Suriye ve Mısır Tunus olur mu?..
Üniversiteli bir pazarcı olan Muhammed Buazzi’nin, zabıtalar tarafından tezgâhının kaldırılmasını kendisini yakarak protesto etmesi ile başlayan kıvılcım,
Tunus’ta 23 yıl iktidarı elinde tutan Zeynel Abidin bin Ali’nin saltanatını devirdi. Bin Ali kendisine sığınacak bir ülke ararken Malta ve Fransa’dan yanıt alamadı, sonunda Suudi Arabistan’a misafir oldu. Tüm dünya bu olayı sessiz bir şekilde yumuşak demeçler ile değerlendirdi. ABD, Fransa ve diğer batı ülkeleri olayı sakin karşılarken, Arap ülkeleri de çok temkinli ve sessiz bir şekilde geçiştirdi. Siyasi analizciler şimdi “Acaba Arap dünyasında Tunus olayları domino etkisi yapar mı?” tezini araştırıyor.
Tunus’ta 23 yıldır adaletsizlik, hukuksuzluk, yolsuzluk, işsizlik, Müslümanların ibadet özgürlüğü, insan hakları ihlalleri ve siyasi sürgünler, insanları nefes alamaz duruma getirmişti. Bir ara Zeynel Abidin batıyı “İslamcı muhalefetle savaşıyorum” yalanları ile kandırmayı başardı. Fakat 17 Ocak’ta başlayan halk ayaklanması; solcu, laik, demokrat, İslamcı ve sivil tüm unsurların hep beraber diktatör Bin Ali’nin 23 yıllık baskı ve zorba yönetimine dur ve yeter isyanıydı.
Mısır’da 30 yıldır iktidarı elinde bulunduran Hüsnü Mübarek tüm muhalefete adeta kan kusturmaktadır. Ülkede siyasi ve ekonomik yolsuzluklar, baskılar halkı isyan etme noktasına getirmiştir. Çanak antenler, sosyal paylaşım siteleri, twitter ve facebook ile kitleler birbirleri ile örgütlenip siyasi ağlar oluşturuyorlar.
Mısır da Tunus gibi baskıcı ve tahammülsüz bir yönetim tarzı ile Mısır halkının sabır sınırlarını zorlarken, Tunus Mısır halkına bir umut ve heyecan vermiştir. Ürdün ve Yemen’deki siyasi ve ekonomik şartların asla Tunus ve Mısır’dan aşağı kalır tarafı yok. Diğer Arap ülkelerine baktığımızda Suriye’de de durum farklı değil. Bu ülkelerde insan hakları, muhalif siyasi partiler ve STK’ların her türlü örgütlenme ve fikir beyan etme hakkı maalesef hiç olmamıştır.
Arap dünyasının yeni jenerasyonu bilgisayar, cep telefonu ve uydu iletişim imkânları ile yoğrulup şekillenmekte. Dünyadaki özgürlük mücadelelerinden cesaret ve heyecan almaktadırlar. Suriye’de 40 yıldır baba Hafız Esad’ın kurduğu tek partili Baas yönetimi maalesef halen devam etmektedir. % 10 Nusayri Baas, % 90’lık Sünni nüfusu yönetmeye devam ediyor. Suriye’de, internet iletişimi devlet kontrolündedir, hükümetin hiçbir kurumunu eleştiremezsiniz.
1982 Hama katliamının üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen 40 bin insan kayıptır. Toplu mezarları hâlâ bulunmamıştır. Bir milyonu aşkın Suriyeli ülkesine gelememektedir. Suriye’de Baas partisinin dışında bir partinin seçime girmesi mümkün değildir. Beşşar Esad’ın 2000 yılında babasının yerine geçmesi ile beslenen ümitler boşa çıkmıştır. Suriye hapishanelerine hiçbir uluslararası gözlemci ve insan hakları örgütü bugüne kadar girememiştir. Suriye’deki Baas yönetimi azınlığın çoğunluğa hükmettiği ve Ortadoğu’da Saddam Baas yönetimi ile eş değer bir istihbarat devleti özelliğini sürdürmeye devam etmektedir. Batıya karşı yumuşak laik bir görüntü veren Suriye rejimi, içeride tam bir baskıcı ve insan hakları ihlallerinde nefes aldırmayan bir yönetim hüviyetindedir. Tabiî ki batı ve ABD’nin her zaman Suriye’de % 10’luk Nusayri azınlığı, % 90 Müslüman Kardeşler’e tercih ettiği ve derin muhafaza altında tuttuğu da ayrı bir gerçek.
Fakat Suriye, Mısır ve Ürdün’ün kendi halklarının siyasi ve insani haklarına saygı göstermekten başka çarelerinin kalmadığını da artık görme zamanı gelmiştir. Filistin ve Gazze intifadaları, Irak direnişi, Afganistan’da Taliban’ın dünyanın en modern ve güçlü NATO ordusuna karşı 11 yıldır direnişi Mısır, Tunus, Cezayir, Ürdün, Suriye ve Libya gibi baskıcı aile, aşiret yönetimlerine karşı halkları cesaretlendirmektedir.
Modern dünyada insanlar yaşamaya değer bir ortam bulamadıklarında, ölmeye kendilerini çok rahat adayabiliyorlar. Modern İslam topraklarında kendini feda etme eğilimleri çok kolay bir tercih haline gelebiliyor. Aslında yaşadığımız yüzyılda İslam dünyasında yeni, psiko-sosyolojik tahlillerin masaya yatırılması gerekiyor. İslam dünyası 2015’lere çok sürpriz değişimlerle girecektir.
Son olarak “Suriye ve Mısır Tunus olur mu?” sorusuna şu cevap verilebilir: Suriye, Mısır ve Ürdün yönetimi halklarına zeytin dalı uzatıp onların isteklerine kulak verip, haklarını verdiği sürece Tunus olma şansı yoktur. Aksi halde, Arap baskıcı liderlerinin sonu Saddam ve Bin Ali gibi olacaktır...
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT