“Suriye: Çözüm Nerede Aranmalı?”
Özgür-Der’in düzenlediği “Suriye: Çözüm Nerede Aranmalı?” başlıklı panel, Ali Emiri Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Haksöz Haber
Özgür-Der’in “Ortak Kimliğimiz, Farklı Tecrübelerimiz” üst başlıklı 2016-2017 dönemi için tertip edilen aylık panel serisinin sonuncusu olan “Suriye: Çözüm Nerede Aranmalı?” başlıklı panel, Ali Emiri Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Güney Uzun’un yönetici olduğu panelde Hasip Yokuş ve Rıdvan Kaya konuşmacı olarak yer aldı.
Yaptığı giriş konuşmasında Suriye’de direnişin başladığı günden bu yana geçirdiği değişimlere kısaca değinen Güney Uzun, daha sonra sözü Hasip Yokuş’a bıraktı.
Konuşmasına Orta Doğu intifadalarının başladığı süreçte yapılan bazı yorumları aktararak başlayan Hasip Yokuş, şunları söyledi:
“Orta Doğu uzmanı, siyaset bilimci veya farklı kimliklerdeki üniversite hocaları bu süreçleri şöyle okuyorlardı: ‘İletişim imkânlarının arttığı bir dönemde Arap gençler de Batılı hemcinslerinin yaşam standartlarını görüyorlar ve buna duydukları bir öfke söz konusu.’ Hatta işi daha da ileri götürerek ismine ‘intetnet devrimleri’ de demişlerdi. O dönemde Orta Doğu intifadalarına genel anlamda bir sempati söz konusuydu. Fakat olayın esasen onların tahmin ettiğinden çok farklı olduğu, asıl belirleyici olan aktörlerin Müslümanlar olduğu fark edilince intifadalara sempati besleyenler de tutum değiştirmeye başladı.”
Özgür-Der olarak Orta Doğu intifadalarına en başından beri destek verdiklerini belirten Yokuş, “İntifadaların başladığı ülkelerdeki rejimler, devletin baskı çarklarını işleterek ve halka zulmederek iş başındaydılar. Bunun farkındaydık ve o süreçleri bu yüzden destekledik.” dedi.
Suriye’nin de intifada başlamadan önce, halka yönelik gerçekleştirilen zulüm ve baskılar açısından, diğer Orta Doğu ülkelerinden farklı olmadığını kaydeden Yokuş, Suriye’nin sadece son 40 yılına vakıf olanların bile halkın Beşşar Esed rejimine yönelik tepkisini desteklemesi gerektiğini ifade etti.
Suriye’de rejime yönelik tepkiyi desteklemek için Müslüman olmaya gerek olmadığını, insan olmanın yeterli olduğunu dile getiren Yokuş, buna rağmen kendilerine göre farklı gerekçeleri olan bazı kesimlerin Esed’i sahiplenmeye devam ettiğini söyledi:
“Türkiye’deki laik-Kemalist çevreler orayı laik bir kale, Sol çevreler anti-emperyalist bir yer, İran’a sempatisi olanlar Şii hilalinin devamı, savunma hattı olarak görüyor. Kimisi de oradaki gidişi ‘kardeş kavgası’ olarak niteliyor.”
Bazı kesimlerin Suriye’de gelinen noktaya bakarak “Keşke müzakere ve diplomasi yolu denenseydi, silahlı mücadeleye başvurulmasaydı.” dediğini aktaran Yokuş, söz konusu mücadelenin nasıl başladığını hatırlattı:
“Dera’da olaylar başladığında göstericiler sivil ve silahsızdı. İnsanlar çok temel ve insani taleplerde bulunuyorlardı. Fakat Esed yönetimi bunlara karşı sadece şiddet kullandı, hiçbir şekilde müzakere ve diplomasinin önünü açmadı. Dolayısıyla burada müzakerenin önünü kapatan ve silahı dayatan Esed yönetimidir.”
Hasip Yokuş’un ardından sözü Rıdvan Kaya devraldı.
Suriye’deki halk isyanının “Arap Baharı” diye isimlendirilen geniş olgunun bir yansıması olduğunu ifade eden Rıdvan Kaya, şunları kaydetti:
“Mesela İran, Tunus ve Mısır’daki hareketleri destekledi ama iş Suriye’ye geldiğinde su kaynattı. Suudi Arabistan Suriye’deki hareketlere destek verdi ama Mısır’da darbecilere destek verdi. İnsanlar mantıklı ve adil olmak istiyorlarsa şu nokta önemlidir: Eğer Tunus’taki hareket olumluysa Mısır’daki de, Libya’daki de, Suriye’deki de olumludur. Tunus’takine destek verdiyseniz bu zincirin içinde hepsine destek vermeliydiniz.”
“Biz şunu biliyoruz: Sonuçta zafer de yenilgi de Rabbimizin katındandır. İnsanlar eğer üzerlerine düşeni yapıp direnmeye devam ediyorlarsa bu bizatihi iftihar edilmesi gereken bir durumdur.” diyen Kaya, şunları dile getirdi:
“Şu veya bu zaman zarfında bu rejimin çökertilmemiş, düşmemiş olması da Suriye halkının bir kusuru, günahı değildir. Eğer 6 yıldır bütün bu zulümlere rağmen hâlâ bu alçak, vahşi rejim ayakta duruyorsa bu gerçekten bütün bir dünyanın, insanlığın utancıdır.”
Esed rejimi tarafından işlenen ve dünya gündemine oturan bazı katliamları hatırlatan Kaya, dile getirilen muhtemel çözüm senaryolarıyla ilgili şunları söyledi:
“1. Esed kazabilir ve iktidarı devam edebilir. Bu felaket senaryosudur, Allah Suriye halkını ve hepimizi bundan korusun. 2. Esed’li geçiş formülleri gündeme gelebilir. Mücahidler bunu asla kabul etmez. 3. Esed’siz geçiş formülleri gündeme gelebilir. Rusya bunu bazen gündeme getiriyor ama İran bunu kabul etmez. Suriye’de asıl patronun İran olduğunu unutmamak durumundayız. 4. Mücahidler direnir ve Allah’ın izniyle kazanır. Şu anda çok zor gözüküyor ama biz Rabbimizin gücüne iman ediyoruz. O yardım ederse O’nun gücü karşısında hiç kimsenin dayanamayacağını biliyoruz.”
“Suriye’den çıkarılması gereken en önemli derslerden bir tanesi ölçülerin korunması, sabitelerin gözetilmesidir.” ifadelerini kullanan Kaya, şu açıklamalarda bulundu:
“Ölçü nedir? Bu anlamıyla zulme karşı tavır almaktır. Bu çerçevede Allah’a ve Resul’üne bağlılık temelinde aidiyetini tanımlayanlarla devletini, mezhebini, örgütünü, cemaatini, yapısını öne çıkartanlar arasında fark olduğunu bir kere daha burada gördük. Allah bizleri sadece Kendisini ve Resul’ünü razı etmeye dönük eylemler içerisinde olan müslümanlardan kılsın. Diğer yönüyle Allah’ın ve Resul’ünün belirlediği ölçüleri çiğneyip dünyevî anlamda iktidar, güç, menfaat arayışı içerisinde olan insanlardan kılmasın, bu tür yönelimler içerisine giren Müslümanları da ıslah eylesin.”
Panel, konuklardan gelen sorulara konuşmacılar tarafından verilen cevapların ardından nihayete erdi.
HABERE YORUM KAT