Suriye Kıyamında Akıtılan Kanda Boğulacak Olanlar
Günümüzün Ashabı Uhdudu Suriye
2 yılı aşkın bir süredir bir kıyam ve kıyım yaşanıyor hemen burnumuzun dibindeki Suriye'de. Özgürlüğü, onuru ve dini için ayaklanmış bir halk, kanını ve canını veriyor bu uğurda. Şu ana kadar binlercesi çocuk ve kadın olmak 100 bini aştı bu yolda verilen kurbanların sayısı.
Kaç kişinin hapishanelerde tutsak olarak işkence tezgahlarından geçmekte olduğu, kaç kadın ve kızın tecavüze uğradığı ise bilinmiyor bile. Uçaklarla halkın üstüne bomba yağdıran, şebbiha denen insane kılıklı şeytanlardan oluşmuş canavar insan kasapları eliyle kendi halkını! doğrayan bir rejim - çete ve bu çetenin karşısında Allah'tan ğayri kimsesi bulunmayan mazlum lakin onurlu bir halk.
85.Buruc Suresinde kıssa edilen, sadece Rabbimiz Allah'tır dedikleri için ateş çukurlarında yakılarak katledilen Ashabı Uhdud olayı bir kez daha tekrar ediyor şu anda Suriye'de. İbret alınıp gerekli tedbirler alınmadığı için tarih bir kez daha tekerrür ediyor ve gerekli tedbirler alınmazsa yine tekerrür edecek şimdi ve ileride başka diyarlarda.
Suriye'de Çok Net Olması Gereken Saflar
İster islami, ister insani yönden bakılsın, çok açık bir durum var ortada. Zulmü ve canavarlığı, haksızlığı ve despotluğu açık ve net Esed liderliğindeki Baas rejimi ve onun direkt ve dolaylı destekçileri ile, karşısında ölüm kalım mücadelesi veren, mazlum ve mağdur ama özgürlüğünün, onurunun ve dininin derdinde olan direnişçi Suriyeliler.
Bu durumda tüm dünya kafirleri ile bu kafirlerin islam memleketlerinde yerli işbirlikçileri olan laik ve sekülerist kesimlerin safının Esed çetesinin yanında olması gayet normal. Bu kesimlerden Müslimlerin ve mazlumların yanında olmasını beklemek, kendi iddialarımızla çelişmek olur zaten. Geleneksel Müslüman olan halklarımızın da maalesef gaflet ve delalet nedeniyle bu taraklarda bezi yok. İslama ve Müslümanlara düşman değilseler de, halihazırdaki islam anlayışları ve bilinç seviyelerinde bu ve benzeri konularda onlardan doğru bir tavır beklemekte makul değil.
Bizi kahreden durum, doğru tarafta olması gereken bir takım İslamcıların yalpalaması ve hatta zalimlerin safında yer alması. Suriye kıyamında kendisinin Allah yolunda olduğunu ve cihad ettiğini söyleyen bir İslamcının tarafının neresi olacağı üzerinde düşünülemeyecek kadar açık ve net aslında. Kur'anın başta 4.Nisa Suresi 74'ten 77'ye kadar olan ayetler olmak üzere pek çok ayeti ve peygamberimizin siyretindeki uygulamaları, kendilerini bu kaynakların muhatabı gören tüm İslamcıların hangi tarafta olması gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Suriye Sınavında Dökülen İslamcılar
Ne yazık ki Suriye kıyamında Türkiyeli İslamcıların önemli bir kısmı çok kötü bir sınav verdi ve sınıfta kaldı. Bu dökülen İslamcıların şii yada şii sempazitanı olan kısmı açıkça ve birer nefer olarak yanında yer aldılar Esed tağutunun.
Şii olmayan İslamcıların bir kısmı direniş hattı, batı komplosu gibi mazeretlerle, aslında Esed zalim ama diyerek Esed'in yanında saf tutmuş oldular. Bir kısmı da ne Esed'in nede muhaliflerin yanında yer almadığını iddia ederek aslında Esed'in yanında yer almış oldu haklı ve mazlumun yanında, haksız ve zalimin karşısında yer almayarak.
Bu esnada Esed çetesi ve işbirlikçileri günlük ortalama yüz kişiyi öldürmeye, sayısı belirsiz işkence ve tecavüzlere devam ettiler pervasızca. Çünkü görmüşlerdi muhaliflerin arkasında Allah'tan başka kendilerini engelleyebilecek ve hesap soracak bir gücün bulunmadığını, yaptıklarının dünyada yanlarına kar kalacağını, tıpkı Bosna'da olduğu gibi.
Allah'a ve Ahirete inanmadıklarından yaptıklarının hesabını ahirette vermek gibi bir dertleri yok. Bu nedenle yaptıkları korkunç zulüm ve canavarlıklardan vaz geçmeleri düşünülemezdi zaten. Bu tipler Allah ve ahiretten değil dünyevi güçlerden korkarlar ancak. Nitekim 59.Haşr Suresi 13. ayette deniyor ki gerçek anlamda imanı bulunmayan dünyevileşmiş Yahudiler için, onlar Allah'tan ziyade sizden korkarlar diye.
Elbette Suriye'ninde Hesabı Sorulacak Bir Gün
Muhtemelen Suriye'de yapılan bu zulüm ve canavarlıklar dünyada yanlarına kalacak tıpkı Bosna'da olduğu gibi. Müslümanlar zulümlerin hesabını soracak seviyede bir güç olana değin de devam edecek bu zulümler ve yapanın yaptığının yanına kar kalması realitesi.
