Suriyelilerin hayatı önemlidir (Suriyeli lives matter!)
Türkçeleri yüzünden saldırıya uğruyorlar, araba çarpınca ya da okulda cinsel saldırıya uğrayınca haklarını arayamıyorlar, uğradıkları şiddetle ilgili soruşturmalar yavaş yürüyor, kamera kayıtları, raporlar bulunamıyor.
Serbestiyet sitesi Suriyelilere dönük son altı ayda yaşanan ve medyada çok az yer bulabilen şiddet olaylarını araştırdı.
Athena Grubu solisti Gökhan Özoğuz 16 Ağustos günü Twitter’da şöyle yazdı:
“Çok iyi yazı! İstanbul’da 1.000.000 Suriyeli var ve her geçen gün çoğalmaya devam ediyor. Çete savaşları kapıda. Savaş bitti. Neden Ülkelerine geri dönemiyorlar.”
Özoğuz’un “Çok iyi yazı!” dediği, Evrensel gazetesinden Ercüment Akdeniz’in “İstanbul’un Suriyelilere bakışında kırmızı alarm” yazısı ise tam da bu bakışın yarattığı sonuçlar için kırmızı alarm veren bir yazıydı:
https://www.evrensel.net/yazi/86554/istanbulun-suriyelilere-bakisinda-kirmizi-alarm
“Araştırma sonuçlarına göre, ‘Suriyeli mülteciler daha az yetenekli bir ırktan geliyor’ diyenler (orta ve yüksek oran toplamı) yüzde 49’u buluyor. Rapor bu durumu ‘endişe verici’ olarak değerlendirse de bence korkunç! Amerika ve Avrupa’da siyahlara bakışla bir geçişkenliği yok mu bu eğilimin? Belirli ölçülerde var ve Türkiye’de mültecilere duyulan tepkinin ırkçılığa doğru ilerlediğini bir kenara not etmeliyiz. Ayrıca CHP ve HDP seçmeninde de bu eğilim kırmızı sinyal veriyor.”
Aslında son altı ayda yaşanan ve medyada bile çok yer almayan olaylara bakılırsa artık kırmızı alarm aşamasının da aşıldığı görülüyor.
Serbestiyet, sadece Türkiye’deki Suriyelilerin kendi aralarında kurduğu WhatsApp gruplarında konuşulan, birkaç avukat ve aktivist dışında pek kimsenin ilgilenmediği genç Suriyelilere yönelik şiddet olaylarını derledi.
Arapçasından daha iyi olan Türkçesi bile Bilal’i koruyamadı
Muhammed H., 6 yıl önce Halep’teki evini, işini, mahallesini ve aktif olarak çalıştığı yardım derneğindeki görevini bırakarak, savaştan kaçıp eşi ve 4 çocuğu ile birlikte Türkiye’ye göç etti.
Birkaç kuşak öncesi dedeleri Türkçe konuşan Türkmen kökenli Muhammed, Türkiye’ye gelene kadar hiç Türkçe bilmiyordu ama 5 yıl önce Sultanahmet Meydanında çekilmiş bu fotoğrafta babası Muhammedin yanında görülen, şimdi 16 yaşındaki oğlu Bilal’in Türkçesi, artık neredeyse unutmaya başladığı Arapçasından çok daha iyi.
Ne var ki bu bile Bilal’i Suriyeli olduğu için saldırıya uğramaktan koruyamadı.
20 Haziran günü arkadaşları İsa ve Mustafa ile parkta oturmuş cep telefonlarıyla oyun oynamaktaydılar.
Kendilerinden birkaç yaş büyük biri yanlarına gelerek ne yaptıklarını sordu. “Oyun oynuyoruz” diyen çocuklar sigara kullanmadıklarını söyledi.
Bundan sonra gencin davranışları giderek tacize dönmeye başladı, “Siz bu oyundan anlamazsınız” diyerek telefonlarını ellerinden almaya çalıştı. Arkasında beliren 7-8 kişilik bir grup da ona katıldı, grup giderek saldırganlaşmaya başladı.
Konuşma bir şekilde Bilal, Mustafa ve İsa’nın Suriyeli oluşlarına gelip dayandığında, çocuklar olayın tatsız bir noktaya ilerlediğini fark ederek kalktılar ve parkı terk etmek niyetiyle yürümeye başladılar.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu.
Bilal arkasından sert bir darbe alarak yere düştü ve acıyla kıvranmaya başladı. Arkadaşları kaçıp kendilerini kurtarırken, saldırgananlar da etrafın kalabalıklaşması üzerine bölgeden uzaklaştı.
Bilal yaşına göre ufak tefek ve zayıf bir çocuktu.
Babasıyla Sultanahmet’te çektirdiği üstteki fotoğrafta da 11 yaşında olmasına rağmen çok daha küçük gösteriyor.
Saldırıdan sonra kaldırıldığı hastanede yapılan kontrollerde Bilal’in aldığı darbe sonucu kalçasının kırıldığı anlaşıldı ve ameliyat edilerek platin takıldı.
Bilal henüz yürüyemiyor ve bütün ihtiyaçları için yardıma muhtaç. Psikolojisi iyice bozulmuş durumda. Gündüzleri uyuyup, gecelerini uyanık geçiriyor. Üzgün ve kızgın.
Babası Bilal’in sürekli olayı anlamak için sorular sorduğunu ve cevaplardan tatmin olmadığı için de sinirlendiğini söylüyor.
Telefonla aldığı psikolojik desteği de sonra istememiş ve bırakmış.
Belediye kamera kayıtlarını henüz emniyete göndermiş değil. Bu yüzden olayın faillerinin yakalanmasına dair herhangi bir adım atılamadı.
Üç yıl önce ailenin geçimine yardım ve kardeşleri ile ablasının okuyabilmesi için okulunu bırakıp çalışmaya başlayan Bilal’in yaraları bir süre sonra iyileşecek, kalkıp yürüyebilecek ve muhtemelen işine de geri dönecek ama ruhundaki yara için aynı şeyi söylemek mümkün olmayabilir.
Sokaklarda Suriyeli avına çıkan genç çeteler
26 Temmuz 2020 günü Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı İstanbul Küçükçekmece’de de benzer bir olay yaşandı.
Atatürk Mahallesi’nde saat 22:00 sıralarında 20’li yaşların biraz üzerindeki gençlerden kurulu 15-20 kişilik bir grup sokaklarda Suriyeli bulurlarsa öldüreceklerini söyleyerek bağıra çağıra dolaşırken, karşılarına tesadüfen çıkan 19 yaşındaki Muhammed Said ve yanında yine onun yaşlarındaki Suriyeli akrabasına saldırdılar.
Suriyeli gençlerden biri kaçmayı başarırken Muhammed bacağından bıçaklandı. Muhammed ifadesinde bıçağın karnını hedeflediğini ama darbeden kaçınınca bacağından yaralandığını söylüyor.
1 Ağustos tarihli aşağıdaki haberde, olayın üzerinden 5 gün geçmesine rağmen saldırganların yakalanamadığı aktarılıyor.
https://www.toplumsal.com.tr/gundem/istanbulda-tum-suriyelileri-oldurecegiz-deyip-saldirdilar-20-kisiden-5-gundur-yakalanan-olmadi-h49892.html
Biz haberi yazarken de sonuç değişmemişti, tıpkı 16 Mart 2020 günü Antalya Serik’te yaşanan olayda olduğu gibi.
Suriyelilerin Türkler hakkındaki şikâyetleri ciddiye alınmıyor
Dört-beş kişilik bir grup Suriyeli Ömer Asker’i bilinmeyen bir sebeple darp etti. Çocuğun akrabaları polise haber verdiler ve yaralanan çocuk için ambulans çağırdılar. Ömer Asker’in akrabaları, çocuk ambulansa alınırken hâlâ çevrede dolaşan saldırganları gelen polis ekibine de gösterdiklerini ancak ekibin hiçbir işlem yapmayıp güvenliği almakla yetindiğini söylüyorlar.
Bir Suriyeliye araba çarparsa…
Kayıtlara geçmemiş bir başka öykü de Suriyeli nüfusunun Türkiyeli nüfusunu geçtiği Kilis’ten.
