Suriye’den Notlar
Geçtiğimiz hafta bir Suriye ziyareti gerçekleştirdik. Suriye’den daha önce de değişik vesilelerle intibalarımızı ve müşahedelerimizi siz değerli okuyucularımıza aktarmıştık. Onun için genel durumla ilgili müşahedelerimizi mükerrer bir şekilde aktarmaya gerek görmüyoruz. Sadece son durumla ilgili bazı hususları ilginize sunacağız inşallah. Geçtiğimiz hafta iki gün üst üste işgal devletinin savaş hazırlıkları hakkında yazı yazdığımızdan bu hususların aktarılmasında da belki bazı tekrarlar olacak. Ama biraz daha yakın noktadan bakarak bilgi aktarma mahiyeti taşıyacağından bu tekrarların bir teyit rolü oynayacağını düşünüyoruz.
Bilindiği üzere işgalci Siyonist devlet bu sıralarda tüm bölgede savaş rüzgârı estiriyor. Tehdit dairesinin sınırlarını genişleterek İran’a da saldırabileceği iddiasında bulundu. Hatırlanacağı üzere ondan önce de Suriye ve Lübnan’a tehdit göndermek amacıyla bu iki ülkenin sınırlarına yakın bölgelerde tarihinin en geniş çaplı askerî tatbikatını gerçekleştirmişti.
Bir yandan bu tehditleri yaparken diğer taraftan da diplomatik atak gerçekleştirmek suretiyle saldırı planlarının dayanakları olduğu kanaatinin oluşmasını sağlamaya çalışıyor. Başta Katar yönetimi olmak üzere ABD tarafından kumanda edilen birtakım Arap ülkeleri yönetimlerinin bu konuda Siyonist devlete kucak açmaları ve işgal devletinin Dışişleri Bakanı Bayan Tzipi Livni’yi davet etmeleri utanç vericidir. Livni’nin aşırı şiddet yanlısı kanadı temsil ettiğini, Gazze’ye geniş çaplı askerî operasyon düzenlenmesi görüşünü hararetle savunduğunu daha önce de dile getirmiştik.
İşgal devletinin bütün bu çabalarının ve çalışmalarının merkezinde Gazze’ye yönelik geniş çaplı askerî operasyon düzenleme planı var. İşgal devleti işte böyle bir operasyonda kendini her bakımdan rahat, başka bir cihetten tehlike gelmeyeceğinden emin, engelleyici ve zorlayıcı tepkilerden uzak görmek istiyor. Tüm askerî gücünü Gazze’ye yoğunlaştırması ve dış tepkileri dikkate almaması durumunda amaçlarını gerçekleştirebileceğini, Filistin’de direnişin kökünü kazımak için şartları oluşturacağını düşünüyor.
Suriye’ye yönelik tehditlerinin amacı ise Lübnan’daki direnişçilerden kaynaklanabilecek ve işgalci Siyonistlere yönelik risklerden bu ülkeyi de doğrudan sorumlu tutacağı mesajı vermek.
Suriye, Siyonist devletin tehditlerini askerî yönden ciddiye almak zorundadır. Bu, yangına karşı tedbir almak gibidir. Yangın tehlikesine karşı hazırlıkta yangın çıkmayacağı ön yargısıyla değil yangın çıkabileceği ihtimaline göre hareket edilir ve böyle bir ihtimalin gerektirdiği tedbirler alınır. Savaş ve saldırı tehlikesi de öyledir. Suriye de işgal devletinin saldırı tehditlerine ve böyle bir tehlike ihtimaline karşı askerî hazırlıklarını sürdürüyor.
Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Suriye’de, işgal devletinin saldırıda bulunabileceği endişesi yok. Siyonist devletin tehditleri halkta herhangi bir tedirginliğe, ülkelerinin saldırıya maruz kalabileceği endişesine sebep olmuş değil. Son Cuma günü okunan hutbelerde konu işgal devletinin Suriye’ye yönelik tehditleri değil Gazze, Gazze ahalisinin sabır ve tahammül gücü, orada zulme maruz kalan bir buçuk milyon insana sahip çıkılmasının gerekliliği idi.
İşgalci Siyonist devletin son dönemdeki tehdit açıklamalarının tamamen psikolojik savaş ve Gazze’yi hedef alacak askerî operasyona kamuoyunu hazırlama amaçlı olduğunu herkes tahmin ediyor. Sıcak Kış Operasyonu adıyla Gazze’ye düzenlediği saldırıda, güçlü direnişle karşı karşıya kaldığı için asıl planladığını gerçekleştiremeden geri çekilmek zorunda kalan işgal rejiminin üç cephede savaş riskini göze alamayacağını olayları takip eden herkes tahmin ediyor.
Suriye, bizim gitmemizden bir süre önce Arap Birliği zirvesine ev sahipliği yapmıştı. Biz, söz konusu zirveyle ilgili değerlendirmelerimizi ve tespitlerimizi 2 Nisan tarihinde yayınlanan yazımızda aktarmıştık. Gittiğimizde zirvenin siyasi havasının etkisi hâlâ devam ediyordu. Fakat Filistin halkı, bu halkın Suriye’de yaşayan temsilcileri, Filistin davasıyla ilgilenen insanî yardım kuruluşlarının yetkilileri söz konusu zirveye hâkim olan havadan ve sonrasındaki gelişmelerden kesinlikle memnun değiller.
Arap Birliği, Gazze kuşatmasının yarılması için belirgin bir adım atabilmiş, zirve sonrasında üye ülkelerden bir cesaret gösterilmiş olsaydı bugün kuşatmanın sonlandırılması kesin gibiydi. Dolayısıyla ortaya çıkan durumdan Bush’u memnun etmek için Livni ile dans eden emirler de birinci derecede sorumludur.
Vakit Gazetesi
YAZIYA YORUM KAT