Suriye direnişi, Türkiye medyasının sınavı
13 aydır Suriye’de cereyan eden olaylara Arap ve Batı medyası ile Türkiye medyasının yaklaşımı, iletişim dünyasının öğrencilerine doktora konusu olabilecek ciddi örneklikler oluşturdu.
Baas diktatörlüğünü tanımama, haber kaynaklarına uzak olma, iktidar ve muhalefete eşit mesafede duramama, Suriye’de direnişin merkezini dinamiklerini tanıyamama, dil problemi, Suriye haberlerine siyasi, etnik mezhep açısından yaklaşma eğilimi, Rusya, Çin, İran ulusal çıkarlar endişesi ile olaylara yaklaşma, 1960-70’lerin soğuk savaş kronik hastalığının emperyalizm korkusu ile meseleyi değerlendirme, AK Parti hükümetine muhalif olma psikolojisi, ulusal, sol, Ergenekon medya ayağının AK Parti’yi Suriye ile sıkıştırma stratejisi. İslamcı muhafazakar camiada acaba Suriye parçalanırsa İran parçalanır mı endişesi, doktora öğrencileri için gerçekten daha bir dizi örnekler sıralayabiliriz..
Suriye direnişi ve Arap devrimlerini, İslam dünyası ve Batı dünyası siyasetçisi, entelektüeli, yazarına varıncaya kadar, sahada yaptıkları araştırma ve gözlemler neticesinde tek kelime ile adalet, özgürlük ve onur arayışları olarak değerlendirdiler. Batı dünyası, Arap devrimlerinin peşinden koşarak nasıl kontrol edebilirizin düşüncesinde devrimleri anlamaya, çözmeye kontrol etmeye kendi çıkarları doğrultusunda bir yerlere sürüklemeye çalışıyor.
Türkiye, Suriye halkının direnişi ve Arap devrimlerini hala anlamamakta inatla direnmeye devam ediyor. Bu direncin temelinde 89 yıllık laik Kemalist rejimin Arap düşmanlığının etkisini görüyoruz. Maalesef İslamcı muhafazakar camiamızın birçok kalemi de Arap halklarına kahramanlığı çok görme psikolojisi içersindeler.
Medyamız Suriye direnişine vicdan ve adalet penceresinden bir türlü bakamadı. 12 aydır Türkiye’de bulunan muhalif üyeler ile sağlıklı ilişkiye girmediler. Suriye rejiminin Şam davetlerine giden gazeteciler bile ikiye ayrıldılar. Hiçbir gazeteci Şam şehrinin dışına çıkamadı ve muhalifler ile konuşamadı. Antakya’ya 25 bin sığınmacı ve yüzlerce yaralı geldi geçti bunlar ile doğru düzgün röportaj bile yapılmadı. Lübnan ve Ürdün’de 100 bin sığınmacının durumlarını dahi merak edip bölgeye muhabir bile göndermediler.
Suriye meselesi TV programlarında daha yeni konuşulmaya başlandı. Programlarda Suriye’yi konuşan köşe yazarları ve programcılar maalesef Suriye’de 40 yıllık diktatör rejimi değil, bugünün siyasi bölgesel emperyalist ülkelerin oyunları üzerinden komplo teorileri ile meseleye bakmalarının çelişkisine şahit oluyoruz.
Suriye’de yaşanan adaletsizlik, insan hakları ihlalleri ve yolsuzlukları göz ardı eden kişisel görüşler ile Suriye’nin gerçeklerini karalamaya çalışan bir medya çelişkisine şahit olmaktayız. Halepçe’de, Ruanda’da, Bosna’da, Gazze’de ağlayan, Suriye’de şaşıran bir medya görüntüsüne şahit oluyoruz. Muhalefet partilerinin tümüne bakın. Bir tane Suriye ve Ortadoğu danışmanlarının olmadığını göreceksiniz. Suriye olaylarını İstanbul’dan İngilizce çeviri makaleleri ve Rus emperyalist komplo teorileri ile değerlendiren medyamız Suriye’de katil diktatör bir rejimin ömrünü uzatmasına destek olmaktan başka hiçbir işlev görmemektedir.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT