz.

    Yanıtla (0) (0)
  • Faik KAYNAK / 28 Şubat 2025 08:41

    Küresel çete .. Suriye ' deki yeni yönetimin alanını sınırlandırılması / baskı kurması / farklı dinî ve etnik kesimlerin baş kaldırmaları için zemin hazırlanması vb.. alçakça saldırılara imza atacakları bes-belliydi .. Ama bu kadar erken/ aceleci davranmaları,

    1- Devlet başkanı ŞARA ve ekibinin halk tarafından takdir toplamaları / saygı görmeleri / güven duymaları,

    2- Suriye' nin planli bir şekilde inşası ve hayatın normale dönmesi için hızlı hareket edilmesi,

    3- Başta TC olmak üzer katar ve Arap âleminin, buna ilaveten Avrupa ülkelerinin destek vermeleri, diplomatik siyasi askeri ekonomik ilişkileri sıcak tutmaları,

    ABD ve İsrail'in hoşuna gitmediği besbelli ..

    Siyonsit İsrail ' in GOLAN TEPELERİNE çökmüş olması ve Netanyahu ' nun " bu topraklar bundan böyle bizimdir " açıklaması, Suriye yönetimine ayar vermesi, buna delâlet eder ..

    Gün ola, harman ola ..

    Yanıtla (0) (0)