Suriyeliler Esed kadar zalimini Bolu’da gördü
Ersin Çelik, Bolu Belediye Başkanı'nın mülteciler hakkındaki açıklamalarından yola çıkarak CHP'nin sorunlu yaklaşımını inceliyor.
Ersin Çelik / Yeni Şafak
Suriyeliler Esed kadar zalimini Bolu’da gördü
Türkiye’de en çok Suriyeli barındıran şehir 527 bin 749 kişi ile İstanbul. Ardından 451 bin 962 kişi ile Gaziantep, 435 bin 845 kişi ile Hatay geliyor. Suriyelilerin yerli nüfusa oranla en yoğun olduğu şehir ise yüzde 42,6 ile Kilis. Kilis’te 142 bin 792 Türk vatandaşına karşılık 105 bin 9 Suriyeli yaşıyor. Neredeyse nüfusunun üçte ikisi kadar. Suriyelilerin en az olduğu şehir ise son verilere göre 24 kişi ile Bayburt. Bayburt’u 38 kişi ile Artvin, 43 kişi ile Tunceli takip ediyor. Suriyelilerin Türk nüfusuna oranla yoğunluğunun en az olduğu şehir yüzde 0,02 oran ile Artvin. Artvin’de 169 bin 501 Türk vatandaşına karşılık yalnızca 38 Suriyeli yaşıyor. Kısacası Türkiye’de Suriyelilerin olmadığı şehir yok.
Suriye’de 15 Mart 2011’de patlak veren iç savaş milyonlarca sivili evlerinden etti. Kaçabilenler canlarını Türkiye, Lübnan ve Ürdün’e attı. Yaklaşık 6 milyon Suriyeli savaş sebebiyle ülkesini terk etmek zorunda kaldı. 911 kilometrelik Türkiye sınırından geçenlerin ilk durakları kamplar oldu. Kamplar yetmeyince sonrasını ise hep birlikte yaşadık. Suriyeli misafirlerimiz yurdun dört bir yanına kontrolsüz şekilde dağıldı. Mülteci Hakları Derneği’nin yayınladığı verilerden devam edecek olursak Türk nüfusunun yüzde 4,39’unu kayıtlı Suriyeliler oluşturuyor. Bu oran 3.5 milyondan fazla Suriyelinin şehirlerimize dağıldığı anlamına geliyor.(TÜİK, Aralık 2020’de Türkiye’nin son nüfus rakamını 83 milyon 614 bin 362 olarak açıkladı.)
Bu verilerin yanı sıra yaklaşık 500 bin Suriyeli de ülkelerine geri dönmüş durumda. Burada akıllara ‘Neden hepsi ya da daha fazlası dönmüyor?’ sorusu gelecektir. Suriye’de iç savaş devam ediyor. Zalim Esed halkına ölüm kusmaya 10 yıldır hiç ara vermedi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin raporuna göre iç savaşta bugüne kadar 387 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Bunlar tespit edilebilen kayıplar. Bölge uzmanları can kayıplarının resmi rakamların çok üzerinde olduğunu söylüyor. Dönmek isteyenleri bekleyen tek tehlike kaçtıkları savaşla, yani ölümle yeniden yüzleşmek.
Peki, 500 bin kişi hangi cesaretle yeniden Suriye’de yaşamayı seçti? Bunun yanıtını da Türkiye’nin çalışmaları veriyor. Geçtiğimiz günlerde sınırın öteki tarafına geçmiş, izlenimlerimi bu köşeden aktarmıştım. Türkiye’nin Ağustos 2016’da başlattığı Fırat Kalkanı ve Ocak 2018’deki Zeytin Dalı harekâtları sonucunda oluşturulan Suriye topraklarındaki savaşsız bir yaşam alanı oluşturuldu. Türkiye’nin koordinatörlüğünde Özgür Suriye Ordusu ve yerel halk meclislerinin kontrolündeki bu bölgelerde yaşam şartları normale döndükçe Suriyeliler de topraklarına geri dönüyorlar. Birçoğu belki doğup büyüdükleri mahallelere ve evlere kavuşamasalar da ait oldukları Suriye topraklarına yerleşiyorlar. Çok sayıda STK ve vakfın desteği ile buralarda yeni şehirler, çarşılar, organize sanayi siteleri, sosyal yaşam alanları ve eğitim tesisleri kurulmuş. Daha fazlası için de çalışmalar yapılıyor. Fakat bu bölge Türkiye’ye sığınan tüm Suriyelileri barındıracak kapasitede değil.
Geri giden 500 bin kişi sosyolojik olarak şunu söylüyor: ‘Savaştan arındırılan, yaşam koşulları oluşturulan Suriye toprağı vatanımızdır. Güvenli olduğunu gördük ve döndük.’ Bu ve benzer cümleyi geri dönmeye dair fikirlerini merak ettiğim birçok Suriyelinin hali hazırdaki ortak görüşleri olarak aktardım.
Suriyeliler dönecek mi dönmeyecek mi? Bu sorunun yanıtını Suriyeliler bilmiyor ama Türk halkı da merak ediyor. Mülteci karşıtlarının, faşistlerin ekmeğine yağ sürmek istemiyorum fakat toplumda bir rahatsızlık var. Bir kontrolsüzlük söz konusu. Bunların üstüne, ağırlığı sosyal medya kaynaklı provokasyonlar, yalan haberler de eklenince sokaklarda, semtlerde ve mahallelerde mülteci karşıtlığı yayılmaya başladı. Oluşan tepkiyi zamanında okumak ve faşist düşünceye meydan bırakmamak gerekiyor. Bunlar, Türkiye’nin birçok şeyi yeniden ele alma vaktinin geldiğinin işaretleri olarak değerlendirilmeli. Tüm Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de göçmen karşıtlığı prim yapmaya başladı. CHP ve İYİ Parti, tüm siyasi politikasını neredeyse Suriyeli karşıtlığı üzerine kurdu. CHP son günlerde İYİ Parti’nin de ötesine geçti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun en büyük seçim vaadi Suriyelileri savaşın ortasına geri göndermek. CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın şehirde yaşayan mültecilerin su faturalarına 10 kat zam yapacağını açıklaması faşizmin ta kendisi. Özcan, yönettiği Bolu’da yaşayan 4 bin Suriyeliyi en temel yaşam hakkı olan sudan mahrum bırakma cesaretini, toplumda oluşan, oluşturulan yabancı düşmanlığından alıyor. Tanju Özcan’ın beslendiği damar güçlendikçe hem toplum hem de siyaset çok tehlikeli bir zemine çekiliyor. Trajik olan ise şu; her şeylerini bırakıp canlarını kurtaran Suriyeliler, 10 yılın sonunda savaş devam ederken Esed kadar zalimleşebilecek bir siyasi zihniyet tarafından hedef gösteriliyor. Susuz bırakılmakla, sürülerek ölümün kucağına itilmekle tehdit ediliyor...
HABERE YORUM KAT