1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Suriye Yönetimi ve SDG arasında imzalanan mutabakat: Yeni bir dönemin başlangıcı mı, yoksa geçici bir zaman kazanma hamlesi mi?
Suriye Yönetimi ve SDG arasında imzalanan mutabakat: Yeni bir dönemin başlangıcı mı, yoksa geçici bir zaman kazanma hamlesi mi?

Suriye Yönetimi ve SDG arasında imzalanan mutabakat: Yeni bir dönemin başlangıcı mı, yoksa geçici bir zaman kazanma hamlesi mi?

Şam yönetimi ile SDG arasında yapılan anlaşmayı değerlendiren Muhammed Yorgancıoğlu, "Yeni bir dönemin başlangıcı mı, yoksa geçici bir zaman kazanma hamlesi mi?" sorusuna cevap arıyor.

13 Mart 2025 Perşembe 10:30A+A-

Suriye Yönetimi ve SDG arasında imzalanan mutabakat: Yeni bir dönemin başlangıcı mı, yoksa geçici bir zaman kazanma hamlesi mi?

MUHAMMED YORGANCIOĞLU / HAKSÖZ-HABER



10 Mart Pazartesi günü Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile SDG Lideri Mazlum Abdi arasında gerçekleştirilen toplantıda, Suriye’nin bölünmez bütünlüğü ve toplumsal birliği temelinde, SDG’nin Suriye Arap Cumhuriyeti kurumlarına entegrasyonunu öngören bir mutabakat imzalandı.

Bu anlaşmaya göre, tüm Suriyelilerin liyakat esasına göre devlet kurumlarında temsil edilmesi ve siyasi sürece katılım haklarının garanti altına alınması konusunda mutabakata varıldı. Kürtlerin Suriye toplumunun ve devletinin asli bir parçası olduğu kabul edilirken, vatandaşlık ve anayasal haklarının devlet güvencesinde olacağı vurgulandı.

Ayrıca, ülke genelinde ateşkes ilan edilmesi, doğu ve kuzeydoğudaki tüm sivil ve askeri kurumların, sınır kapıları, doğalgaz ve petrol sahalarının, havalanları ve altyapının devletin kontrolüne geçmesi kararlaştırıldı. Yerinden edilmiş ve mülteci durumundaki Suriyelilerin güvenli dönüşü için devletin koruma sağlayacağı taahhüt edildi.

Anlaşmada, Suriye'nin birliğini ve güvenliğini tehdit eden unsurlarla mücadelenin desteklenmesi, bölünme çağrıları ve toplumsal fitne girişimlerinin reddedilmesi vurgulanırken, yürütme komitelerinin bu mutabakatın uygulanmasını yıl sonuna kadar tamamlaması kararlaştırıldı.

Anlaşma, kalıcı bir çözüm mü, yosa geçici bir strateji mi?

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye Yönetimi arasında imzalanan bu anlaşma, ülkenin siyasi ve askeri dengelerini değiştirebilecek önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Ancak, mutabakatın sahadaki temel sorunları gerçekten çözüp çözemeyeceği konusunda belirsizlikler mevcut.

Özellikle, Suriye Yönetimi ile SDG arasındaki en büyük ihtilaf noktalarından biri olan özerklik (kanton / federasyon) meselesi, mutabakatta doğrudan ele alınmamış durumda. Suriye yönetiminin, doğu ve kuzeydoğudaki kontrolü tek elde toplama hedefi, bölgedeki güç dengeleri açısından ciddi bir meydan okuma anlamına geliyor. SDG’nin elinde tuttuğu petrol ve doğal gaz sahaları ile sınır kapılarının tamamen Şam yönetimine devredilmesi, Şam’ın elini güçlendirecek ve SDG’nin bağımsız hareket alanını daraltacak kazanımlardır.  Ancak bu sürecin nasıl ve ne zaman uygulanacağı şu an için belirsizliğini koruyor.

Türkiye’nin olası tepkisi ve bölgesel yansımalar

Anlaşmanın bölgedeki dış aktörleri nasıl etkileyeceği de merak konusu. Türkiye, SDG’yi PKK’nın bir uzantısı olarak gördüğünden, bu mutabakatı SDG’nin dolaylı olarak meşruiyet kazanması şeklinde yorumlayabilir. PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısı sonrası Türkiye’de olumlu bir diplomatik hava esse de, Ankara’nın bu anlaşmaya vereceği tepki, bölgedeki dengeleri yeniden şekillendirebilir.

SDG açısından anlaşmanın arka planı

Kürt ulusalcıları, Suriye’deki gelişmeleri büyük bir dikkatle takip ediyor. Sürecin en azından özerklik veya federasyon kazanımıyla sonuçlanmasını hedefliyorlardı. Beşşar Esed döneminde fiili olarak böyle bir statü elde etmişlerdi. Ancak Suriye’de beklenmedik bir hızla gerçekleşen devrim, onları sersemletti ve büyük bir şok yaşamalarına neden oldu. Şu anda ciddi bir belirsizlik içindeler.

