Suriye Dürzileri, İntifada ve Esed Rejimine Yaklaşımları
ORSAM’dan Oytun Orhan Dürzilerin Suriye İntifadası ve Esed rejimi karşısında edindikleri tutumu yazmış.
HAKSÖZ-HABER
ORSAM’dan Oytun Orhan Dürzilerin Suriye İntifadası ve Esed rejimi karşısında edindikleri tutumu yazmış.
“Suriye İç Savaşında Dürziler” başlığı taşıyan incelemesinde Oytun Orhan, Suriye İntifadasının başlangıcından bu yana Dürzi toplulukların muhalifler ve Esed rejimine yaklaşımlarını ve geliştirdikleri tutumlara dair dikkat çekici bilgi ve değerlendirmelerde bulunmuş.
İnceleme dosyasından öne çıkan bazı tespitler:
“Dürziler Suriye’de azınlık ittifakından ziyade herkes ile konuşmaya imkân sağlayacak bir açık kapı politikası izlemeyi tercih etmektedir.”
“Suriyeli Dürzi dini liderler, Dürzilerin sadece kendi vilayetleri yani Suveyda’yı savunmak üzere silahlanacağını açıklamış ve Suriye ordusuna ülkenin farklı yerlerinde savaşması için asker göndermeyi reddetmiştir. Bu yaklaşım Suriye Dürzileri ile rejim arasında sorun yaratmaktadır.”
“Suriye Dürzilerinin yaşadığı Suveyda Vilayeti’ne, rejim yanlısı hiçbir dış gücün girişine de izin vermemektedirler.”
İnceleme yazısının tam metni:
SURİYE İÇ SAVAŞINDA DÜRZİLER
OYTUN ORHAN / ORSAM
Suriye İç Savaşı'nın gelişiminde, Suriyeli etnik/dinsel azınlık gruplarının pozisyonu belirleyici unsurlardan biri olmuştur. Suriye rejimi, halk ayaklanmasının başlamasından itibaren 'azınlıklar ittifakı' oluşturma çabası içindedir. Böylece ülkeyi 'Sünniler ve diğerleri' temelinde bölerek ve karşı kampı olabildiğince radikalleştirerek, diğer tüm grupları kendi etrafında seferber etmeye çalışmıştır. Suriyeli dini bir azınlık grubu olan Dürziler de rejimin kendi yanına çekmeye çalıştığı hedef gruplardan biridir. Rejimin stratejisi Dürziler özelinde belli açılardan ‘başarılı’ olmuştur. Suriye’de Dürzilerin büyük bölümü Ürdün sınırında yer alan Suveyda Vilayeti’nde yoğunlaşmıştır. Burada istisnalar hariç rejim karşıtı büyük olaylar yaşanmamış ve muhalif hareketler ortaya çıkmamıştır. Buna rağmen, Suriye Dürzilerinin ülkedeki Arap Alevi ve Hıristiyanlar gibi diğer azınlık gruplarından farklı olarak, kendilerine has bir yaklaşım geliştirdiklerini söylemek mümkündür.
Suriye Dürzileri bir azınlık grubu olmanın getirdiği psikoloji ile, devlet ile muhalifler arasında yaşanan çatışmada tarafsız kalma çabası içindedir. Suriye Dürzileri bir taraftan güvenlik kaygısı içinde olsa da yüzyıllardır çatışmalar, katliamlar ve iç savaşlardan kurtulmayı başarmış olduklarına, dolayısıyla hayatta kalma konusunda doğal bir içgüdüye sahip olduklarına inanmaktadır. Tarihsel bellek, yüzyıllardır hayatta kalmak için verilen mücadele, Suriye Dürzilerinde, bu tarz durumlarda nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda doğal bir refleks geliştirmiştir. Dürziler arasında kendini savunma mekanizması çok gelişmiştir. Suriye Dürzilerinin Suriye İç Savaşı'nda aldıkları pozisyon ve izledikleri politikalar tam da bu geleneğin, siyasi kültürün bir yansıması şeklindedir. Bir Lübnan Dürzisinin söz konusu yaklaşım konusunda tarihten verdiği örnek çarpıcıdır. Ayn Calud Savaşı sırasında, Dürzi aşiretlerden biri aşiret üyelerinin bir kısmını savaşmak üzere Moğol bir kısmını da Memlük ordusuna göndermiştir. Böylece savaşın galibinin kim olacağından bağımsız olarak aşiretin güvenliğini güvence altına almıştır.
Suriye Dürzileri, hiçbir zaman bütün kartlarını açık oynama şanslarının olmadığını ifade etmektedir. Ortadoğu’da Kürtlerin sonuna kadar gidecek şekilde politika belirlediklerine, ancak kendilerinin küçük bir azınlık olarak oyunu böyle oynama şanslarının olmadığına inanmaktadırlar. Genel olarak, yaşadıkları toplum ve devlet ile uyumlu olma çabası içinde oldukları söylenebilir. Bir Dürzi kanaat önderinin ifadesi ile, “Dürzilerin kaybetmeyi göze alma lüksü yoktur.” Dürziler Suriye’de azınlık ittifakından ziyade herkes ile konuşmaya imkân sağlayacak bir açık kapı politikası izlemeyi tercih etmektedir.
Tüm bu nedenlerle, Dürzilerin Suriye İç Savaşı'nda kendine has bir tutum aldığını söylemek mümkündür. Dürziler büyük ölçüde rejim ile saf tutmuş olsa da, muhalifler ile de doğrudan çatışmaya girmeme ve gerektiğinde iletişim kurma ve işbirliği yapma yolunu tercih etmiştir. Ordu ile birlikte muhaliflere karşı savaşma konusunda son derece temkinli davranmaktadırlar. Dürzilerin geneli, rejim yanında yer alsalar da tam anlamıyla rejim yanlısı bir grup olarak görülmemeyi başarmıştır. Suriyeli Dürzi dini liderler, Dürzilerin sadece kendi vilayetleri yani Suveyda’yı savunmak üzere silahlanacağını açıklamış ve Suriye ordusuna ülkenin farklı yerlerinde savaşması için asker göndermeyi reddetmiştir. Bu yaklaşım Suriye Dürzileri ile rejim arasında sorun yaratmaktadır. Dürziler kendi gençlerini silahlandırmakta ve eğitmekte, bunun için rejimden finansal ve askeri destek almaktadır. 20 binin üzerinde Dürzi savaşçı, Suriye ordusuna entegre biçimde kendi bölgelerini korumaktadır. Ayrıca, Suriye Dürzilerinin yaşadığı Suveyda Vilayeti’ne, rejim yanlısı hiçbir dış gücün girişine de izin vermemektedirler. Rejim kontrolü altındaki diğer birçok bölgede Hizbullah başta olmak üzere çok sayıda yabancı savaşçı bulunurken, Suveyda’da Suriye dışından güç bulunmamaktadır. Bu da, Dürzilerin iç savaşın galibinin kim olacağından bağımsız olarak, güvenliklerini sağlamaları ve fiili otonom konumlarını sürdürebilmeleri açısından önemlidir.
Suriye Dürzilerinin uzantıları ve akrabaları Lübnan’da yaşamaktadır. Lübnan’ın Şuf Vilayeti’nde yoğunlaşan Lübnan Dürzileri ise Suriye krizi konusunda ikiye bölünmüş durumdadır. Lübnan Dürzilerinin önde gelen lideri konumundaki Velit Canpolat ve partisi Suriye’de Esad karşıtı bir pozisyon almıştır. Buna karşılık diğer büyük Dürzi ailesi ve Canpolat’ların siyasi rakibi olan Arslan ailesi ise, Esad rejimini destekleyen bir pozisyon almıştır.
Suriye Dürzileri arasında, nispeten zayıf olsa da farklı eğilimler söz konusudur. Bu anlamda bazı kesimler “Biz Dürziler olarak neden Esad ve rejimi hesabına kendimizi feda ediyoruz?” sorusunu sormaktadır. Eylül 2015 tarihinde Suveyda’da, rejim karşıtı Dürzi lider Şeyh Vahid El Belus suikast sonucu hayatını kaybetmiştir. Belus, Dürzi gençlerin orduda askerlik yapmasına karşı çıkıyordu ve Suveyda valisi ile emniyet müdürünün istifasını isteyen gösteriler düzenlemişti. Saldırıyı gerçekleştirenler bilinmese de bunun içerden güçlü Dürzilerin desteğiyle, Esad rejiminin saldırısı olduğu konusunda neredeyse kesin bir kanaat vardır. Rejimin bu eylemi, Dürziler arasında farklı yollara sapmayı düşünenlere düzen verme, tekrar düşünmeye yönlendirme çabası olarak görülmektedir.
Suriye Dürzileri arasında muhalif ya da rejim yanlısı bir siyasal hareket söz konusu değildir. Suriye Dürzilerini din adamları ve kanaat önderleri yönlendirmekte, onlara liderlik etmektedir. Genel olarak da halk ile din adamlarının paralel düşündüğü söylenebilir. Ana akım görüşü yansıtmasa da, rejim karşıtı Dürzi lider Şeyh Vahid El Belus alternatif görüşler dile getiren bir isimdi. Buna karşın, birçok Dürzi tarafından da hain olarak görülmekteydi. Suriye Dürzileri arasından alternatif bir görüş çıkma ihtimali olsa bile, Belus suikastından sonra bunun neredeyse imkânsız olduğu dile getirilmektedir.
Suriye Dürzileri açısından en yakın tehdit Nusra Cephesi’dir. Suveyda Vilayeti’nin yakın çevresinde Nusra Cephesi’nin ciddi varlığı söz konusudur. Hatta 2015 yılı ortalarında örgütün Suveyda kent merkezine ilerlemesi ihtimali konuşuluyordu. Aynı şekilde Haziran 2015 tarihinde İdlib vilayeti sınırlarındaki Dürzi yerleşim merkezi Ayn Laruz’da Nusra Cephesi ile Dürzi siviller arasında yaşanan bir anlaşmazlık sonucunda, 20 Dürzi Nusra Cephesi tarafından öldürülmüştü. Bu bölgelerde de Dürziler Nusra ile yakın komşudur. Aynı olayları takiben, bir Dürzi dini lider de yine Nusra Cephesi tarafından hapse atılmıştı. Lübnanlı Dürzi lider Velit Canbolat Suriyeli muhaliflerle diyalog başlatmak üzere bir girişim başlatmış ve bu kapsamda yine bir Dürzi olan Lübnan Sağlık Bakanı Vail Ebu Faur Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Velit Canbolat’ın çabası ve Türkiye’nin yardımları sayesinde, Suriye Dürzileri ile muhalifler arasındaki gerginliğe son verilmiştir. Tüm bu nedenlerle Dürzi toplumunun önde gelenleri halkın güvenliği açısından Suriyeli muhalifler ve özellikle de Dürzi bölgelerine yakın olan Nusra Cephesi ile ilişkileri iyi tutmak çabası içindedir. Dürziler, El Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi’ni terör örgütü olarak görmediklerini ifade etmektedir. IŞİD’in hiçbir zaman kendilerini kabullenmeyeceğini ancak Nusra Cephesi’nin farklı olduğunu düşümektedirler. Muhtemelen bu düşünce, Nusra Cephesi’nden tehdit algılamadıkları anlamına gelmemekte. Ancak Dürzilerin yukarıda bahsedilen hayatta kalma çabası, bu siyasi söylemin gerekçesi gibidir. Suriye Dürzileri ülkenin farklı kesimlerindeki güç dengelerini dikkate alarak, kendi güvenliklerini sağlamak için birbiri ile çelişik görünen pozisyonlar almak durumunda kalabilmektedir.
Suriye Dürzilerinin geleceğinin belirlenmesi açısından bir diğer faktör, İsrail’dir. İsrail içinde nüfusu130 bini bulan bir Dürzi azınlık yaşamaktadır. Bu kesim, İsrail güvenlik bürokrasisi içinde etkili konumdadır. Dürzilerin İsrail karar alma mekanizmalarındaki rolü, Suriye Dürzileri üzerinde bir İsrail koruma kalkanı yaratmaktadır. İdlib’te bir Dürzi din adamı Nusra Cephesi tarafından öldürüldükten sonra, İsrail uçakları örgüte hava saldırısı gerçekleştirmiştir. Hatta birçok yorumda, İsrail’in kendi sınırlarında ortaya çıkacak bir Dürzi devletini Suriye ile arasında bir tampon bölge olarak destekleyebileceği ileri sürülmektedir. Buna karşın Suriye Dürzileri bağımsız devlet, otonom bölge gibi konularda son derece muhafazakar bir tutum içindedir. Suriye’nin parçalanması ve şartların oluşması durumunda dahi bu yola başvurmayacaklarını, zira bunun kendilerini hedef haline getirebileceğini ifade etmektedirler. Dürziler Suveyda’da zaten fiilen otonomiye sahip olduklarına inanmaktadır. Dürzilerin en belirgin özelliklerinden biri, içinde yaşadıkları toplum ile uyumlu ve otoritesi altında yaşadıkları siyasal yapının sadık üyeleri olmalarıdır.
Son olarak, Dürzilerin Türkiye ile ilişkileri ve Türkiye algısına bakıldığında, taraflar arasında yakın ilişkiler açısından engel oluşturacak olumsuz bir tarihsel mirasın olduğunu söylemek mümkün değildir. Dürziler, Osmanlı döneminde merkezi otorite tarafından birçok alana, tampon bölge oluşturmak amacıyla yerleştirildiklerini belirtmektedir. Osmanlı ile Dürziler arasında yaşanan bazı olaylarda ise sorunun özünü dinsel olmaktan ziyade vergi sorunları oluşturmuştur. Suriye iç savaşında özelinde de Dürzilerin gerektiğinde muhalif kanat ile de iletişim ihtiyacı, bu kanalın Türkiye üzerinden açık tutulması ihtiyacını beraberinde getirmektedir.
Bu çalışma 8-13 Aralık 2015 tarihleri arasında Lübnan’da Suriyeli ve Lübnanlı Dürzi kanaat önderleri ila yapılan görüşmelere dayalı olarak hazırlanmıştır.
HABERE YORUM KAT