Suriyeli dernekler dezenformasyona karşı basın açıklaması yaptı
Suriyeli derneklerin açıklamasına Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ile Gazeteci-Yazar Kenan Alpay da katıldı.
HAKSÖZ-HABER
Suriye asıllı sivil toplum kuruluşları deprem üzerine Suriyeliler ile ilgili üretilen dezenformasyona ilişkin bir basın açıklaması yaptı.
Fatih'te gerçekleştirilen programda Suriye Evi Derneği Sözcüsü Abdurrahman Eminoğlu ile Hukukçu Aktivist Taha El Gazi basın açıklamasını okurken Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ve Gazeteci-Yazar Kenan Alpay söz aldı.
Basın açıklamasında depremin Suriye ve Türkiye'de binlerce insanın hayatına mâl olduğu hatırlatılırken, bu zorlu süreçte özellikle Suriyeli muhacirler hakkında provokatif söylemlerin geliştiğini ifade edildi.
İlk dakikalardan itibaren Suriyeli kurum ve kuruluşlar ile sivillerin de bölge halkına yardıma koştuğu belirtilirken, fitne ve yalanı meslek edinmiş bazı insanların bu hassasiyeti gölgelemeye çalıştığı bildirildi.
Açıklamada, "Birbirimize kenetlenmemiz gereken bu zamanda oy hesabıyla fitne peşine düşenleri Türkiye’ye şikayet ediyor ve Allah’a havale ediyoruz. Ne yazık ki hiçbir suça karışmamış insanlarımız bu provokatörler yüzünden sırf Suriyeli oldukları için maskeli askeri kamuflajlı siviller tarafından sokakta linç edildi, darp edildi. Bir kişi bize kendi evinden eşya götürürken yağmacı sanılıp bir grup tarafından darp edildiğini ve kendini açıklayana kadar burnunun kırıldığını iletti." ifadeleri kullanıldı.
Basın açıklamasına imza veren 39 dernek: ULFED (31 üye), Türk Arap Medya Derneği, Suriye Evi Derneği, Suriye Alimler Derneği, Nisva Derneği, Türkmen İnsani Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Barq İnsan Hakları ve Sosyal Güvenlik Forumu.
- Irkçılığı tedavi etmekten enkaz kaldırmaktan zor
Söz alan Kenan Alpay, Suriyeli Afganistanlı gibi muhacirlere ırkçı söylemler üzerinden nefret boca edildiğini ifade ederek, bu söylemlerin kesinlikle kabul edilemez olduğunu beyan etti.
"Depremin yıkıcılığından daha beter olan şey bu ırkçı ifadeler, depremin enkazını kaldırmak mümkün ancak bu ırkçılığı tedavi etmek daha zor gözükmekte." diyen Alpay, Suriyelileri kötülükle, ölü soyuculukla suçlayanlara karşı Suriyelilerin sağduyulu tavrını tebrik etti.
Rıdvan Kaya ise depremin üzerinden henüz bir iki gün geçmeden ırkçı zihniyetin deprem musibetine rağmen ırkçı nefretlerini kusmaya başladığını hatırlattı.
"Bu çevreler toplumun tamamını temsil etmiyor, geniş kesimlerden de oluşmuyor, bunlara yapılabilecek çok fazla bir şey yok, onların ürettikleri yalanları ortaya koymaya çalışacağız." ifadelerini kullanan Kaya, bu insanların cezasız kalmaması için çağrılar yapmaya devam edileceğini kaydetti.
İktidarın bu ırkçı kesimin söylemleriyle bir takım kararlar aldığını da anlatan Kaya, bunlara karşın muhacirlerin hayatlarını zorlaştırarak değil insani olanı yapmanın doğru olacağını söyledi.
Basın açıklaması metni:
Öncelikle başımız sağ olsun. Allah’tan vefat edenlere rahmet, yaralılara acil şifa diliyoruz.
Merkezi Kahramanmaraş’ta olan ve sekiz farklı ülkede hissedilen deprem hem Türkiye’de hem de Suriye’de çok can aldı. Yeni dünya tarihinin en büyük felaketlerinden olan bu yıkıcı deprem sınırları tanımadı ve sınırın her iki tarafını vurdu. Güncel sayılara göre Türkiye’de 19000 Suriye’de 3400 toplamda 22400 insan kaybettik.
Onlar sayıdan ibaret değil onlar birer canımız ciğerimiz. Dolayısıyla acımız çok büyük. Bu deprem sınırları tanımadığı gibi uyrukları ve ırkları da önemsemedi. Aynı enkazın altında Türk, Arap, Kürt, Alevi ve Sünni yan yana can verdi.
Bu süreçte biz de Suriyeli STKlar olarak depremin ilk saatlerinden beri yardıma koşarak hem vefa borcumuz olan Türk milletine hem de yurttaşlarımıza ayırım yapmadan sahip çıkmaya çalıştık. Reklamını çok yapamasak da onlarca tır yükleyip yolladık. Çoğu derneğin etkilenen illerdeki şubeleri insanlara sığınak, su, yemek ve ilaç gibi acil ihtiyaçlar sağladı. Kurtarma konusunda eğitimi tam gençlerimiz sahaya koştu. Tıp öğrencilerimizi bölgeye yönlendirdik. Arabası olan tahliye sürecine dahil oldu. Binlerce kişi göç idaresine bildirerek yardıma hazır olduğunu iletti ve binlerce kişi tercümanlık desteği verebileceğini bildirerek tercüman eksikliğini gidermeye çalıştı. Hala da gönüllü sayımız bölgeye gidebilenlerden daha fazladır.
Yanlış anlaşılmaması adına tekrar söylüyoruz bu bizim vefa borcumuz ve görevimizdi. Fakat ne yazık ki bu zorlu süreçte bile enkazın kaldırılmasını dahi beklemeden provokasyona koşanlar oldu. Durumun farkına varıp endişelensek de bu açıklamayı yapmak için biraz bekledik. Bekledik ki açıklamamız hiçbir şekilde bu sürecin ilerleyişini engellemesin. Fakat gördük ki fitneciliği meslek edinmiş bazı insanlar aynı hassasiyeti göstermiyor.
Öncelikle onlar tarafından sıkça iddia edildiği gibi yardımlarda Suriyelilere öncelik verilmiyor, ayrıcalık tanınmıyor. Yağmalama olayları da ne yazık ki 1999 depreminde olduğu gibi yine bu depremde de yaşandı. Fakat medyada gösterildiği ölçüde yaygın olmadığı gibi bir uyruğa, ırka veya gruba özgü de değil. Yağma görüntülerinde maalesef her milletten kötü örnekler gördük. Fakat sesimiz kısık olduğu için savunmasız olduğumuz için Suriyeliler olarak büyük bir karalama kampanyasına maruz kaldık. Özellikle sosyal medyada dolaşıma sokulan videoların çok büyük bir kısmı kurgu, yalan, provokasyon amaçlı eski ya da alakasız videolardan oluşuyor.
Kötü örnekleri gösterenler bizim gönüllü çalışmalarımızı görmezden gelse de biz kameralar için çalışmadık. Çünkü bu bizim insani ahlaki ve dini görevimizdi.
Birbirimize kenetlenmemiz gereken bu zamanda oy hesabıyla fitne peşine düşenleri Türkiye’ye şikayet ediyor ve Allah’a havale ediyoruz.
Ne yazık ki hiçbir suça karışmamış insanlarımız bu provokatörler yüzünden sırf Suriyeli oldukları için maskeli askeri kamuflajlı siviller tarafından sokakta linç edildi, darp edildi. Bir kişi bize kendi evinden eşya götürürken yağmacı sanılıp bir grup tarafından darp edildiğini ve kendini açıklayana kadar burnunun kırıldığını iletti.
Adaletin kesinlikle sağlanması ve yağmalayanların hesap vermesi gerekiyor. Fakat adaleti bilgi kirliliğine maruz kalmış ve kışkırtılmış kişiler değil devletin güvenlik güçleri tutuklayarak, yargılayarak ve hüküm vererek sağlayabilir.
Biz bu afeti istismar edip insanların mallarına çökenlerin ırk-uyruk ayrımı olmadan en ağır cezalara çarptırılmaları gerektiği kanaatindeyiz. Bunu da talep etmekten çekinmiyoruz. Fitne depremden daha tehlikelidir. Fitnecileri Allah’tan korkmaya, Türk milletini fitneye karşı çıkmaya, devleti de hem yağmacı ve fırsatçılarla hem de fitnecilerle mücadele etmeye davet ediyoruz.
Son olarak Suriye’deki durum hakkında bazı bilgileri aktarmak istiyoruz. Suriye’ye yardımların girmesi maalesef çok gecikmişti. Güvenlik konseyi kararı ve Türkiye’nin sınır bölgesindeki yolların çökmesi nedeniyle yardımlar Suriye’nin kuzeyine yeni girmeye başladı.
Türkiye yıllardır Suriye’ye elinden geldiğince yardım etmiştir fakat bugün Türkiye insani açıdan daha zor bir durumda olduğu için bu çağrımız birleşmiş milletlere diğer tüm ülkelere hayırseverlere derneklere ve STKlara yöneliktir. Suriye’deki depremden etkilenen bölgelere Türkiye vasıtasıyla yardımları ulaştırın çünkü ulaşması için başka yol yok.
Türk yetkililerden de sınır kapısı meselesinde olduğu gibi Avrupa’dan Türkiye üzerinden Suriye’ye ulaştırılmak istenen yardımların girmesine yardımcı olmalarını talep ediyoruz. Özellikle sahra hastanelerine ve tıbbi malzemelere çok büyük bir ihtiyaç mevcut. Birçok hemşire yaraları kartona sarmak zorunda kaldığını iletiyor. Ayrıca depremden önce bile barınma sorunu olan Suriye kuzeyinde acil ve büyük bir çadır ihtiyacı doğdu. Türk milletinden ise sadece dua bekliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti devletine hükümetine milletine tekrar başsağlığı diliyoruz. Acımız birdir ve gün birlik günüdür.
HABERE YORUM KAT