8 Temmuz 2020 günü trafik kazasında yaralanan 5 yaşındaki kızını hastaneye yetiştiren Suriyeli Ahmet Alalou’ya şikâyetçi olmaması için baskı yapılıyor. Israrcı olan Alalou bir süre sonra, görevli polisler tarafından “Defolun Esed’e gidin, Esed size öldürsün” denilerek tartaklanıyor ve karakoldan kovuluyor. Baba, kendisine yönelik muameleyi kaydetmeye çalışırken ayrıca müdahaleye uğruyor. O günün gecesi gözaltına alınıyor ve savcılık tarafından serbest bırakılıyor.
Üniversiteye hazırlık dershanesine giderken yolları kesilen gençler…
Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde ise yabancılar için yüksek öğrenim sınavı olarak bilinen YÖS’e hazırlık için dershaneye giden 16-17 yaşındaki Suriyeli dört öğrencinin yolu 20 üzeri yaşlardaki 8-9 kişiden oluşan bir grup tarafından 27 Temmuz 2020 akşamı saat 21:00 civarlarında kesildi.
Grup gençleri durdurarak “siz Suriyeli misiniz?” diyerek tacize başladı. Tacizden bunalan çocuklar bir süre sonra soruya “evet” cevabını verdiler ve hemen ardından saldırıya uğradılar.
Aralarında Enes Hasani de (17) dahil 3’ü kaçmayı başarırken, fazla kiloları yüzünden koşamayan Mufavvad İbrahim (17) geride kaldı. “Ya Suriye’ye döneceksiniz ya da öleceksiniz” diyerek Mufavvad İbrahim’e saldıran ve ağır şekilde darp eden grup, çocuğun boğazına kemer bağlayarak sürüklemeye başladı.
Bunu gören Enes geri dönerek arkadaşına yardım etmek istedi ama o da feci şekilde dövüldü ve başına aldığı tekmelerden şuurunu kaybetti.
Enes yerde baygın yatarken tesadüfen bölgeden geçen 70 yaşlarında bir kadının müdahalesiyle iki çocuk saldırganların elinden alındı ve öldürülmekten ancak böyle kurtulabildiler.
Saldırganların 5’i teşhis edilip gözaltına alındı. 4’ü adli kontrolle serbest bırakılırken 1’i de tutuklu yargılanıyor.
Enes’in ailesi olay üzerinden yeterince zaman geçmiş olmasına rağmen saldırı ile ilgili kamera kayıtlarının incelenmediğini, kovuşturmanın savsaklandığını söylüyor.
Bu savsaklamanın arkasındaki motivasyon, olay sonrası Hatay Valiliği’nin yaptığı açıklamada gizliydi. Valilik saldırganlardan, “yaşları 20-25 arasında değişen bir grup” diye bahsederken, 17 yaşlarındaki mağdurlar için “Suriye uyruklu iki şahıs” denmişti.
Okulda cinsel saldırıya uğrayan küçük kızını yıkamak zorunda kalan anne…
Bu yılın Şubat ayında Esenyurt’ta Suriyeli bir ilköğretim öğrencisinin başına gelen taciz olayı ise başlangıçta bastırılmak istenirken giderek büyüdü ve medyada görece daha görünür oldu.
7 Şubat 2020 Cuma günü, Esenyurt Belma Barut İlköğretim Okulu öğrencisi bir kız çocuğu, okulda görevli İsmail isimli şahıs tarafından okulun bodrum katına indirilerek cinsel saldırıya maruz bırakıldı.
Çocuğun annesi aynı gün saat 21.00 civarında Esenyurt Polis Merkezine gittiyse de, merkezde görevli memurlar “çocuğun kimliği olmadığı” gerekçesiyle tutanak düzenleyip muayeneye sevk etmediler. Annesi, kimlik olmasa da pasaportları olduğunu söyledi fakat sonuç değişmedi.
