1. YAZARLAR

  2. BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

  3. Suriye’de Yaşamak - 2
BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

Yazarın Tüm Yazıları >

Suriye’de Yaşamak - 2

02 Aralık 2011 Cuma 12:09A+A-

Cilvegözü sınır kapısından her girişimizde Suriye bize bir masal diyarı gibi gelirdi. Korku ormanı ve her köşeden çıkabilecek sürprizleriyle Türkiye kadar modernizmden etkilenmemiş adeta orada bir yerde Osmanlı’dan sonra unutulmuş bir bölge…

Ülke Esed ailesinin malı olarak görüldüğünden olsa gerek Bab’ul Hawa sınır kapısında “Esed’in Topraklarına Hoşgeldiniz yazıyor”. Halkın %80’inini oluşturan Müslümanlar özlük haklarından mahrum bırakılırken, rejim Müslümanları etkisizleştirmek için özellikle Nakşibendiliği (Ebu Nur Üniversitesi ve şeyhi Ahmed Kuftaro’yu) bir biat ettirme aracı olarak kullanmış.  Bunun yanında Müslümanlardan  Şam ve Halep burjuvazisini de mülkiyet çıkarları karşılığında sus payı veren Baas rejimi ayrıcalıklı olarak Nusayrileri ve Şam’da bulunan Caferî Müslümanları hep kayırmış.  Şiilere yönelik bu tutumun kökeninde kuşkusuz Hafız Esed’i ve Nusayriliği “Müslüman ve Adil hükümdar” ilân ederek ona meşruiyet kazandıran Lübnanlı Şii lider İmam Musa Sadr’ın payı/vebâli çok büyük. Sadr’ın bu meşrulaştırıcı işlevi sonrası İran’la da geliştirilen “ittifaktan öte kardeşlik ilişkisi” ülkedeki Şii nüfusun neden ayrıcalıklı olduğunu açıklıyor. Kürtler ise yok hükmünde….

Suriye’de yaşam hep ikiyüzlü yaşanıyor. Bir güvenilir ev sohbetlerinde kısık sesle dile getirilen düşünceler bir de devletin istediği standart ve kandırmaca tavırlar… Herkesin birbirini kandırdığı bir toplum. Bu patalojik atmosfer öyle etki ediyor ki ticaret ahlakına bile yansıyor. Bir halkın kültürü baskı rejimi altında böyle kokuşmaya başlıyor…

Suriye’de kısık sesle fısıldanan o gerçek hayata dair bir çok hayalet var. Onlar varlar ama yoklar. Yoklar ama varlar.  Bu hayaletlerin kimlikleri korkanlarına göre değişiyor. Örneğin halkın mart ayına kadar korktuğu en önemli figür Hafız Esed ve ölen Oğlu Bâsil Esed’di. Hafız’ın soğuk bakışlı dev resimleri heryerde sizi gözetlerken O’nun yerine veliaht olarak yetiştirdiği psikopat oğlu Bâsil’in tecavüzcü coşkun tipli güneş gözlüklü kirli sakallı acımasız suratı da ülkenin dört bir yanından sizi izliyor. Heryere yazılan o firavun mesajı: “İlelebed Komutan Esed!”

Bir de o firavunların korktuğu hayaletler var. Bunun başında İhvan-ı Muslimîn ve Hama kayıpları var. 1982 Katliamından bu yana “kaybedilmiş” ne dirisi ne ölüsü olmayan binlerce insanın her an bir yerlerden ortaya çıkıp ailelerine kavuşacakları umudu…

Bir başka hayalet, İbn-i Teymiyye. Kitapları yasak, ismi yaşayıp vefat ettiği Şam’dan silinmiş olsa da mezarı izbe bir köşede terkedilmiş, mezar taşı bile kırılmış olsa da Şam’da onun ruhu dolaşıyor.  İbni Teymiyye dendiğinde herkes birbirinin gözünün için bakıyor endişeyle… Yüzyıllar ötesinden gelen mücadeleci ruh bugün bile zulmedenleri tehdit ediyor…

İbn-i Teymiyye’ye revâ görülen bu endişe ve korku Seyyid Kutub ve kitaplarına, Hasan el-Bennâ ve eserlerine de yapılıyor. Şam’da terkedilen bir başka köşe ise Şehid Ali Şeriati’nin kabri… Onun ruhu “Safevî Şiası” olarak kavramlaştırdığı bugünkü tören ve ruhban şiiliğine dönüşen şii mezhepçiliğinin sakıncalı ismi. Kabrini aradığınızda bile Şii mahallesinde bizzat şiiler tarafından “ne yapacaksın o yoldan çıkmışı git türbeye dilek tut!” Tepkisiyle karşılaşıyorsunuz… İşte şimdi bu ruhlar camiilerden çıkan gençlerde vücud buldular. Kurşunların üzerine atılan o devrimci ruh korku duvarını o sebeple yıktı…

 Sıcak Şam akşamlarında ilim sohbetlerinin tadı hiçbiryerde yok. Ama aynı ilim sohbetlerinin her an basılabileceği korkusu da… Hiçbir hakkınızın olmadığı, baskın sonrası hayattan buharlaştırıldığınızı, siyasi polisin tüm malınızı gaspedip çaldığını, ailenizin de gerekirse kirletebileceği gerçeğiyle yaşamak…

Masabaşından ya da TV ekranlarından Suriye yorumu yapan kimi ağabeylerin komplo teorileri ve stratejik taklalar atmak yerine çok basit bir faktöre İnsan faktörüne yoğunlaşmaları gerekiyor. Çünkü gerçek o insanların yaşadıklarında saklı. Kendinizin o atmosferde yıllardır boğulduğunuzu farzedin. Ne yapardınız?

YAZIYA YORUM KAT

10 Yorum