Süper Kahramanlar “Öteki”lere Karşı Birleşiyor
The Avengers (Yenilmezler) filmini Süleyman Ceran sitemiz için değerlendirdi
The Avengers (Yenilmezler)
Süleyman Ceran
Uzaylıların dünyalılardan çektiği nedir acaba? Yıllardan beri haklarında adamakıllı bilgi olmadığı halde hep bir “düşman” olarak algılandılar/servis edildiler. Varlıkları bile tartışma konusuyken türlü kılıklara sokulup envai öldürme metotlarıyla katledildiler. Steven Spielberg’in “ET” adlı filminde yer alan uzaylı karakteri ile iletişime geçilmeye, empati kurulmaya çalışılsa da bu fazla sürmez. Uzaylılarla olan ilişki özellikle Körfez Harekâtı’ndan sonra hep bir savaşa, ölüme tahvil edilerek sürdürüldü. Hollywood yapımlarındaki uzaylı algısı “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” deyimi ekseninde bir işlev görmüş ve hep dönemler farklılık gösterse de “öteki”ler kastedilmiştir. Bugün izleyicilerin yapması gereken şey herhangi bir Amerikan filminde uzaylı gördükleri yere “öteki”ni yani dönemsel olarak dünyanın güneyi ve doğusunu koyarak izlemek/okumak olmalıdır. Böylece subliminal/bilinçaltı olarak pazarlanan gerçek niyet kendini ele verecektir.
Kendisine saldırı olmazsa ateş dahi etmeyen uzay araçlarını destansı bir şekilde yok eden “Bittleship” daha vizyondan inmeden kardeşi sayılacak “Yenilmezler” (The Avengers) filmi tüm salonları işgal etmiş görünüyor. Öyle bir iki değil, bir sürü süper kahramanın oluşturduğu Uluslar arası Barışı Koruma Teşkilatı (SHIELD), hain, zalim, sinsi, katil, acımasız, mendebur uzaylılara dünyanın kaç bucak olduğunu gösteriyor.
“Dünya karşı koyulamayan ve kontrol edilemeyenlerle dolu”
Komünizm ve sonrasında İslam’ı, bir tehdit olarak halkına ve dünyaya yutturmaya çalışan Amerika’da 1954 yılına ait çizgi roman hâsılatının bir milyar doları geçtiği bilgisi çok enteresan bir veridir. Varlığı boyuncu hep bir tehdit algısı içinde olan Amerikan kamuoyu kendi zayıflığını bertaraf etmek için olsa gerek var gücüyle hep süper kahramanlara sığındı. Çizgi roman olarak başlayan bu süreç beyazperdeye taşındı şimdilerde ise üç boyutlu olarak devam ediyor. Bu sürecin en önemli ismi elbette Marvel Comics isimli çizgi roman yayıncısı şirkettir. 1960’lardan bu yana yüzlerce karakter ortaya çıkaran şirketin Iron Man, Xavier, Black Bolt, Namor, Reed Richards, Dr. Strange gibi kendilerini diğer kahramanlardan daha sorumlu ve yetkili gören gruba verdiği isim de şaşırtıcıdır: “İlluminati”. İlluminati grubu Marvel tarihinin en başından beri çok gizli toplantılar yaparak en karanlık anlarda tarihin gidişatını değiştirmek üzere devreye girmektedir.
Tesserackt isimli sürdürülebilir enerji kaynağı Amerikalıların elindedir ve bununla çok güçlü bir silah yapma aşamasındadırlar. SHIELD’in patronu Nick Furry’den (Samuel L. Jackson) öğrendiğimize göre daha önce de dünyaya saldıran uzaylılara haddini bildirmek için tasarlanmıştır bu silah. Ama yarı tanrı Thor’un kardeşi kötü Loki (Tom Hiddleston) bu maddeyi kaçırır ve dünyalılar ile uzaylılar arasındaki savaş başlar. Böylesi bir durumda Amerikan milliyetçiliğinin sembolü Kaptan Amerika/Steve Rogers (Chris Evans), makaracı ve dahi Demir Adam/Tony Stark (Robert Downey Jr.), agresif Yeşil Dev Hulk/Bruce Banner (Mark Ruffalo), balyozcu Thor (Chris Hemsworth), sinsi Kara Dul/Natasha Romanoff (Scarlett Johansson), iki yüzlü Şahingöz/Clint Barton (Jeremy Renner) bir araya gelerek ülkelerini ve dünyayı kurtarırlar.
