Suriye Direnişine Karşı Tutum Bağlamında Hamas-İran İlişkileri
Yazısında Suriye intifadası bağlamında Hamas-İran ilişkilerini değerlendiren Muharrem Güneş, ilişkilerin kopmasının sebebinin İran’ın dayatmacı ve pazarlıkçı tutumu olduğunu söylüyor.
Muharrem Güneş’in Yeni Akit gazetesindeki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (14 Haziran 2018) yazısı şöyle:
Hamas ve İran İlişkileri
Geçtiğimiz pazartesi günü Rus haber ajansı sputnik, Hamas lideri İsmail Heniyye ile geniş çaplı bir röportaj yaptı. Röportajın bir bölümünde Hamas’ın İran, Hizbullah ve Suriye rejimi ile ilgili pozisyonu soruldu. İsmail Heniyye’nin sorulara verdiği cevaplar sosyal medya hesaplarında gündem oldu ve tartışılmaya başlandı.
Heniyye “Hizbullah ve İran’ın girişimlerine rağmen Suriye rejimi niçin sizinle ilişkileri yeniden kurmak için acele etmiyor?” şeklindeki soruya, “Suriye ile ilişkiyi bozan taraf biz değildik, ancak birçok koşul şimdiki ilişki biçimine yol açtı. Suriye, gerek halkıyla ve rejimiyle krizden önce Filistin direnişine çok büyük katkılar sunmuştur. Bunları inkar edemeyiz, fakat bizler olaylar başladığında ilkesel olarak halkın meşru taleplerinden yana tavır koyduğumuz için çıkmak zorunda kaldık. Bunu yaparken Suriye yönetimine düşmanca tavırlar sergilemedik. Baştan bu yana ülkenin iç meselelerine dahil olmayı doğru bulmadık. Suriye’de güvenin barışçıl olarak sağlanmasından ve yeniden bölgesel rolünü icra edeceği günlere dönmesini arzu ederiz. Suriye’de yaşananlar, uluslararası ve bölgesel hesaplaşmayı aşan bir fitne boyutuna ulaştı. Bu nedenle biz kanın durması ve daha fazla insanın hayatını kaybetmesinin önüne geçilmesinden yanayız” şeklinde cevapladı.
Açıklama dikkatli ve önyargısız tahlil edildiğinde Hamas yetkililerinin bugün yaptığı açıklamalar ve pozisyonu ile Suriye olaylarının başladığı süreç arasında tezat oluşturan bir durum olmadığı görülecektir.
Hamas’ın İran ve Hizbullah ile ilişkilerini yeniden geliştirmeye yönelik kararı, bölgesel ittifakların doğurduğu yeni gelişmeler neticesinde ortak düşmana karşı siyasi işbirliği politikası gereğidir. Mevcut koşullarda İran dışında Hamas’a açıktan askeri, mali ve politik destek sağlamaya hazır Arap veya İslami bölgesel bir güç bulunmamaktadır. Özelikle Türkiye uluslararası alanda siyasi alanda ve yerelde lojistik birtakım imkanlar sağlamaktadır.
Aynı zamanda bölgedeki son gelişmeler ışığında sözüm ona birçok Sünni Arap rejimlerinin Filistin davasına karşı İsrail ile işbirliği yapması hareketi Şii İran ve Hizbullah ile Filistin davası konusunda işbirliği zaruretine sürüklemiştir.
Hamas bu işbirliğini dini, ideolojik, mezhebi ve ülkelerin iç siyasi görüşlerini dikkate almadan sürdürmektedir. Zira yardım aldığı tek ülke İran değildir. İran bu yardımı elbette karşılıksız yapmamaktadır. Desteği kazanıma dönüştürmekte, bu sayede Sünni dünyanın gönlünü kazanmaya ve kendi cürümlerini minimize etmeye çalışmaktadır.
Suriye’de kriz başlamadan bölgedeki ayaklanmalar nedeniyle dönemin lideri Halid Meşal birçok askeri ve siyasi yetkili ile görüşmeler yapmış, halkın meşru taleplerine cevap verilmesi gerektiği nasihatinde bulunmuştu. Meşal’e kulak vermeyen rejim, zulüm ve katliamlarına devam etmekle kalmamış kendisinden basına çıkıp destek içerikli mesajlar vermesi konusunda baskı kurmuştu. Bunu kabul etmeyen hareket 2012 Şubat ayında Suriye’den çıkma kararı almıştı.
Hareketin net tavrıyla birlikte her türlü ilişkiyi kesen İran rejimi 2014 yılında Hamas’ın kapısını çalarak yeniden görüşme talebinde bulunmuştur. Çünkü İran’ın Hamas’a duyduğu ihtiyaç Hamas’ın İran’a duyduğu ihtiyaçtan daha fazladır. Hamas yeniden ilişkileri geliştirmeyi bölgedeki hesaplarının ve ideolojik hedeflerinin bir parçası olmayacağı şartına bağlamıştır. Bu mesafeyi koruyarak İran geçtiğimiz yıl itibariyle silahlı direnişe yeniden kaynak sağlamaya başlamıştır.
Hareket sadece belli bir kesim ile ilişki geliştirerek riske girmek istemiyor. Çünkü can damarı konumundaki Mısır ile tüm kapılar ve tüneller Sisi tarafından kapatıldığında, haliç ülkelerinin Katar’a uyguladığı abluka ile mali kaynaklar kesildiğinde hareketin kanallarını çeşitlendirerek direnişin hayatta kalmasını sağlama sorumluluğu vardı.
Hamas hareketi maslahat ve ilkesel duruşu bir arada yürütme politikası izliyor. Meşal’e göre maslahat ve ilkeler çakıştığında hareketin ilkeyi tercih ettiğini ve maslahatı göz ardı ederek ümmetin ortak acısını paylaşma kararı aldığını söylüyor. Ancak ümmetin Siyonist İsrail’e karşı enerjisini sarf etmesi gereken bir noktada hareketin gücünü aşan bir şekilde ülkelerin iç siyasi meselelerine aktif olarak katılmasını beklemek gerçekçi bir tavır değildir.
Harekete yönelik beklentileri gücü, öncelikleri, imkanları ve zaruretleri göz önüne alarak değerlendirmek gerekiyor. Bunun için de duygusal değil siyasi, jeopolitik ve jeostratejik dengeleri dikkate alarak tahlil etmek daha adil ve gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.
Tüm İslam aleminin Ramazan bayramını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.
HABERE YORUM KAT