Suriye rüzgara karşı direnecek mi?
2011 Arap isyan rüzgarları Tunus ve Mısır’da heyecan yaratırken Yemen, Bahreyn ve Libya da tedirgin ve tartışmalı bir havaya büründü.
Reel politik gerçekler, İlahi adalet karşısında er geç yıkılmaya mahkumdur.
Yemen, Bahreyn ve Libya’da yaşanan kanlı isyanlar, aylardır iktidar ve halk çatışması şeklinde devam ediyor. Akan kanlar coğrafyamızın ve medeniyetimizin ruhunu kanatıyor. Kendi ellerimizle diktatörlerimizin sayesinde, yaralı bir tarih yazıyoruz. İsyan rüzgarları Suriye’ye ulaştı. 15 Mart’ta Suriye’nin güneyinde Deraa kentinde başlayan olaylar hâlâ devam ediyor. Yüzlerce ölü ve yaralı var, her cenaze ve Cuma namazından sonra gösterilerde ölümler yaşanıyor. Dünya medyası Suriye’den yayın yapamadığı için sağlıklı haberler alamıyoruz, sadece cep telefonları ve kısıtlı internet bağlantıları ile iletişim sağlanıyor. Olaylar Şam, Hama, Halep, Kamışlı, Baniyas, Selimiye ve Lazkiye şehirlerine sıçramış durumda. Gösterilerin büyümesi Beşşar Esad’ı acil kararlar almaya zorladı.
Esad Cuma günü 48 yıllık olağanüstü hali kaldıracağını, siyasi partilere izin verileceğini, memur maaşlarına yüzde 30 zam yapacağını açıkladı, ardından 260 siyasi tutukluyu serbest bıraktı.
Esad’ın danışmanı Buseyna Şaban, halkın taleplerinde haklı olduğunu ve en kısa zamanda reformların gerçekleşmesi için çalışma yapılacağını açıkladı. Buna rağmen Cuma gününden beri gösteriler devam ederken halkın üzerine ateş açılması bir türlü önlenemiyor. Muhalifler reform sözlerine güvenmiyorlar.
Sorun 40 yıldır Baas diktatörlüğü altında yaşayan ve % 12 Nusayri azınlığın, % 70 Sünni, % 18 Hristiyan çoğunluk üzerindeki siyasi tahakkümünden kaynaklanıyor.
2000 yılında Suriye’nin başına geçen Beşşar’dan Suriye halkı çok ümitli idi. 10 yıldır kendisinden beklenen toplumsal açılım ve reform programlarının sürekli ertelenmesi, bu gün verilen reform sözünün Suriye halkı karşısında inanırlılığını yitirmişe benziyor. Suriye halkı Beşşar’a karşı az da olsa güven duygusu ile yaklaşıyordu. Beşşar’ın, babası Hafız Esad döneminin 40 yıllık tutucu ve derin Suriye Baası karşısında çaresizliği ve zayıflığını kabul etmek gerekiyor.
Beşşar’ın günümüz dünya gerçeğini iyi okuyan liderler arasında olduğunu kabul edebiliriz, fakat Suriye’nin çok güçlü ve derin Baasçı kadroları karşısında halkın beklediği radikal reformları yapacak siyasi gücü oluşturamadı. Ülke yönetiminin başına İngiltere’den tıp doktoru olarak babasının ani rahatsızlığı dolayısı ile acele bir şekilde getirilmesi ve küresel değişim rüzgarlarının en sert esmeye başladığı bir süreçte politika hayatına girmesi onun için dezavantajlı bir durumdu. Suriye derin güçleri Beşşar’ın arzu ettiği reformları yapmasına hep engel oldu.
Bu gün Suriye bu rüzgara direnebilecek mi? Asıl sorun burada. Suriye’nin yapısı çok farklı, bu isyan rüzgarı Suriye için çok geç kalmış bir fırtınanın habercisidir. Suriye’de 1982 yılında 30 bin kişinin öldüğü, 20 bin insanın hâlâ kayıp olduğu Hama olayları, 1,5 milyon Kürtün siyasi-sosyal talepleri, 2 milyon ülke dışında yaşayan sürgünü ile yıllardır biriktirdiği sorunlar bugün isyan rüzgarına dönüşmüş, belirsiz bir sürece girmiştir. Baas rejimi ülkenin siyasi ve ekonomik değerlerini Suriyelilerle asla paylaşmak istemiyor. Burada Suriye için iki önemli ülke var: Türkiye ve İran. İki dost ülke, Suriye’de akan kanı durduracak tecrübe, birikim ve güce sahiptir.
Suriye’de sadece muhalif değil, hükümete karşı devlet içersinden statükocu Baas darbesi oluşma tehlikesi de mevcuttur. Suriye’de olayların büyümesi Bahreyn benzeri (Allah korusun) Şii-Sünni çatışmasını körükleyebilecek bir potansiyele sahiptir. Suriye için son şanstır bu. Yöneticiler ellerini çabuk tutarak reform kararlarını samimi ve hızlı bir şekilde gerçekleştirmeliler. Sürgünde bulunan muhalifler ile masaya oturma zamanı gelmiştir. En önemli sorun Suriye Devleti, Hükümeti, Baas yöneticilerinin bu gerçeği görmeleri, kabul etmeleridir. Bu rüzgarın önünde durmak çok zor. Suriye üzerinden jeopolitik, stratejik hesap yapan ülkelerin şunu unutmaması gerekir ki; reel politik gerçekler ilahi adalet karşısında er geç yıkılmaya mahkumdur.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT