Suriye İntifadası Adana'dan Selamlandı
Adanalı Müslümanlar Suriye İntifadasının 3. Yılında Destek Eylemi Gerçekleştirdiler.
Suriye İntifada’sının 3. yılında Adana Ümmet ve Kardeşlik Platformu eylem yaptı.
Programın sunumunu Hakan Yalınız gerçekleştirdi. Suriye’deki destansı direnişin örnek alınması gerektiğine vurgu yapan Yalınız, Adana ve çevresindeki Suriyeli muhacirlerin hakkındada bilgiler verdi.
Hakan Yalınız’ın ardından Yediveren Derneği Başkanı Ali Bozkuş Suriye’de yaşananların tarihsel gelişimini anlattığı bir konuşma yaptı. Bozkuş Adana’da yaşayan müslümanlar olarak “müslümanlar kardeştir” şiarından dolayı Baas zulmü karşısındaki Suriye’li kardeşlerimizin yanında olduklarını göstermek için toplandıklarını açıkladı. Konuşmasının devamında ise sürecin gelişimini, Baas diktasının halkı sindirme harekatını ve halkın direnişini anlattı.
Ali Bozkuş’un konuşmasından sonra Özgür-Der mensubu Mahşuk Özdemir Sinan Ceran’ın Suriye İntifadası’nın 3. Yılına ithafen yazdığı “isyan gazeli” adlı şiiri okudu.
Program boyunca “Baas diktası Rusya’nın kuklası”, “lebbeyk ya Allah”, “yaşasın Suriye cihadımız”, “direniş haktır engellenemez”, “şehitlerin yolunu sürdüreceğiz”, katil Rusya Suriye’den defol, katil ABD Ortadoğu’dan defol” ve “Suriye cihadı onurumuzdur” sloganları atıldı.
Basın açıklamasını ise Heda-Der Adana Şubesi Başkanı Murat Özdemir okudu ve eylem sona erdi.
RECAİ AGUŞ / HAKSÖZ HABER
Basın açıklamasının tam metni:
SURİYE İNTİFADASI 3.YILINDA
Ortadoğu halkları 1.Dünya savaşı sonrasında emperyalist güçler tarafından işgal edildiler ve 2.Dünya savaşı sonrası şartlarında ise işbirlikçi karakteri ağır basan despotik iktidarlara terk edildiler. İster NATO bloğuna isterse Sovyetler Bloğuna dahil olmuş olsunlar İslam dünyasındaki despotik iktidarların en belirgin vasfı İslami hareketlerin bastırılmasıydı. Ortadoğu halkları on yıllar boyunca bu kukla yönetimlerin tutsağı oldular. Fakat; 2010 yılının Aralık ayına gelindiğinde, Tunus'ta çıkan kıvılcımla bu yönetimlere karşı bir kıyam başladı. Zulüm ve baskı altındaki halklar adalet ve özgürlük talepleriyle ayaklandılar ve bu ayaklanma kısa sürede tüm Ortadoğu'yu sardı.
Suriye'de ise 40 yıldır her türlü muhalefet bu tür bir yönetim tarafından ezildi ve yok edildi. Hakkaniyet küçük bir azınlık dışında kimseye layık görülmedi. Emperyalizme ve Siyonizme karşı “Direniş cephesi” sıfatı isnat edilen Baas cuntası her zaman Müslüman halka karşı konumlanmış ve savaşmıştı. Halkın üzerine tankların sürülmesi, zindanların İslami cemaat mensuplarıyla doldurulması yada kitlesel sürgünler rutin gelişmelerden sayılmıştı. 2011 yılının Mart ayında mazlum halk; rejime karşı biriken derin ve büyük öfkesinin neticesi olarak, intifada kıvılcımıyla ayaklandı. İntifada önce insani talepler ve barışçı gösterilerle ortaya çıkmıştı. Ancak bu altı aylık süreçte rejimin taleplere kayıtsız kalması ve şiddetle karşılık vermesi üzerine intifadanın seyri değişmiş ve silahlı direnişin zemini oluşmuştur. Suriye’de her türlü baskıya, katliama ve sınırı olmayan bir işkence şebekesine karşı, açlığa, yokluğa, tüm imkânsızlıklara rağmen fedakârca, destansı bir direniş sürdürülmektedir.
