"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Resul Tosun, sol-seküler cenahın Suriye konusundaki tavır alışının ne kadar sorunlu bir zeminden beslendiğini inceliyor.
Resul Tosun / Star
Suriye Türkiye'nin dış değil, iç meselesidir!
Bütün dünya Suriye'deki kanlı rejimi kınarken Türkiye'deki sol/seküler kesimin hâlâ Esed'i savunuyor olması, sol/seküler bilincin ne kadar kör olduğunu göstermesi açısından anlamlıdır.
Bu anlayış sahipleri görmediklerini yok sayma hastalığına müptela olmuşlardır.
ABD, AB ve tüm dünya, Suriye'nin yeni yönetimiyle diplomatik temas kurma yarışına girmişken, içimizdeki kendini entelektüel sayan bakar körler, bu saate kadar eleştirilecek hiçbir söylem ve eyleme teşebbüs etmemiş yeni yöneticiler için cihatçı dinci gibi kendilerince aşağılayıcı ifadeler kullanmaya devam ediyorlar.
Ortada şöyle bir gerçek var, (Ebu Süleyman Colani)Ahmed eş-Şara bugün Suriye'nin fili devlet başkanıdır ve yarın büyük ihtimalle resmi devlet başkanı olacak.
ABD bile heyet gönderip hakkındaki on milyon dolar ödülünü iptal ederken ve HTŞ'nin terör listesinden çıkarılması tartışılırken, içimizdeki bakar körlerin dine karşı duydukları nefretlerinin tezahürü olarak hâlâ çağ dışı kalmış kanlı Baas rejimi hakkında antiemperyalist olduğu şeklindeki güzellemeleri bu kesimin neden bir arpa boyu ilerlemediklerini çok güzel anlatıyor.
Hadi bu kendini entelektüel zanneden bakar körler çağdışı kalmış ideolojilerine ağıtlar yaka dursunlar, ya milletten oy alarak iktidar olma umudu taşıyan CHP yönetim kadrosuna ne demeli?!
31 Mart'ta iktidarın kimi politikalarına karşı oluşan rüzgârın etkisiyle oy artıran CHP yönetimi, ne iç politika ne de dış politikada sadra şifa bir öneri getiremememin ve politika üretememenin dağınıklığıyla savruldukça savruluyor.
Avrupalı yetkililerin Başkan Erdoğan'la görüşmesine itiraz eden CHP Genel Başkanının, icranın başı olan 'Cumhurbaşkanıyla görüşerek iş tutamayacağını' söylemesi ne kadar komik değil mi?!
Bu kafa ile ülkeyi yönetmeye talipler.
Millet bunları gördüğü için icrayı onlara teslim etmedi!
Bütün dünya Suriye'deki son gelişmelerden sonra Türkiye'yi takdir ederken, Trump bile 'Suriye'nin anahtarının Türkiye'de olduğunu' söylerken, İsrail dahi son durumdan Türkiye'nin kazançlı çıktığını ve İsrail'i tehdit eder hale geldiğinden yakınırken, CHP genel başkanının, "Suriye'de kazanan ABD ve İsrail. Erdoğan kazanmadı. Siyasi illüzyon yapılıyor. CHP 13 yıl sonra haklı çıktı" gibi saçma sapan açıklamalar yapması siyaset üretme kabiliyetlerinin ne kadar zayıf olduğunu göstermiyor mu?
Bir başka gerçek ise 911 km uzunluğumdaki sınırı ile Suriye Türkiye'nin dış değil iç meselesi olduğudur.
Türkiye'nin kol kanat germe mecburiyetinde kaldığı içerdeki ve kuzey Suriye'deki milyonlarca Suriyeli bu gerçeğin en bariz tezahürüdür!
O sebeple Suriye ile yakından ilgilenmek Türkiye için bir tercih değil bir mecburiyettir.
Tarih ve coğrafya Suriye ile ilgilenmeyi dayatmaktadır, Türkiye bundan kaçamaz kaçsa da kurtulamaz.
İktidar bu bilincin farkında olarak başından beri tarihin doğru yerinde durmuş ve bugün de muhalefetin saçmalamalarına rağmen doğru yerde durmaktadır.
Başkan Erdoğan'ın Mısır dönüşü yaptığı açıklamalar Suriye'yi emperyalist güçlerin eline bırakmayacağını gösteriyor.
Bunun anlamı elbette ki kimi art niyetlilerin iddia ettiği gibi Suriye'yi işgal değil Suriye ile dayanışma içinde olmaktır.
Suriye'nin toprak bütünlüğüne olan hassasiyeti, dolayısıyla PKK DAİŞ gibi terör örgütlerine karşı mücadelede kararlılığı Suriye'nin iç meselemiz olduğu bilincinin yansıması olarak fevkalade isabetlidir.
Çünkü Suriye'nin istikrarı Türkiye'nin istikrarı sayılır, orada vuku bulan her olay Türkiye'yi doğrudan etkilemektedir.
Başkan Erdoğan'ın Suriye'nin yeni anayasal sürecine, imar ve kalkınmasına, enerji ve barınma sorunlarının çözümüne verdiği ehemmiyet de aslında Türkiye'nin çıkarlarını da koruma altına almayı içermektedir.
Suriye'ye bu şekilde uzatılan dost elinin diğer bölge ülkelerine de sıcak mesajlar verdiği ayrı bir gerçektir.
CHP Genel başkanı 'Erdoğan kazanmadı' diyerek söylenedursun; İsrail Jerusalem Post 'Zaman Türklerin lehine çalışıyor.' diye yazması; Lübnan Başbakanı Mikati'nin 'Önce Allah'a sonra Türkiye'ye güveniyoruz.' cümlesi Türk dış politikasının ne denli müspet enerji yaydığını göstermektedir.
Etiyopya ile Somali arasındaki ihtilafları kapı komşuları olan Mısır'ın çözememesi, ABD'nin etkisiz kalması BM'nin devre dışı kalarak Türkiye'nin çözmüş olması, kimin kazandığını gösteren ama güneşten rahatsız olanların göremeyeceği aydınlık bir gerçektir.
Ne demiş Ziya Paşa:
"Erbâb-ı kemâlî çekemez nâkıs olanlar, rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan!".
HABERE YORUM KAT