Furry, yüzleri tam seçilemeyen konsey üyelerine var olan sürecin ciddiyetini anlatmak için şu cümleyi kurar: “Dünya karşı koyulamayan ve kontrol edilemeyenlerle dolu”. Uzaylıların saldırısıyla alakalı bu cümle havada kalıyor başka bir tarafları ima ediyor sanki. Bir de tabii şu öldürücü cümle var: “Dünyayı koruyamasak bile intikamını muhakkak alırız.” 11 Eylül’e mani olamayan ABD, dünyanın kalanına bu olayın faturasını kesip cezalandırmadı mı? Hatta filmin son bölümünde kendi ülkesine nükleer silah fırlatan bir orduyu görüyoruz. Düşmanın ilerlemesini durdurma pahasına kendi halkının kanına girmeyi düşünen bir akıl.
220 milyon dolar harcanan film, basit bir senaryoya ve korkunç bir yok ediciliğe sahip. Bir sahnede Loki, Manhattan’da insanları sıkıştırır ve onlara diz çökmelerini emreder. Kötülüğe karşı diz çöken Amerikalılardan yaşlı olanı bu emri reddeder ve tam Loki tarafından öldürülecekken Kaptan Amerika tarafından kurtarılır. Milliyetçilik, kahramanlık ve fedakârlık destansı boyutlardadır.
Savaş Tamtamlarının Sonucu
Irak savaşı tüketileli çok oldu. İşgalle birlikte palazlanan kahramanlıklarla dolu filmler beyaz perdeye taşınırken çekilme konuşulmaya başlandığı eşikten sonra daha eleştirel yapımlar piyasaya çıktı. Böylelikle kitlelerin geri çekilmeyi anlaması sağlandı belki de. Şimdilerde elde avuçta malzeme yok. Devasa bir sinema endüstrisi öylece bekliyor. “Açız, açız” diye bağıran yapımcı, senarist ve gırla oyuncu var.
Silah endüstrisinin çıkmaza girdiği her köşe başında okkalı bir savaş çıkaran dünya liderleri, sinema endüstrisinin de sesini duyuyor bu aralar. Şöyle İsrail’le İran arasında güzel bir savaş çıksa. ABD de dâhil olsa. Zaten İran’ın dört tarafı müttefiklerin şefkat dolu kolları ile sarılmış durumda. Lübnan da güneyden fitili tutuşturursa, ne seyirlik bir manzara çıkacak “onlar” için. İranlılar da pek yaman direnirler ki; malzeme üstüne malzeme. Neresinden bakarsanız bakın en azından 10 yıllık arzı peşinen çıkaracaklarını da hesap ediyordur yapımcılar. “Biz hazırız, bir ve bütünüz dünyanın daha aydınlık yarınları için” diye söze başlayacaktır onlar. Sonrasında “nasıl ki Irak’a demokrasinin kralını getirdik, İran’ın başı kel mi?” diyerek de devam edeceklerdir sözlerine. “Soysuzlar Çetesi” onlar. Köksüzler. Vietnam’da burunları sürtüldü, Irak’ta gün görmediler. Afganistan’da gıkları bile çıkmadı şimdi İran kartına yükleniyorlar. Dünyayı bir ahtapotun kolları gibi saran ve durmadan zarar veren Amerika ve İsrail’in sonu film gibi mi olacak, hep birlikte göreceğiz!
Haksöz Haber
HABERE YORUM KAT