Hafta sonu olay basına yansıyınca, 10 Şubat Pazartesi günü aynı polis merkezi tutanak düzenledi. Ancak ilk gidişte işlem yapılmadığı ve bu yüzden çaresizce eve dönen anne çocuğunu yıkadığı için, geçen süre zarfında sanığa ait önemli doku delilleri kaybedilmiş oldu.
Ancak olay mahkemeye intikal etti ve görgü tanıkları vb. başka delillerden hareketle söz konusu kişi tutuklandı.
Dava devam ediyor; çocuk travma içinde olduğundan ve erkeklerden korktuğundan gönüllü bir dernek aracılığıyla psikolojik destek alıyor.
Fakat zamanla bunun Esenyurt’ta Suriyeli çocuklara yönelik ilk saldırı olmadığı ortaya çıktı.
Bu, son iki yılda aynı okuldaki üçüncü, Esenyurt’taki ise dördüncü saldırıydı.
Her seferinde kurbanlar Suriyeli çocuklar (üçü kız, biri erkek çocuk).
Önceki vakaların duyulmamasının sebebi çocukların ailelerinin korktukları için şikâyetçi olmaması.
Kimse şikâyetçi olmayınca okul da vakayı sessizce kapatmaya çalışmış.
Adı geçen okulda geçen yıl da bu tür bir olay daha yaşandığını ve tacize karışan öğretmenin sessizce başka bir şehre gönderildiğini anlatıyor adını vermek istemeyen kaynağımız.
Medyada yer almasa, küçük çocuğun hikâyesi de benzer bir akıbete uğrayabilirdi.
Çünkü bu saldırıyı yaşadıktan sonra konuşmak istediği öğretmeni “zamanı olmadığı” gerekçesiyle onu dinlememiş. Polis başvuruyu işleme koymamış ve okul yönetimi de daha önce yaşanmış hadiselere rağmen etkili koruma sağlamamış.
Okulda Suriyelilere yönelik art arda yaşanan ve üstü kapatılan olaylar, sonunda okulun Türkiyeli velilerini isyan ettirdi. Son hadise medyaya yansıyınca, okulun önünde toplanıp protesto gösterisi yaptılar.
https://www.cnnturk.com/video/turkiye/kanal-d-muhabiri-gozaltina-alindi
Bu haberi hazırlarken Belma Barut İlköğretim Okulundaki taciz olayıyla ilgili olarak Mazlumder avukatlarından Ayşe Akpınar’ın bilgisine başvurmuş ve ondan tamamen bir başka olayı, 21 yaşındaki Abdulkadir Davut’un Zeytinburnu İlçesinde öldürülüşünü öğrenmiştik.
Otobüs durağında beklerken balkonundan “Ülkenize dönün” diye bağıran adam…
Medyaya da yansıyan olay 16 Ağustos’ta İstanbul Zeytinburnu’nda yaşandı.
20’li yaşlarında 3 Suriyeli genç, durakta otobüs beklerken, yolun karşısındaki apartmanın balkonlarından birinden bir adam çıkıp kendilerine hakaret etti ve ülkelerine dönmelerini haykırmaya başladı. Gençler muhatap olmak istemeseler de aralarında kısa süreli bir atışma oldu ve adam içeri girdi. Çok geçmeden adamın balkondaki yerini bir kadın aldı ve gençlere kaçmalarını, kocasının sarhoş ve silahlı olduğunu, ateş açabileceğini söyleyerek gençleri uyardı.
Gençler bu uyarıya kulak verip uzaklaşmaya çalıştılar ama geç kalmışlardı.
Silahını alıp tekrar balkona çıkan adam ateş açtı ve sıktığı mermilerden biri, gençlerden 21 yaşındaki Abdulkadir Davut’un boynuna isabet etti.
Davut, hemen hastaneye kaldırıldıysa da ertesi gün kurtarılamayarak vefat etti. Ateş açan adam ise olaydan sonra kaçtı, ancak o da ertesi gün, ayın 17’sinde yakalanıp tutuklandı.
İfadesinde gençleri küfürlü konuştukları için uyardığını, bunun üzerine kendisine ve eşine de küfrettiklerini, korkutmak için ateş açtığını söyledi.