Türkiye’nin sürece doğrudan müdahil olması, Kürt ulusalcılarını daha da zor bir duruma soktu. Onlar umutlarını ABD, İsrail ve olası bir iç savaş ile Suriye’nin bölünme ihtimaline bağlamış durumda. Bunu "tarihin Kürtlerin önüne çıkardığı altın bir fırsat" olarak görüyorlar. Ellerinde imkan olsa, bu hedef doğrultusunda İsrail veya İran’la işbirliği yapmaktan ve Dürzi ile Nusayrilerle birlikte Suriye’de bir iç savaş çıkarmaktan çekinmeyecekleri açıktır.

Ancak, Trump yönetiminin ABD merkezli stratejisi ve Uzak Doğu odaklı tehdit algısı nedeniyle Suriye dosyası Washington’un öncelikleri arasında yer almadı. Bu durum, SDG’yi köşeye sıkıştırdı. ABD’nin Suriye’den çekileceğini SDG’ye bildirmesi, örgüt için büyük bir darbe oldu. Bu nedenle, ABD çekilmeden önce SDG’yi Suriye ile entegrasyon sürecine zorladı. SDG’nin sahada hala güçlü olduğu bir dönemde yapılan bu anlaşma, örgütün bazı kazanımlarını korumasını sağladı.

Suriye Yönetiminin Perspektifi

Lazkiye’deki başarısız darbe girişimi sonrasında yaşanan gelişmeler, Suriye’nin toplumsal bütünlüğünü kırılgan bir noktaya getirdi. Sahil bölgesindeki bu darbe girişimi öncesinde, İsrail devşirmesi ayrılıkçı Dürzilerin provokatif eylemleri nedeniyle zaten gergin bir süreç yaşanıyordu. Bu ortamda SDG ile yapılan anlaşma, her iki taraf için de zaman kazanma stratejisinin bir parçasıydı.

Şam yönetimi, Lazkiye’deki çalkantıların doğuya sıçramasını önlemek ve ülke genelindeki istikrarsızlığı kontrol altına almak için kendisini bu mutabakatı yapmak zorunda hissetti. Anlaşma, her ne kadar tüm sorunları kalıcı olarak çözmese de, kritik bir dönemde sağlandı ve Şam için stratejik bir avantaj sağladı.

Gerçek bir çözüm mü, yoksa geçici bir hamle mi?

Mutabakatın genel çerçevesine bakıldığında, temel ihtilaf noktalarının doğrudan ele alınmadığı görülüyor. Bu durum, anlaşmanın esasen krizi geçici olarak dondurma, olası bir dış müdahaleyi engelleme ve sorunları daha uygun bir zamanda yeniden ele alma amacı taşıdığı ihtimalini güçlendiriyor.

Özellikle sahil bölgesinde devrik rejim kalıntılarının darbe girişimiyle eşzamanlı olarak İran destekli mezhepsel çatışma ve kaos girişimleri ve ardından yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında, doğu bölgesinde meydana gelebilecek olası bir kalkışmanın sonuçlarının çok daha ağır olacağı açıktır.

Bu süreçte yaşanabilecek herhangi bir istikrarsızlık, yalnızca bölgeyi değil, Suriye’nin tamamını derinden sarsabilecek bir kriz dalgasını tetikleyebilir. Bu nedenle, SDG sorununun diplomatik yollarla ve toplumsal barışı koruyarak çözüme kavuşturulması öncelikli bir mesele olarak ele alınmalıdır.

Her ne kadar mutabakat geçici bir çözüm ve stratejik bir zorunluluk gibi görünse de, içerdiği maddelerin uygulanması bile Suriye’nin yeniden inşa sürecinde güvenliğin, toplumsal barışın ve istikrarın sağlanması adına Şam yönetimi için önemli bir diplomatik başarı olarak değerlendirilebilir.

Öte yandan, Suriye yönetiminin iç barışı sağlama hedefiyle attığı bu adımlar, ordunun toplumsal krizlere odaklanmak yerine gerçek bir askeri güç olarak yeniden organize olması açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu mutabakat sonrası Suriye yönetimi, tüm dikkatini ve enerjisini, yıllardır süregelen savaşın ardından yeni bir ulusal güvenlik vizyonu oluşturmaya ve ülkenin geleceğini sağlam temeller üzerine inşa etmeye odaklayacaktır.

Özetle, bu mutabakat, Suriye’nin doğusundaki meseleyi tamamen çözüme kavuşturmasa da, Suriye yönetimi açısından önemli bir diplomatik kazanım niteliği taşımaktadır. Aynı zamanda, ülkenin egemenlik haklarını güçlendirme ve merkezi otoriteyi yeniden tesis etme yolunda stratejik bir adım olarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda, mutabakatın uygulanması, Suriye'nin iç istikrarını sağlamlaştırma ve bölgesel dengeleri şekillendirme noktasında etkili bir unsur olmaya devam edecektir.

HABERE YORUM KAT