Lakin ahirette mutlaka ve mutlaka sorulacak bu canavarların hesabı. Öncelikle Esed çetesi mensupları ve ağababalarından sorulacak. Esed ve baas rejimi ile onları her yönden destekleyen islami! İran rejimi ve Hizbullah yöneticileri ile savaşa katılan militanlar çok acı verecek bu canavarlıkların hesabını, daha doğrusu veremeyecekler.
Aynı zamanda muhaliflere destek oluyormuş gibi yaparak köstek olan demokrat ve insancıl! batı rejimleri ile şeriatla yönetilen! Arap krallık rejimleri de verecek bu acıların hesabını. Elbette bu rejimleri direkt yada dolaylı destekleyen halklarda verecek üzerlerine düşen sorumluluklara dair hesaplarını.
Suriye Kıyamından Dolayı Hesap Veremeyecek Olan İslamcılar
Lakin iş bununla kalmayacak, sizlerde vereceksiniz bu acıların hesabını ey yanlış saflarda yer alan İslamcılar. Bu dünyada insanlara sunduğunuz batı komplosu, direniş cephesinin zayıflaması, anti kapitalizm gibi bahaneler paçavra gibi yüzünüze fırlatılacak hesap yerinde. Bu canavarlıklara, işkence ve tecavüzlere dolaylı desteğinizin, yokmuş gibi görmezden gelerek olan dolaylı katkılarınızın hesabını çok acı olarak vereceksiniz, daha doğrusu veremeyeceksiniz.
Bu dünyada görmezden geliyorsunuz bu zulüm ve canavarlıkları, lakin ahirette çok acı olarak göreceksiniz. Bu dünyada mazlum Suriyelilere destek için uzatmadığınız ellerinize hesap yerinde mazlumların kanları bulaşacak. Bu dünyada duymak istemediğiniz işkence edilen ve tecavüze uğrayanların çığlıklarıyla dolacak kulaklarınız hesap yerinde.
Dünyada devekuşu gibi başlarınızı kuma gömerek Suriye'de yaşanan canavarlıkları görmezden gelmeye çalışmış olabilir, kulaklarınızı ideolojik gevezeliklerle doldurarak çığlıkları duymamaya çalışmış olabilirsiniz.
Lakin kaçış ve kurtuluşunuz olmayacak orada. Dünyada karıştırdığınız akı karayı hesap yerinde net olarak seçeceksiniz ve yüzleriniz simsiyah olacak utanç ve dehşetten dolayı.
Üstelik sizin hesabınız çok ç ok ağır olacak diğerlerine göre. Çünkü sizler diğerlerinden farklı olarak Kur'ani gerçeklerle muhatap olmuş, bu gerçekleri kendiniz için ahid edinmiş, kendinizi hakkın şahitleri olarak vasıflandırmıştınız. Bu nedenle sadece kişisel olarak yanlış safta yer almıyor, aynı zamanda yanlış haktan gafil olanların yanlış safta yer almasına vesile ve bilinçli olarak zulüm safında yer alanlara bahane oluyorsunuz.
Zalimle Mazlumu Aynı Kefeye Koyanlar
Hadi sosyal ve siyasal kendinizce makul bir takım gerekçelerle direnişi mahkum ettiniz ve direnişçilere destek vermediniz, bunu anlayama çalışalım. Zaten bizler savaş ahlakı içinde cereyan eden ölümleri şehitlik olarak onurla kabulleniyoruz ve bunlardan dolayı acı duymuyoruz. Bu nedenle eğer Suriye'de savaş hukuku ve ahlakı içinde cereyan etse idi bu kadar acı olmayacaktı durum. Lakin binlerce masumun öldürülüşünü, işkence ve tecavüzleri, uçaklarla ve füzelerle yıkılan binaların altında ölen sivil halkı nasıl görmezden geliyorsunuz? Yoksa Esed çetesi mensupları gibi onların bunu hak ettiklerini mi düşünüyorsunuz.
Tutturmuşsunuz birde üstüne üstlük Esed'te zalim, muhalifler de diyorsunuz. Çarpıtmanın bu kadarına pes doğrusu. Pireyi deve, deveyi pire yapmayı hangi vicdanla kabullenebiliyorsunuz. Bu gün değil, 1970'lerden beri tamamen zulüm ve canavarlıkla ayakta duran, 1982'de Hama'da 30 ile 50 bin civarında, son iki yıllık süreçte en az 100 bin insanı canavarca katleden bir çetenin zulümleriyle, muhaliflerin münferit ve istisna kabilinden yanlışlarını nasıl aynı kefeye koyabiliyorsunuz. İnsanları haksız yere katleden, işkence ve tecavüz yapanlarla; haksız yere katledilenlerin kısas hakkını kullananları, işkence ve tecavüzcüleri islami kurallara göre cezalandıranları nasıl aynı terazide tartabiliyorsunuz.
Esed çetesinin binlerce canavarlığına kör olan gözleriniz, muhaliflerin devede kulak misali yanlışlarına ve hatalarına nasıl dürbün kesiliyor? Mesela sırf bir muhalifin ailesi diye bir kadına ve kıza tecavüz edip üstelik bunu cep telefonuna görüntülü olarak kaydeden bir şebbihanın yaptığı zulüm ile, şebbihanın yaptığı bu iğrenç zulmünden dolayı ölüsünün ciğerini çıkarıp çiğnemek gibi saçma ve çirkin bir iş yapan muhalifi nasıl aynı kefeye koyabiliyorsunuz.
Eğer bir an önce tevbe edip hatanızı telafi etmeye çalışmazsanız boğulacaksınız bu kanda. Ahiretteki hesaptan önce dünyada soracak Yüce Allah bu ihanetinizin hesabını, hem de çok acı olarak
YAZIYA YORUM KAT