"Suriye Devrimi İslami Kimlikli Bir Halk Devrimidir"
Ahrar’uş Şam Hareketi’nin Lideri Ebu Cabir: Suriye devrimi İslami kimlikli bir halk devrimidir
Suriye’deki en etkili direniş gruplarından biri olan Ahrar’uş Şam İslami Hareketi’nin Lideri Ebu Cabir Diriliş Postası’na konuştu. Ebu Cabir Diriliş Postası’na Suriye devrimi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Suriye’deki en güçlü gruplardan biri olan Ahrar’uş Şam İslamiHareketi devrim sürecinde kurulmuş … Ülke genelinde 25 binden fazla savaşçıya sahip olan Ahrar’uş Şam İslamiHareketi bir taraftan Esed rejimi ve IŞİD’e karşı savaşırken diğer taraftan da Suriye halkına yönelik yaptığı yardım çalışmalarıylaön plana çıkıyor. Hareketin temelleri ilk olarak Esed rejimi döneminde düşünceleri nedeniyle hapishanede tutulan bir arkadaş grubu tarafından atılmış. Geçtiğimiz yıl İdlip yakınlarındaki bir karargâhta meydana gelen patlama sonucu başta hareketin lideri Ebu Abdullah olmak üzereyönetim kadrosundan bir çok isim şehit oldu. Ebu Abdullah’tan sonra ise Ahrar’uş Şam’ın başına eski bir mühendis olan Ebu Cabir geçti. Ebu Cabir’le gerçekleştirdiğimiz röportajın Suriye’de son dönemde yaşananların daha iyi anlaşılması için son derece faydalı olacağını düşünüyorum. Ebu Cabir’in yaptığı açıklamalar ayrıca Türkiye’nin Suriye’ye yönelik düzenleyeceği olası bir askeri operasyona direnişçilerin nasıl baktıkları hakkında da bilgi veriyor.
Röportaj: Adem Özköse / Fotoğraflar: Muaz Türkmen
ABD destekli PYD güçleri Suriye’deki ilerleyişlerini sürdürüyorlar. PYD Kuzey Suriye’de üst üste kantonlar ilan ederek devletleşme yolunda önemli adımlar atıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bedeli ne olursa olsun Türkiye’nin Kuzey Suriye’de bir devlet kurulmasına asla izin vermeyeceğini ilan etti. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz Suriyeliler olarak PYD’nin bu şekilde önünün açılmasını, ilerleyişini kabul etmiyor ve tehlikeli olarak görüyoruz. Bu asla kabul edilemez. Suriye’nin toprak bütünlüğü Suriye muhalefetinin, ülkedeki devrimci güçlerin de kırmızıçizgisidir. Bu konuda bizimle Türkiye halkı ve hükümeti arasında bir görüş birliği var. Ne yazık ki PYD Kürt kardeşlerimizin geçmişte yaşadıkları sıkıntıları istismar ediyor. Bu da Kürt kardeşlerimize geniş vadede zarar verecektir. Biz Suriye’deki direniş grupları olarak Kürt kardeşlerimizin hak ve hukuklarını dün olduğu gibi bugün de korumaya, savunmaya devam edeceğiz. Kürt kardeşlerimiz de tıpkı diğer ırklar gibi özgür Suriye’nin kuruluş sürecinin ortaklarından biri olacaklar.
Türkiye PYD ve IŞİD’in ilerleyişini engellemeye yönelik Suriye’ye bir askeri operasyon düzenlerse ülkenin en etkili direniş gruplarından biri olarak bu askeri operasyon karşısındaki tavrınız nasıl olur?
Biz hem kendi halkımızın hem de başta Türkiye olmak üzere kardeşlerimizin haklarını savunma konacak güçteyiz. Şu an Türkiye’nin Suriye topraklarına karadan girmesi bir ihtimaldirve bu ihtimal oluşan ve ileride oluşabilecek şartlara göre tahlil edilmelidir. Şüphesiz Türkiye’nin güvenliği bugün tehdit altındadır ve Türkiye uygun göreceği yollarla güvenliğini mutlaka koruyacaktır. Bu Türkiye’nin en doğal hakkıdır. Bizler ortaya çıkan bu sorunun çözümü için en uygun yolun tespit edilmesi noktasında Türkiye hükümeti ile diyalog halinde olacağız.
Halep’te direnişçilerle Esed rejimi hatta İran ve Hizbullah’a bağlı güçler arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Halep’teki son durum nedir? Ayrıca siz Ahrar’uş Şam olarak Halep’in özgürleştirilmesi operasyonunda nasıl bir rol oynuyorsunuz?
Ahrar’uş Şam Hareketi hem Şam hem de Halep kırsalında mücadele eden en büyük gruplardan biridir. Bundan dolayı Halep’in özgürleştirilmesi operasyonunda da önemli bir role sahibiz. Hem Kuzey Halep’te Esed rejimine ve IŞİD’e karşı oluşturulan Halep’in Fethi Operasyon Komitesi’nde etkiniz. Hem de Haleb'in merkezi ve güney kırsalında rejim güçleriyle savaşmak için kurulan Ensar’uş Şeria Operasyon Komitesi’nin içinde güçlü bir şekilde yer alıyoruz. Halep’in Fethi Operasyonu’nun başlamasıyla birlikte ilk olarak Hanasır yakınlarındaki bir köyle Hamidiye Köyü’nü ele geçirdik. Ayrıca Cemiyyet’üz Zehra'nın üçte biri de kontrolümüz altına girdi. Operasyonlarımızşu an özellikle Yeni Haleb ve Hamdaniyye bölgelerinde yoğunlaşmış durumda. Bilimsel Araştırmalar Merkezi ve Askeri Akademi çevresini kaybeden rejime bağlı güçler kimyasal silah kullanarak mücahidleri durdurmaya çalışıyorlar. Allah’ın izniyle Halep’in Fethi Operasyonu hem diğer gruplardaki fedakar mücahid kardeşlerimizin hem de Ahrar’uş Şam’daki kahramanların birlik ve dayanışmasıyla başarıya ulaşacaktır. Halep ve kırsalı en yakın zamanda Esed güçlerinden ve Harici çetelerden temizlenecek. Halep ve kırsalını tamamen özgürleştirdikten sonra da inşallah direnişin ilerleyişi devam edecek. Asıl hedefimiz rejimi devirmek için Lazkiye, Hama, Humus ve özellikle de Şam olacak.
Sizce İran ve Hizbullah İslam dünyasının her yerinden yoğun şekilde tepki gelmesine rağmen Esed’in kalması noktasında niçin bu denli ısrarcı davranıyor?
Çünkü İran’ın bölgeyle ilgili bir takım hedefleri var. Bu hedefler askeri ve iktisadi olmakla birlikte daha da önemlisi ideolojik ve kültüreldir. İran geçmişte menfaatlerini sürdürmek ve projelerini hayata geçirmek için Suriye rejimine yoğun şekilde yardım etti. Esed rejimine karşı verilen desteğin asıl nedeni ise bölgedeki Sunni İslam kimliğini etkisiz hale getirmekti. İran ve Hizbullah’ın Esed rejimine yönelik desteği Şam topraklarında yaşayacakları büyük hezimete kadar devam edecektir.
IŞİD’le ilgili bir çok iddia var. Kimileri IŞİD’in arkasındaBatılı devletlerin olduğunu iddia ederken kimileri de IŞİD’in bazı Arap istihbarat örgütleri tarafından yönlendirildiğini dile getiriyor. Siz IŞİD hakkında ne düşünüyorsunuz? IŞİD’in arkasındaki üst akıl kim?
IŞİD hem İran hem de Irak ve Suriye istihbarat birimleri tarafından yönlendirilen bir örgüt. Örgüte ciddi sızmalar var. Buna dair en ufak şüphemiz yok. Ayrıca IŞİD’le Esed rejimi arasındaki askeri uyum ve işbirliği öyle bir noktaya ulaştı ki Esed rejimi bazı bölgeleri IŞİD’e bırakıyor. IŞİD ve Esed rejim arasındaki işbirliği artık tamamen açığa çıkmıştır.
Suriye’deki özgürlük isyanı başlayalı 5 yıl oldu. Fakat bu 5 yıl içinde Esed rejimi yıkılamadı. Devrim süreci niçin bu kadar uzadı?
Esed rejimi dışarıdan aldığı her türlü desteğe rağmen şu an en zayıf dönemlerinden birini yaşıyor. Hatta Esed rejimi artık düşmek üzere… Suriye’de asıl sorun İran... Eğer İran Esed rejimine bu denli maddi ve askeri destek vermeseydi bu rejim çoktan yıkılmıştı. Ancak burada önemli bir noktayı da gözden kaçırmamalıyız. Uluslararası toplum hala daha diktatör Esed rejimini meşru kabul edip suçlarına göz yumuyor. Uluslararası toplum hukuki, ahlaki ve insani görevlerini yerine getirseydi rejimin yıkılma süreci daha da hızlanırdı.
Suriye’deki devrim süreci uzadıkça halk da yoruluyor. Halkta görülmeye başlayan bu yorgunluk devrimin gidişatını olumsuz yönde etkilemiyor mu?
Suriye halkının yaşadıkları bu asrın en büyük trajedilerinden biridir. Bizim halkımızın çektiği acıları belki başka bir halk çekseydi çoktan teslim olmuştu. Ancak Suriye halkı yaşanan acılar karşısında tarihe geçecek eşsiz bir duruş ve sabır sergiliyor. Halkımız her ne olursa olsun zalime boyun eğmiyor ve düşmana teslim olmuyor. Devrim sürecinin uzaması halkımızın yükünü arttırsa da kahraman halkımız direnmeye devam edecektir. Bundan kimsenin en ufak şüphesi olmasın. Bizler sevgili halkımızın sıkıntılarını gidermek için elimizden geleni yapacağız. Çünkü bizim halkımız her türlü fedakârlığı, iyiliği hak eden bir halktır.
Suriye’deki direniş gruplarının en etkililerinden biri de El Kaide’ye bağlı olan Nusret Cephesi… Hem Esed rejimi hem de Batı medyası Nusret Cephesi’nin El Kaide’ye olan bağlılığı nedeniyle Suriye devriminin bir El Kaide devrimi olduğu yönünde iddialar dile getiriyor. Bu iddiaların doğruluk payı var mı?
Suriye devrimi İslami kimlikli bir halk devrimidir. Bu devrim asla bir grubun veya hareketin devrimi değildir. Nusret Cephesi ise zalim Esed rejimine karşı savaşan ve Suriye direnişinde önemli bir yere sahip olan sahadaki gruplardan sadece biridir. Bu devrim bir halk devrimi olarak başlamıştır ve bu şekilde sürecektir. Suriye devriminin bir El Kaide devrimi olarak gösterilmesinin, bu yönde yoğun şekilde propaganda yapılmasının nedeni ise devrime yönelik desteği azaltmaya yönelik bir hamledir.
Esed rejimi devrildikten sonra Suriye’yi yönetebilecek bir kadro ve programa sahip misiniz?
Esed rejimi sonrası ile ilgili bir program ve projemiz var. Bu projenin hazırlıkları da şimdiden yapılıyor. Suriye muhalefetinin tamamına yakınının işbirliğinden yana tavır takınacağız. Asla ayrılığa izin vermeyeceğiz. Halkımızın zaferinin heba olmasına asla izin vermeyeceğiz. Esed rejimi sonrası ile ilgili plan ve programlarımızı son zamanlarda daha da hızlandırdık. Çünkü Esed rejimi her an düşebilir. Bu artık uzak bir ihtimal değil.
Ahrar’uş Şam Hareketi devrim sürecinde büyük kayıplar verdi. Hatta hareketinizin kurucu lider kadrosunun büyük bir kısmı şehit düştü. Fakat herşeye rağmen Ahrar’uş Şam Hareketi kısa zamanda kendini toparlayıp Suriye’nin en güçlü gruplarından biri haline geldi. Bunu nasıl başardınız?
Bu Allah’ın bize bir lütfudur. Liderlerimizin, komutanlarımızın şehadetiyle büyük bir darbe alsak da yeni komuta kadememiz şehid liderlerimizin mirasına sahip çıktı. Şehid liderlerimizin bize bıraktıkları miras ise itidalli olmak, halkımız ve sahadaki diğer gruplarla iyi ilişkiler kurmak ve ne olursa olsun birliğe önem vermektir. Bu saydıklarım Ahrar’uş Şam Hareketi’ne mensup olanların öne çıkan hasletleridir. Bu hasletler neticesinde bir çok büyük gurupla birleşmenin yolu açıldı. Şehid olan kardeşlerimizin yerini dolduracak yeni kadrolar ortaya çıktı.
Hareketiniz kimileri tarafından Selefi bir hareket olarak görülürken kimileri de sizin İhvan’ın yolunu takip ettiğinizi dile getiriyor. Siz kendinizi nasıl ifade ediyorsunuz?
Ahrar’uş Şam Hareketi; mutedil, vasat ümmet kimliğini esas alan İslami bir halk hareketidir. Hareketimiz mazlum halkımızı savunmak ve rejimi devirme hedefine ulaşmak için kurulmuştur. Hiçbir siyasi oluşuma, uluslararası herhangi bir yapılanmaya bağlı değiliz. Sahadaki diğer direniş gruplarına da halkımızın maslahatına olan her konuda destek olmaya çalışıyoruz.
Son olarak şunu sormak istiyorum. Suriye’deki mücadelenin artık devrimcilerle Esed yönetimi arasında yaşanan bir mücadele olmaktan çıkıp bir iç savaşa dönüştüğü yönünde bir algı var. Bu algı doğru mu?
Unutmayalım ki duyan gören gibi değildir. Haber alan da olayı bizzat yaşayan gibi değildir. Suriye’de asla Müslüman’ın Müslüman’a, kardeşin kardeşe karşı bir savaşı yok. Suriye’de mazlumların zalimlere karşı verdikleri bir mücadele var. Rejimin sivil halka yönelik işlediği katliamlar ortadadır. Rejimin halka karşı işlediği zulümler nedeniyle milyonlarca kişinin evlerini terk etmek zorunda bırakıldığı da bilinmektedir. Esed rejimi masum sivillere varil bombalarıyla ve kimyasal silahlarla saldırılar düzenliyor ve her gün toplu katliamlar gerçekleştiriyor. Bu zulüm ve katliamları adil, Müslüman bir idareci değil; ancak zalim, diktatör biri yapabilir. Biz herkesten Suriye’de yaşananları adil, insaflı ve objektif bir şekilde değerlendirmelerini istiyoruz.
Diriliş Postası