Bugün Suriye intifadasının 3.yılına girdik. Esed diktasının 24 aylık bilançosu 70.000 ölü, onbinlerce kayıp, yüzbinlerce tutuklu ve milyonlarca muhacir. Suriye'deki bu durum o kadar sıradan bir hal aldı ki haber kanalları dahi 50-60 ölüyü rutin durum olarak değerlendiriyorlar. Ünlü bir şahsiyetin ölümü haftalarca medyanın gündeminden düşmezken Suriye’de ki katliamların çoğu haber bile olmuyor.
Şüphesiz ki Suriye halkı adalet ve özgürlük mücadelesinde yalnız bırakıldı. Zalim rejime karşı destansı direnişi sistematik bir tarzda hem içeride hem de dışarıda samimiyetsiz, tutarsız yaklaşımlarla gölgelenmeye ve kirletilmeye çalışıldı. Aradan iki yıl geçmesine rağmen bu aşağılık tezlerin hâlâ tedavülden tam olarak kaldırılmadığını ibretle izliyoruz. Batılı güçler adına yapılan sayısız açıklama ve izlenen politikalar açıkça Suriye halkının yaşadıklarının emperyalistlerin umurunda olmadığı gerçeğini ortaya çıkarmasına rağmen yalanlardan medet umanlar hâlâ Suriye’li Müslümanları Batı’ya, NATO’ya hizmet etmekle suçlama çirkinliğini terk etmiş değiller. Suriye halkını "zavallı piyonlar" ya da "işbirlikçi hainler" olarak niteleyenleri tövbe etmeye, dünyayı bu zulme karşı duyarlı olmaya ve zalim Baas rejimini bu zulme son vermeye davet ediyoruz.
Suriyeli kardeşlerimizin iki yıldır maruz kaldıkları korkunç zulümlere, insanlık suçlarına karşı bu kararlılıklarını sürdürmeleri, Allah’tan başkasına boyun eğmeyeceklerini haykırmaları sadece Suriye halkının tarihi açısından değil, ümmetin geleceği açısından da büyük bir onur, paha biçilmez bir kazanım olmuştur. Şüphesiz en kısa zamanda Baas diktasının tümüyle çöküp, tarihin çöplüğüne atılması ve mazlum Suriye halkının yaşadığı acıların bir an önce son bulması dileğimizdir. Allah-u Teâlâ’ya Müslümanların Tevhid bayrağını Şam’da Esed firavununun sarayına çekecekleri günü yakın kılması ve kıyamı zaferle taçlandırması için yalvarıyoruz. Bununla beraber bir kere daha nihai sonuçtan öte Allah için kıyama kalkışmakla birlikte Suriye halkının mücadeleyi kazanmış olduğunun da altını çiziyoruz.
Rabbimizden 3. Yılında kardeşlerimizin mücadelesini nihai zafere eriştirmesini, ayaklarını sabit kılmasını, bizleri de zulme ve zorluğa karşı İslami kardeşlik ve dayanışma ruhuyla bu haklı ve onurlu mücadeleye karşı sorumluluğunu ifa eden müminlerden kılmasını niyaz ediyoruz.
Bizler Adana Ümmet ve Kardeşlik Platformu olarak; “Allah’ım senden başka kimsemiz yok” diye haykıran Suriyeli kardeşlerimizi ne Baas diktatörlüğünün olmayan insafına, ne de emperyalist güçlerin keyfine terk edemeyiz! Biz Müslümanlar “Rabbimiz, bu zalim güruha karşı bize katından bir yardımcı gönder” diye yalvaran mazlum kardeşlerimize sahip çıkmak için elimizden geleni ortaya koymak ve Müminlerle dayanışma sorumluluğumuzu en güzel bir şekilde yerine getirmekle mükellefiz.
ADANA ÜMMET ve KARDEŞLİK PLATFORMU
HABERE YORUM KAT