1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Suriye Devrimi kimleri neden rahatsız etti?
Suriye Devrimi kimleri neden rahatsız etti?

Suriye Devrimi kimleri neden rahatsız etti?

Resul Tosun, Bass rejiminin devrilmesiyle kurulan yeni yönetimin meşruiyet kazanmasıyla birlikte gelişen olayları ve yaklaşımları analiz ediyor.

07 Ocak 2025 Salı 11:30A+A-

Resul Tosun/Star

Dam başında saksağan!

Kanlı Baas/Esed rejimi yıkılıp muhalifler yönetimi ele alınca bölgedeki denklem ve aktörler tamamıyla değişti.

Bu değişim Trump'ın da itiraf ettiği gibi, Suriye'nin anahtarının Türkiye'ye teslimiyle sonuçlandı.

Tabii ki Türkiye'nin bu kadar etkin olması kimi çevreleri korkutucu seviyede rahatsız etti.

En fazla rahatsız olan da tamamen denklem dışı kalan İran oldu.

İran'dan sonra en büyük rahatsızlık duyan ülke ise İsrail oldu. İsrail'i ABD olarak okumak yanlış olmaz.

İran Nusayri gençleri tahrik etmeyi denedi, başaramadı. Bu durum Suriye'den tamamıyla vazgeçtiği anlamına gelmez.

Ama Suriye'ye asıl yakın tehdit oluşturan İsrail'dir.

İsrail'i asıl korkutan ise Suriye yeni yönetiminin Türkiye ile stratejik ilişki kuracak olmasıdır.

Ki yeni yönetimin fiili devlet başkanı Ahmed eş'Şer'a, Hakan Fidan ile yaptığı basın toplantısında bunu açık şekilde ifade etti.

Yeni yönetimin Türkiye ile stratejik ilişki kurması demek Türkiye'nin İsrail ile komşu olması demektir.

İsrail'in apar topar Golan tepelerinin altında güvenli bölge inşa etmesinin asıl sebebi de budur.

Kanlı Baas/Esed rejimi düşünceye kadar Türkiye'nin hedefi Suriye sınırı boyunca 30 km. derinliğinde güvenli bölge yani tampon bölge kurmaktı.

Rejim düşüp Türkiye ile stratejik ilişki kurmayı kararlaştıran yeni yönetim gelince Türkiye güvenli/tampon bölge hedefini Suriye'de terör örgütlerine yer yok şeklinde değiştirdi.

Evvelki gün Başkan Erdoğan bu hedefi 'Teröristler ya silahlarını gömecekler ya da silahlarıyla birlikte gömülecekler!' şeklinde özetledi.

Tampon bölge derdine kim düştü?

İsrail!

İsrail alelacele Suriye sınırına tampon bölge kurmak için Kunaytıra düzlüğüne indi!

Bölgeyi bilmeyenlerin iddia ettiği gibi Şam'a doğru yürümedi sınıra güvenli bölge derdine düştü.

Tabii ki bu kadarla yetinmeyecek İsrail. Hamisi ABD ile birlikte terör örgütünü desteklemeyi ve kışkırtmayı ihmal etmeyecek. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar bu istikamette çalışacaklarını ve PKK'ya destek vereceklerini açıkça söyledi. Ayrıca batı ülkelerinin Suriye politikalarını da etkilemeye çalışacak.

PYD, İsrail/ABD'den aldığı cesaretle Şam'ın kabul etmeyeceği şartlar sundu. Suriye Demokratik Güçleri adını verdikleri ABD destekli askeri birliklerin resmiyette Suriye ordusunun bir parçası olması ama komutasının aynen devam etmesini yani örgütün elinde olmasını teklif ettiler. İsrail/ABD'den aldıkları cesaretle bunun yanı sıra Petrol gelirlerinin yüzde 50'si bölge yönetimine verilecek gibi fiilen otonom bölge/federasyon isteyen taleplerde bulundular.

Bu çabalara cevap gecikmedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ürdünlü mevkidaşıyla yaptığı görüşmeden sonra, "Suriye'de kuşatıcı hükümetin kurulması konusunda hemfikiriz. Bölgemizde farklı politikalara geçit yok. Her türlü oyunu görecek ve bozacak durumdayız." diyerek federasyon tezgahının tutmayacağını ilan etti.

Şu anda Suriye Milli Ordusu(SMO) ile İsrail/ABD güdümündeki PYD arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor.

İsrail yeni Şam yönetimini özellikle terör örgütünü kullanarak bir şekilde rahatsız etmeye devam edecek görünüyor ama SMO karşısında evvelki gün 100 kayıp veren terör örgütü uluslararası müdahale talebinde bulundu.

Bölge hareketli.

Diğer komşu ülkelerin Şam'a resmi heyetler göndermeleri, yeni yönetime resmi davetlerde bulunmaları ve insani yardım yarışına girmelerinin altında Suriye'yi Türkiye'ye kaptırma telaşı yatıyor olsa da iki açıdan faydalı gelişmelerdir.

Birincisi yeni yönetimin meşruiyetini güçlendirmektedir. Ki bu yolu açan da Türkiye olmuştur. MİT başkanının peşinden Türkiye Dışişleri Bakanının ziyareti yeni yönetim ile ilişkilerin kapısını aralamıştır.

Düşünün resmi kayıtlarda terör örgütü olarak sınıflandırılmış HTŞ Hakan Fidan'ın ziyaretinden sonra tüm devletlerin ziyaret için sıraya girdiği bir meşruiyet zeminine kavuşmuştur.

Başta ABD olmak üzere devletlerin yaptığı resmi ziyaretler HTŞ üzerindeki terör damgasını fiilen ortadan kaldırmıştır.

İkincisi de, evet Türkiye her türlü desteği vereceğini ilan etmiştir ama BM raporuyla tespit edilen 500 milyar dolarlık hasarı Türkiye'nin telafi etmesi beklenemez. Komşu ülkelerin yeni yönetim ile sıkı ilişki çabası Suriye'nin yeniden imarı konusunda ellerini taşın altına koyacak adımlara zemin hazırlaması hasebiyle hayırlıdır, güzeldir.

Tabii bu arada saçmalıklar da yaşanmıyor değil.

3 Ocak'ta AB adına Şam'ı ziyaret eden Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, kibirli ve buyurgan bir Avrupalı tavrıyla kimi dayatmalarda bulunmaya çalışmasının yanı sıra, "Avrupa olarak bir toplumun İslamlaştırılmasının finansörü olmayacağız" diyerek AB'nin demokrasi çıtasını da belirlemiş oldu!

Zaten Müslüman olan Suriye toplumu hakkındaki bu açıklamaya kargalar bile güler ama biz yine de 'Dam başında saksağan' diyerek geçiştirelim ve yazıyı Başkan Erdoğan'ın sözüyle bitirelim:

'Suriye Suriyelilerindir, kararı da onlar verecektir!'

HABERE YORUM KAT