Suriye’ye dönmek isterken sınırda cansız bedeni bulunan İbrahim…
Bütün bu yaşananlara kızıp ülkesine dönmek isterken bile şiddete maruz kalanlar var.
İbrahim El Salih de bir Suriye göçmeniydi. Birkaç yıl önce Trabzon’a ve sonra İstanbul’a gidip çalışabileceği bir iş baktı.
O da tekstilde çalışıp yaşamını sürdürürken bilinmeyen bir nedenle ve girdiği gibi kaçak olarak Suriye’ye geri dönmeye karar verdi ama kaçak girdiği Türkiye’den kaçak çıkmayı başaramadı.
İbrahim’in cansız bedeni 14 Temmuz’da Urfa Ceylanpınar Suriye sınır bölgesinde bulundu.
Ulaştığımız, Türkiye’den tanıdığı bir diğer Suriyeli arkadaşı fazla bilgi vermek istemedi sadece İbrahim El Salih’in cep telefonlarından birinin, çantasının ve parasının kayıp olduğu bilgisine ulaştığını söyledi.
Haber tamamlanıp yayına gireceği sırada ise yeni bir haber daha Suriyelilerin WhatsApp gruplarında dolaşmaya başladı.
Yine bir Suriyeli genç, 27 yaşındaki Selahattin Elhasan Elcunid, bu sefer Adana’da, sokakta tartıştığı biri tarafından pompalı tüfekle sırtından vurulup öldürüldü.
Mülteciler Derneği’nin resmi sitesi multeciler.org.tr, 23 Temmuzda yayımlanan ve güncelleme tarihi 16 Temmuz olarak belirtilen verilere göre Türkiye’de sadece kayıtlı Suriyeli mülteci sayısı 3.610.710.
Bunların 1.686.259’u 0-18 yaş arası çocuklar.
Bu bir buçuk milyondan fazla Suriyeli çocuk, ömürlerinin en az yarısını geçirdikleri Türkiye’de bu olayları yaşayarak büyüyorlar.
Sıradan bir Türk vatandaşının başına da gelebilecek adli olayların muhatapları ve mağdurları oluyor ama çoğu kez sırf Suriyeli ve mülteci oldukları için ayrımcılığa uğruyorlar.
Yeni bir etnik soruna dönüşebilir
Suriyeliler konusuyla en başından beri yakından ilgilenen Medipol Üniversitesi öğretim üyesi ve Serbestiyet yazarı Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, tedbir alınmazsa yeni bir etnik soruna dönüşme tehlikesine işaret ediyor:
“Suriye kökenli insanlarda korku ve güvensizlikle örülü başka bir ruh hali gelişiyor ki bu çok önemli bir sorun. Kamu görevlilerinin Suriyelilere yönelik ihlalleri soruşturmada isteksizliği veya ihmali görülüyor. Böyle devam ederse, bunun değişmesi için etkili bir mücadele verilmezse, olaylar Türkiye’de yeni bir etnik sorun çıkarmak isteyen çevrelerin istediği yönde gelişmeye devam edecek.
Çözüm için öncelikle, nefret yaymayı durdurmak gerek. Sığınmacıları hedef alan siyasi partiler bu kötülüğe son vermeli, devlet de yanlış bilgi ve yargılarla mücadele etmeli.
İhlalcilerin ve buna göz yuman kamu görevlilerinin sorumluluğu sağlanmalı. Sığınmacıların içinde yaşadıkları ülkenin adalet mekanizmalarına güveni yeniden tesis edilmeli.
Suriyeli sığınmacılara yönelik olarak artan ihlalleri ve çözüm perspektiflerini birlikte somutlaştırmak amacıyla, konuyla ilgili akademisyenler, sığınmacılar, STK’lar ve ilgili devlet kurumlarından katılımla bir istişare toplantısı gerçekleştireceğiz.
Suriyeli sığınmacılar yalnız değil. Onlara yönelik ihlalleri önemseyen, her kesimden adalet duygusuna sahip insanlardan oluşan bir sivil toplum da var. Ama bunu kalıcı ve etkili mekanizmalara dönüştürmek gerek.”
HABERE YORUM KAT