Suriye'nin Antik Kenti Palmira'nın Bilinmeyen Hikâyesi!
Suriye'nin antik kenti Palmira'nın adı, IŞİD'in eline geçtikten sonra, barındırdığı dünya mirası nedeniyle daha sık duyulmaya başlandı. Ancak kentin bilinmeyen başka türlü hikâyeleri de var.
Yılmaz Bilgen / Al Jazeera
Palmira Cezaevi'nde 21 yıl geçiren Cafer Murat Molla, Palmira hikâyesini anlattı.
Suriye’nin iç kesiminde yer alan Humus kentine bağlı Tedmur, geçtiğimiz mayıs ayı içerisinde IŞİD tarafından ele geçirildi. Başta Palmira antik kenti olmak üzere birçok tarihî eseri barındıran Tedmur'un IŞİD tarafından ele geçirilmesi tüm dünyada yankı buldu.
Tedmur, Suriyeliler için tarihî zenginliğinden çok, Baas rejiminin muhalif siyasîlere uyguladığı işkenceler ile bilinen, ülkenin en meşhûr cezaeviyle de ün kazanan bir yer.
Suriye’nin sahil kenti Lazkiye’deki Türkmen Dağı bölgesinde yaşayan Cafer Murat Molla, Tedmur Cezaevi’nin canlı tanıklarından biri. Molla’ya Tedmur’da yaşadıklarını sorduk.
Türkmen asıllı 1964 doğumlu olan Cafer Murat Molla, ömrünün 21 yılını Tedmur’da siyasî mahkûm olarak geçirdiğini anlatıyor ve bu kentin onun için “işkence ve ölüm”le eş anlamlı olduğunu söylüyor.
“77 Bin Mahkûmdan Sadece 4.200 Kişi Sağ Çıkabildi”
Tedmur’un dünyada bilinen ilkel ve modern tüm işkencelerin merkezi olduğunu savunan Cafer Murat Molla, 1982 yılında yaşanan Hama kenti katliamından hemen sonra 77 bin kişi olarak girdikleri cezaevinden gördükleri işkenceler, kötü koşullara bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar ve idamlardan dolayı sadece 4 bin 200 kişinin sağ çıkabildiğini anlattı.
“Tedmur Tam Anlamıyla Bir Felaketti”
Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) üyesi olmakla suçlanarak tutuklandığını belirten Murat Molla, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“18 yaşında öğrenci olduğum dönemde Hama olayları yaşandı. Biz daha tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışırken Lazkiye’de tutuklamalar başladı. Aynı günlerde Muhaberat (Suriye İstihbarat Servisi) mensupları tarafından gözaltına alındım. Gözaltı sürecini Tedmur’da sorgulama dönemi takip etti. Tutuklular çoğunlukla doktor, mühendis, öğretim görevlisi, savcı, hâkim, edebiyatçı ve öğrencilerden oluşuyordu.”.
“Yaşadıklarımızın Bir Kısmını Anlatamayız”
“Ağzımıza itfaiye hortumu sokarak tazyikli suyla her sabah ve her akşam içimiz dışımıza çıkarılıyordu. Daha sonra elektrikle geliştirdikleri birçok işkence ve farklı aletlerden oluşan insanlık dışı uygulamalarla öldüresiye eziyet görüyorduk. Daha ilk günlerde birçok mahkûmun ailesi getirildi. Benim gözlerimin önünde bu insanlardan birçoğunun eşlerine ve kızlarına tecavüz edildi. Hep daha fazla itiraf, daha fazla isim isteniyordu. Anlatmaya edebimin el vermediği birçok işkence türü bu suçsuz kadın ve kızlara Suriye Muhaberatı’na mensup kişiler tarafından uygulandı. Tüm bu olanlar kendi bedenlerimize yapılandan çok daha fazla canımızı yakıyordu. Aylarca süren bu sorgu ve işkence döneminden sonra herhangi bir yargılamaya tâbi tutulmadan ve suçlarımız söylenmeden 2 metrekarelik hücrelere atıldık.”.
“21 Yıl Ailemi Görmedim”
21 yıl Tedmur Hapishanesi’nde kaldıktan sonra yine Suriye’de işkenceleri ile bilinen Sednaya Cezaevi’ne nakledildiğini anlatan Cafer Murat Molla, esaret altında 44 buruk bayram geçirdiğini ve 21 yıl boyunca ailesi ile hiç görüştürülmediğini anlattı:
“7 yıl boyunca hücremizde çırılçıplak yaşadık. Güneş yüzü görmeden ve günlerden, aylardan habersiz geçen 7 koskoca yıl… Günde bir öğün yemek veriliyordu. Bu 7 yıl boyunca hiç bir zaman kaptan yemek yemedik. Mazgalın altından getirdikleri yemeği yere döküp gidiyorlardı. Küçücük hücrelerde 8 ile 13 kişi arasında kalıyorduk. İçimizden namaz kılan birisi olduğunu görür ya da duyarlarsa o kişi kayboluyordu. Banyo imkânımız neredeyse hiç yoktu ve hücre içerisinde bulunan tuvaleti kullanmak zorundaydık.
İlk 7 yılın ardından kısmen daha iyi sayılabilecek koğuşlara nakledildik. 21 yıllık Tedmur çilesinden sonra bir yılımı da Sednaya Hapishanesi’nde geçirdim. Burada annem ve babamla 3’er dakikalık iki görüşme yapmama izin verdiler. Babam ve annem beni gördüklerinde tanıyamadı. Sadece ağlayabildik; hiç konuşmadan.
2004 yılında tahliye edildim. Hâlen suçum söylenmedi. Benimle birlikte hüküm giyenlerden bazıları İhvan ile doğrudan ilişkileri olan şahıslardı. Ancak çoğunluk, şüphe üzerine getirilmişti ve bu şüphe yüzünden yıllarını hapishanede geçirdiler. Birçoğu da hayatını kaybetti. Benim İhvan ile hiçbir biçimde diyaloğum olmadı. Ancak rejim her bölgeden Nusayri olmayan kişileri toplayarak büyük çaplı bir gözdağı vermeyi hedeflemişti. Kendi politik doğruları çerçevesince de başarılı oldular ve 30 yıl korku ve şiddetle Suriye halkını sindirmeyi başardılar.”.
“Suriye Halkı Topyekûn Bir Esarete Razı Olmaz”
2004 yılında yeniden özgürlüğüne kavuşan 51 yaşındaki Cafer Murat Molla, Suriye halkının topyekûn bir esarete razı olmayacağını savunuyor ve 4 yıldır Lazkiye bölgesinde yer alan Türkmen Dağı Cephesi’nde Türkmen gruplardan Sultan Abdulhamit Tugayı’nda Esed ordusuna karşı savaşıyor. Cezaevinden çıktıktan sonra 17 gün hiç uyuyamadığını söyleyen Molla, “Yaşadıklarım kâbustu ve aradan geçen bunca yıla rağmen ben bu kâbusun etkisinden tam olarak çıkamadım.” diyor.
HABERE YORUM KAT