Suriye–Lübnan yakınlaşması
İran Cumhurbaşkanı Dr. Mahmud Ahmedinejad’ın Türkiye’ye ziyaret düzenlediği sıralarda, Lübnan’ın yeni Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman da Suriye’nin başkenti Şam’daydı.
Her iki konuğun da gittikleri ülkelere ulaşmaları birbirine çok yakın saatlerde gerçekleşti. Bunların her ikisi de ABD’nin ısrarla karşı çıktığı ziyaretlerdi. Gerçi Lübnan Cumhurbaşkanı’nın Suriye ziyaretine itirazını çok fazla açığa vurmadı. Ama bu tutumu biraz stratejik amaçlı, biraz da İran Cumhurbaşkanı’nın ziyaretine daha fazla yüklenebilmek, yani hedefi teke indirmek içindi.
ABD’nin tüm itirazlarına rağmen her iki ziyaretin de gerçekleştirilmesi artık Bush’un düdüğünün pek de dinlenmediğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Biz inanıyoruz ki yakın zamanda ABD kendi çalıp kendi oynamaya, sonra da düdüğünü cebine koymaya mecbur kalacak. İşte o zaman Siyonist devlet de sırtını dayadığı en önemli duvarın çatladığını görecek. Bundan dolayı Ahmedinejad’ın, İsrail’in sonunun yakın olduğunu söylemesi isabetlidir. Çünkü Siyonist devlet işgal altında tuttuğu topraklarda haksız bir şekilde ve gasıp sıfatıyla varlığını sürdürdüğü için iğretidir. Oranın asıl sahipleri de haklarından vazgeçmiş değiller ve asla vazgeçmeyecekler.
Mişel Süleyman eşi Vefa ile birlikte gerçekleştirdiği Şam ziyaretinde Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed ve eşi tarafından sıcak bir ilgiyle karşılandı. Karşılama töreni de Suriye televizyonundan naklen verildi.
Benim Beyrut’ta olduğum günlerde Mişel Süleyman’ın Şam’a düzenleyeceği ziyaret de gündemin konuları arasındaydı. Bu vesileyle Lübnan’daki gelişmeler hakkında görüşlerine başvurduğum kişilere Cumhurbaşkanının düzenleyeceği Şam ziyaretiyle ilgili görüşlerini ve bu ziyaretin Suriye – Lübnan ilişkilerine ne gibi etkilerinin olacağı hakkındaki beklentilerini de sordum. Aldığım bilgiler, ilişkilerin normal düzeyine çekilmesinin bayağı zaman alacağına ve 14 Mart Grubu’nun bu konudaki tutumunda köklü bir değişikliğin olmayacağına işaret ediyordu. Fakat yeni cumhurbaşkanının izlediği politikanın da ümit verici olduğu kanaati hâkimdi.
Suriye bir dönem Lübnan’ı kendisinin resmiyette “bağımsız” sıfatına sahip bir eyaleti gibi gördü. Bundan dolayı karşılıklı büyükelçilikler bile açılmıyordu. Bu tutum tabii Lübnan içinde bazı politikacıların rahatsızlığına sebep oldu. ABD bu rahatsızlığı kendisinin dikte ettiği politikanın yakıtı olarak kullanmaya çalıştı. Oysa ABD’nin yapmak istediği de Lübnan’ı tamamen kendi yörüngesine oturtmak ve bu ülkeden işgalci Siyonist devleti rahatsız eden her şeyi kademeli bir şekilde ayıklamaktı. Bu yüzden onun dikte ettiği politikayı uygulama görevini üstlenen 14 Mart Grubu da Suriye’yle ilişkilere karşı tavırlarında aşırılığa gitti, neredeyse Suriye’yi bir düşman ülke gibi lanse eder oldu.
ABD, önce Suriye’yi yalnızlaştırma politikasında Lübnan’da desteklediği ve yönlendirdiği politik çevrelerden yararlanmaya çalıştı. Sonra Golan Tepeleri meselesini Suriye’yi bir şeylere zorlamak için değerlendirme çabaları içine girdi. Ama bu merhalede yine de Lübnan’la ilişkilerinin normalleşmesine ve rayına oturtulmasına imkân sağlama taraftarı değildi.
Lübnan’ın yeni cumhurbaşkanı Mişel Süleyman ise Suriye’yle ilişkiler konusunda bir denge politikası izlenmesi taraftarıydı. Eski döneme dönülmesini istemiyor ama Suriye’ye tümüyle sırt çevrilmesine de karşı çıkıyordu. Problemlerin aşılabilmesi için yakınlaşmanın ve ikili görüşmelerin artırılması gerektiğini düşünüyordu. Gerçekleştirdiği ziyaret de bu politikasını icraata geçirme atağıdır.
Alınan haberler Süleyman’ın atağının büyük ölçüde başarılı olduğunu gösteriyor. Sınır probleminin çözüme kavuşturulduğu haberi verildi. Gerçi Suriye ile Lübnan arasında ciddi bir sınır problemi yok. Ama bu tür küçük problemler gerginlik dönemlerinde büyük olur ve özellikle fitnecilerin çok işine yarar. Lübnan Cumhurbaşkanı’nın atağı gerginliğin azaltılmasına ve yakınlaşmanın sağlanmasına vesile olduğu için problemin aşılması da mümkün olmuştur.
Ziyarette ayrıca karşılıklı olarak büyükelçiliklerin açılması kararlaştırıldı. Oysa benim Beyrut ziyaretimde fikirlerine başvurduğum bazı kişiler büyükelçiliklerin açılması ihtimalinin çok zayıf olduğu kanaatini taşıyorlardı. Bu açıdan bakıldığında söz konusu karar iki ülke açısından önemli bir adımdır.
14 Mart Grubu, Suriye’yle ilişkilerin normalleştirilmesi için muhtelif şartlar ileri sürüyor. ABD’nin dikte ettiği politikayı icra etme ihtiyacı duydukları için normal karşılamak gerekir. Bu konudaki değerlendirmelerimize de inşallah bir başka yazımızda yer vereceğiz.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT