1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. SURİYE

  4. Suriye'de Kayıp Binlerce Kişi Nerede?
Suriye'de Kayıp Binlerce Kişi Nerede?

Suriye'de Kayıp Binlerce Kişi Nerede?

Suriye'de Mart 2011'den bu yana, binlerce Suriyeli hiçbir iz bırakmaksızın ortadan "kaybedildi". Rejim, yakaladıkları kişileri gizli yerlerde, kimseyle irtibat kurmalarına izin vermeksizin tuttu. Yakınları, onlara ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemedi.

12 Kasım 2014 Çarşamba 14:35A+A-

Binlerce Suriyeli, rejimin elinde esir tutuluyor ve acı çekmeye devam ediyor. Esir alanlar ise, bu kişilerin varlığını dahi reddediyor, onların durumuyla ilgili hiçbir bilgi vermiyor.

İnsan hakları örgütlerine göre, bir kısmı çocuk olmak üzere binlerce kadın ve erkek, sokaklardan, evlerinden ve iş yerlerinden kaçırıldı. Bu kişiler daha sonra resmi ya da gizli gözaltı merkezlerine götürüldüler. Bu merkezlerde yıllarca, hukuki sürece tabi tutulmadan ve aileleriyle görüştürülmeden tutuldular.

"Aslında bu insanlar bir anda yok oldular"

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden (HRW) Lamah Fakih, zorla kaybetmelerin ve keyfi tutuklamaların Suriye barışçıl eylemleri başladığından bu yana artarak ön plana çıktığını söylüyor.

Fakih, bu uygulamaların öncelikli hedefinin eylemciler olduğunu ancak zamanla insan hakları savunucularına, gazetecilere ve avukatlara kadar uzandığını anlatıyor. Fakih, rejimi meşru bir şekilde gözlemleyen ve takip edenlerin de, bu uygulamaların kurbanı olduğunu vurguluyor.

Ve çok sayıda insanın kaybolduğunu, ailelerinin ise onların nerede olduğuna dair hiçbir fikri olmadığını sözlerine ekliyor.

43 yaşındaki muhalif yazar Semra el Halil'in başına gelen de buydu.

Eşi Yasin el Hacı Salih, Semra'nın üç meslektaşıyla birlikte kaçırıldığını söyledi.

İnsan hakları avukatı Rezan Zeytune, Rezan Zeytune'nin eşi Wa'el Hamade ve avukat Nedim Hamadi de Semra el Halil'le birlikte 9 Aralık 2013'teki kaçırılanlar arasındaydı.

Suriye'deki tutsaklar

85.000

kişinin hükümet hapishanelerinde tutulduğu düşünülüyor.

  • 2.600 kişi ardında iz bırakmadan kayboldu.

Hacı Salih, bu tür "keyfi gözaltı" ve "mahkeme kararı olmadan tutuklama" uygulamalarının aslında Suriye'de yeni olmadığını da söylüyor:

"Keyfi gözaltılar ve mahkeme kararı olmaksızın tutuklamalar, uzun süren bir mücadelenin bugüne yansıması. Söz konusu uygulamalar bugün ya da Suriye'deki ayaklanmalarla başlamadı. Uzun bir geçmişi var. Ve her zaman Suriye rejimine karşı mücadelemizin bir parçasıydı."

 

Mücadelemiz bugün yeni başlamış bir şey değil. Suriye’deki devrimle de başlamadı. Çok uzun zaman önce Esad rejimine karşı bu mücadeleye girdik.

Yasin el Hacı Salih

Yasin el Hacı Salih, kendi deneyimlerinden yola çıkarak konuşuyor çünkü 19 yaşındayken tutuklanmış, 16 yıl boyunca tutulmuş.

Tutukluluğu süresinde farklı merkezlerde tutulan Hacı Salih, hapisteki son yılının en kötü yılı olduğunu belirtiyor:

"Sürekli işkence yapıyorlardı; tokatlıyorlar, vuruyorlar ve kamçılıyorlardı. Bazı durumlarda asarak işkence yapıyorlardı. Aylarca kahvaltı için size yalnızca dört zeytin verildiği hayal edin. Çok acı çektim."

Bugün 43 yaşında olan Hacı Salih, bizzat yaşadıklarından dolayı eşinin ve meslektaşlarının sağlığından ve güvenliğinden endişe ediyor.

"Yeterli yiyecekleri, kıyafetleri var mı bilmiyoruz" diyor Yasin el Hacı Salih, "Güneşi görebiliyorlar mı, yürümelerine izin veriliyor mu, sağlıkları sıhhatleri yerinde mi bilmiyoruz."

"Bu anlattıklarım, benim ve benle birlikte tutuklanan yüzlerce arkadaşımın yaşadığı şeydi."

Kaybolmalar ne kadar yaygın?

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Arap Cumhuriyeti Soruşturma Komisyonu'nun yayımladığı raporda, Suriye rejiminin gerçekleştirdiği toplu gözaltılar ve savaşma çağındaki erkeklerin zorla kaybedildiği belgelenmişti. 2011'de yayımlanan raporda, Suriye'deki çatışmada işlenen savaş suçları ele alınmıştı.

Komisyon, hücre hapsi gibi uygulamaların rejim tarafından "Muhalefeti susturmak ve eylemcinin yakınlarını korkutmak" amacıyla yapıldığı belirtilmişti.

Suriye İnsan Hakları Ağı ise, bugün itibariyle yaklaşık 85 bin kişi rejim tarafından keyfi olarak gözaltında tutulduğunu tahmin ediyor.

Suriye İhlal Belgeleme Merkezi'nin verilerine göreyse bu rakamlar on binlere ulaşıyor.

BM, zorla kaybedilmenin ne kadar yaygın olduğunun ancak Suriye'deki katliam sona erdikten sonra hesaplanabileceğini öne sürüyor.

'Zorla kaybetme' ne anlama geliyor?


Zorla kaybetme; gözaltı, tutuklama veya kaçırmanın ardından, kaçıran kişinin kaçırdığını reddetmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla kaybolan kişilerin başına ne geldiği ailesinden ve yakınlarından gizleniyor. Ayrıca gizlendiği için tutulan kişi hukukun korumasının da dışında bırakılmış oluyor.

Keyfi gözaltı ve tutuklamalardan kurtulanların anlattıkları, mağdurların ne kadar vahim koşullarda tutulduğunu, neredeyse hiçbirinin hukuki destek veya temsiliyetten faydalanamadığını ortaya koyuyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) yaptığı araştırmada Şam, Haleo, Dera, Humus, İdlib ve Lazkiye kentlerinde, rejime bağlı 27 gözaltı merkezinde sistematik işkence yapıldığını belgeledi.

HRW'nin görüştüğü eski tutuklular, insanların sıkış tepiş koyulduğu hücrelerde ayakta durmak zorunda kaldığını veya nöbetleşe uyuduklarını söylüyor. Birçoğu, çok az yemek verilerek aç bırakıldıklarını öne sürerken, bazılarıysa gözleri bağlı, elleri kelepçeli ve hatta bazen çıplak tutulduklarını belirtiyor.

Tanıklıklarda tutukluların uzun süreli dayak yediği, tecavüze uğradığı, elektrik verildiği, yalandan infaz edileceğini söyleyerek korkutulduğu, yakıldığı, parmak ve tırnaklarının çekildiği gibi iddialar da yer alıyor. Bazı tutukluların bu insanlık dışı muamele sonucu hayatını kaybettiği kaydediliyor.

Üç eski savaş suçları savcısı, ölü tutuklulara ait yaklaşık 55 bin dijital görüntüyü inceledi. 2011 yılının Mart ayından 2013 yılının Ağustos ayına kadar geçen sürede çekilen görüntülere dayanarak, 11 bin tutuklunun sistematik olarak işkence gördüğü tespit edildi. Suriye rejimi ise bu iddiaları reddetti.

İnsan hakları örgütlerinin araştırmaları çoğunlukla Suriye rejiminin ve istihbaratının gerçekleştirdiği zorla kaybetmelere odaklanıyor. 

BM Güvenlik Konseyi bu yıl Şubat ayında aldığı 2139 sayılı kararla, "Suriye'deki keyfi gözaltıları ve sivillere işkence"nin yanı sıra, "kaçırma ve zorla kaybetmeleri" de kınadı. Kararda, bu tür uygulamalara derhal son verilmesi ve keyfi olarak tutuklananların serbest bırakılması çağrısı yapıldı.

Yasin el Hacı Salih HRW de, BM'nin tüm gözaltı merkezlerine bağımsız gözlemciler göndermesi için çağrıda bulundu.

Ayrıca Suriye'de bu tür suçları işleyenlerin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne çıkarılarak yargılanmaları talep edildi.

Yasin el Hacı Salih de, eşinin kaçırılmasından bu yana uluslararası insan hakları örgütleriyle "gözaltında tutulanların serbest bırakılması" için işbirliği yapıyor.

Hacı Salih annelerin, babaların, eşlerin, kardeşlerin sevdiklerine kavuşabilmek için nasıl çırpındığını şöyle anlatıyor:

"Anneler diyor ki, kaçırılan veya tutuklu çocuklarından bahsederken her defasında canları yanıyor. Hatta günlük rutinleri olan yemek yeme, yürüme gibi şeyler de bile onları düşünüyorlar."

Hacı Salih, birlikte kampanya yürüttüğü örgütlerle, sorumluların cezasını çekmesi için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor ve "Ölene kadar bu meselenin peşindeyim" diyor.

141111173828_syria_detention_464map_turkish.gif

Etiketler : , , ,

HABERE YORUM KAT