Suriye Politikasını Eleştirenler, Tam Olarak Ne Demeye Çalışıyor?
Şebbiha ve Devrim Muhafızları geçerli bir barış perspektifi için bizimkilerin ağzına bakıyordu da, bizimkilerin ağzından doğru dürüst bir şey çıkmayınca Suriye’yi yakıp yıkmaya mecbur kalmıştılar sanki!
Hakan Albayrak / Karar Gazetesi
Vallahi anlamadığım için soruyorum, polemik olsun diye değil:
Türkiye’nin bugüne kadarki Suriye politikasının yanlış olduğunu söyleyenler tam olarak neleri yanlış buluyorlar ve onlara göre doğru olup da yapılmayanlar tam olarak nelerdir?
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş mesela; tam olarak ne demeye çalışıyor?
Türkiye’nin bugün başına gelen birçok şeyin Suriye politikasından kaynaklandığı tespiti iyi hoş da, bundan tam olarak hangi neticeyi çıkarmamız gerekiyor?
“Ben bunu yıllardır söylüyorum” diyor Numan Kurtulmuş…
Tamam da, tam olarak nedir yıllardır söylediği?
Ardından gelecek cümleyi umut ve heyecanla bekliyoruz, ama gele gele şu cümle geliyor:
“Keşke zamanında geçerli bir barış perspektifi geliştirilebilseydi.”
(Bkz. Murat Yetkin’ın 18 Ağustos 2016 tarihli Hürriyet’te yer alan “Numan Kurtulmuş: Başımıza gelen birçok şey Suriye politikası sonucu” başlıklı yazısı)
***
Zamanında geçerli bir barış perspektifi geliştirilebilseydi çok iyi olurdu tabii.
Erdoğan, Davutoğlu, Fidan ve daha birçok devlet yetkilisi bu konuda elinden geleni yaptı.
Ankara-Şam-Tahran hattında aylar boyunca mekik dokudular geçerli bir barış perspektifi geliştirebilmek için.
Geçerli bir barış perspektifi ancak Suriye halkının köklü değişim talepleri göz önünde bulundurularak geliştirilebilirdi, fakat halk ayaklanmasının 1982’de Hama’da olduğu gibi bombardıman marifetiyle bastırılabileceğini zanneden Esed ve İranlı ağabeylerinin müstekbirane tutumları yüzünden Türkiye’nin bu yöndeki gayretleri boşa çıktı.
Bir vesile ile bizzat ben de görüştüm İranlı yetkililerle; ‘O isyancılar böcektir, ezer geçeriz’ tavırlarına bizzat ben de şahit oldum.
***
Numan Kurtulmuş ve benzerleri, AK Parti iktidarının vaktiyle Suriye için geçerli bir barış perspektifi geliştiremediğini iddia ediyorsalar, ya Erdoğan ve Davutoğlu’nun o dönemdeki mezkûr çabalarını görmezden geliyorlar veya Suriye diktatörü Beşşar Esed ile İranlı ağabeylerine Polyanna’nın baktığı gibi bakıyorlar.
Sanki Esed, Hamaney, Kasım Süleymani dünyanın en makul ve mutedil beyefendileriydi de, geçerli bir barış perspektifi bizimkilerin kabalığı yüzünden geliştirilememişti!
Şebbiha ve Devrim Muhafızları geçerli bir barış perspektifi için bizimkilerin ağzına bakıyordu da, bizimkilerin ağzından doğru dürüst bir şey çıkmayınca Suriye’yi yakıp yıkmaya mecbur kalmıştılar sanki!
Bu mudur?
Değilse nedir?
“Geçerli bir barış perspektifi geliştirilemeyince Türkiye size göre tam olarak nasıl davranmalıydı?” sorusu da cevap bekliyor.
***
Bana göre, AK Parti iktidarı, Der’a olayları ile başlayan Suriye krizinin barışçı yollarla çözümü için canla başla çalışırken de doğru olanı yapıyordu, uzlaşma imkânının ortadan kalktığını veya hiç var olmadığını tespit ve tecrübe ettikten sonra Esed rejimine cephe alıp devrimcileri alenen desteklemekle de doğru olanı yaptı ve yapıyor.
Ben bu görüşümü birçok yazımda teferruata da girerek sarih bir şekilde gerekçelendirdim.
Suriye siyasetini tu kaka edenlerden de aynı şeyi bekliyorum.
“Keşke zamanında geçerli bir barış perspektifi geliştirilebilseydi” deyip geçmek olmaz yani.
Biraz daha özen lütfen.
***
Önümüzdeki günlerde -inşaallah- bu mevzuu bir kere daha enine boyuna tartışalım.
Bugün için son olarak şunu söylemekle yetineyim:
PKK’nın onlarca vatandaşımızı paramparça eden bombalı saldırıları terörle mücadele politikasının bir sonucu diye “öz yönetim” hendeklerini kapatmaktan pişmanlık duyacak değiliz.
HABERE YORUM KAT