1. HABERLER

  2. HABER

  3. SORUŞTURMA

  4. “Süleymaniye neredeyse bir İran şehri artık!”
“Süleymaniye neredeyse bir İran şehri artık!”

“Süleymaniye neredeyse bir İran şehri artık!”

Irak Kürdistan’ında KDP-PKK merkezli tartışmaları yetkin isimlerle konuşuyoruz. Soruşturma dizisinin ikinci röportajını Orhan Miroğlu ile gerçekleştirdik.

31 Aralık 2020 Perşembe 12:28A+A-

HAKSÖZ HABER

KDP-PKK gerginliği bölgenin geleceğini nasıl etkileyecek?

Ulusal basında çok fazla ön plana çıkartılmasa da Irak Kürdistanı’nda yaşananlar uzun vadede bölge üzerinde derin etkiler bırakacağa benziyor. Irak’taki bölgesel Kürt yönetimine karşı bir süredir yoğun şiddet eylemlerine girişen PKK kendisine Suriye ve Irak’ı kapsayan bir bölgede yönetim hattı oluşturmaya çalışıyor.

Haksöz Haber'in editoryal görüşlerinden bağımsız olarak, Türkiye’nin de sınır ötesi operasyonla dahil olduğu bu gerginliğin coğrafyamızın geleceğine olası etkilerini ve Kürt meselesine yansımalarını yetkin isimlerle konuşacağız.

İkinci röportajı gerçekleştirdiğimiz 26. Dönem AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, sorunun temelinin PKK’nın bölge üzerinde menfi planları olan ülkelerle ilişkilerinden kaynaklandığına dikkat çekiyor. Miroğlu’nun sözlerinden en dikkat çekici husus ise İran ile PKK arasındaki yakınlaşma ile alakalı. Orhan Miroğlu’nun aktardıklarından, İran’ın siyasi, askeri ve kültürel bağlantıları ile tıpkı Bağdat’ta yaptığının bir benzerini Süleymaniye’de gerçekleştirdiği ortaya çıkıyor.

Orhan Miroğlu: Merkezi federe yapının Süleymaniye’de hiç bir hükmü kalmadı. Süleymaniye neredeyse bir İran şehri artık.

1200x627-orhan-miroglu-kimdir-nereli-orhan-miroglu-kac-yasinda-1571748991105.jpg

1-Irak Kürdistanı’nda yaşanan PDK(KDP)-PKK gerginliği nasıl bir zeminden besleniyor? PKK’nın şiddet odaklı metodu bir yana Barzani çizgisinin Kürt halkının ihtiyaç ve hassasiyetlerine dönük bir perspektif ortaya koyduğunu söylemek mümkün mü?

Yüzyıllık çeşitli mücadelelerin sonunda, KDP ve PKK’nın temsil ettiği siyasi anlayışlar karşı karşıya gelmiş durumda. Yeni bir durum değil aslında, tarihi sebepleri Körfez Savaşı yıllarına kadar gider. Irak ve IKBY anayasalarına bağlı kalınacaksa, bugün PKK varlığının o topraklarda bulunması demek, bir ülkenin ve iki milletin( Irak Anayasasına göre Arap ve Kürt milletinin) hükümranlık haklarını açıkça ihlal etmek demektir. Sorduğunuzu yanlış anlamadıysam, siz KDP’nin Kürtler’in ihtiyaçlarını karşılayamadığından hareketle, PKK’nin bu topraklardaki varlığının meşru görülebileceğini ima etmek istediyseniz ben bunu doğru bulmam. KDP veya YNK iyi yönetemiyorsa bunun yolu PKK’nın yönetime talip olması gibi absürt bir fikri gerçekleştirmek olabilir mi? Irak Kürdistanı iyi yönetimi kendisi arar bulur ama bugünkü şartlarda bunun alternatifi, PKK olamaz. Çünkü halk içinde hiç bir karşılığı yok. PÇDK seçimlere girip çıktı vaktiyle tek milletvekili bile alamadı. PKK kanaatimce uluslararası güçlerin bilhassa ABD, Rusya ve İran’ın bölgesel stratejilerinin bir parçası, bir unsuru. Bu güçlerden İran değil, ama ABD ve Rusya’nın bir çeşit Pankürdizm fikriyle hareket ettiklerini görüyoruz. Yani İrredentalizm. İrredentalizmle hareket eden Ortadoğu’da bir tek örgüt var, o da PKK’dır. Yani Batı tezleriyle PKK tezleri büyük ölçüde birbiriyle örtüşüyor. PKK ülke ayrımı ve farklı şartları tanımıyor ve kendini bütün Kürtlerin tek temsilcisi gibi görüyor. Ama bir yandan irredentalizmi yani ‘birliği’ , Pankürdizmi savunuyor gibi hareket ediyor ancak mevcut Kürdistan Federe Bölgesi’ni de İranlılarla birlikte bölmekle meşgul. Süleymaniye neredeyse bir İran şehri artık. Merkezi federe yapının Süleymaniye’de hiç bir hükmü kalmadı neredeyse. Suriye Kürtlerinin başka siyasi temsilcileri sürgün edildi, hapishanelere tıkıldı, Türkiye’de PKK hiç bir zaman başka partilere tahammül göstermedi, Kürtler’in dostu aydınları itibarsızlaştırdı, infazlarla susturdu. Bugünlerde İsmail Beşikçi Hocayı hedefe koymuş durumdalar. Özetle PKK, bu yüzyılın ilk çeyreğinde Kürdistan’ın siyasi manada bölüp parçalanması için kullanılan bir örgüte dönüştü. Bu kaçınılmaz olarak çatışmayı beraberinde getiriyor. Erbil yönetiminin bugün Rojava bölgesiyle olan kendi sınırını korumak için ABD yönetiminden yardım istemek zorunda kalmasını herkes iyi düşünmeli ve iyi analiz etmelidir.

 

2-Irak Kürdistanı’nda son zamanlarda PKK ile PDK arasında yer yer silahlı çatışmaya varan bir gerginlik var. Diğer taraftan PKK’ye yakın olan PYD ile PDK’ye yakın olan ENKS arasında Suriye’nin kuzeyinde ortak bir hükümet kurma çabaları devam ediyor. Irak Kürdistanı’nda çatışan iki taraf Suriye Kürdistanı’nda ortak bir hükümet kurmayı başarabilir mi?

İkisi bir arada yürümez. Hem peşmergelere ateş açacaksınız hem de peşmergelerin siyasi kanatlarıyla Suriye’de hükümet kuracağız diye göstermelik toplantılar ve görüşmeler yapacaksınız. ENKS bileşenleriyle daha önce Duhok’ta yapılan toplantılar hep kâğıt üstünde kaldı. PKK bugüne kadar hiç bir Kürt örgütüyle kalıcı bir sözleşme veya anlaşmayı sonuna kadar götüremedi, yapılanlara ise sadık kalmadı. PYD/YPG, ENSK’yle ortak hükümet kuracaksa, YPG güçlerinin sınırı geçip IKBY topraklarına saldırmalarını nasıl izah edeceğiz? Şengal’deki işgal Bağdat ve Erbil hükümetlerine rağmen devam etmiyor mu? PKK’yla işbirliği peşinde koşmak hep hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştır. Suriye’deki Kürt partileri bu şekilde oyalanacaklarına kendilerine ait alternatif bir politika üretebilseler daha faydalı olurlar.

485298image1.jpg

3-Geçtiğimiz haftalarda Süleymaniye ve Halepçe’de maaşların ödenmemesi gerekçesiyle kitlesel gösteriler yapıldı. Bu gösterilerde parti binaları ve hükümet daireleri ateşe verildi. Halepçe ve Süleymaniye'de yaşanmış olması bir rastlantı mı? Görünürdeki sebebin dışında başka sosyal, siyasal problemler var mı?

Süleymaniye ve Halepçe olayları, söylediğiniz bahanelerle başlamış olsa da, işin aslı bu değil. Başkan Neçirvan Barzani’nin bu konuda yaptığı açıklama maaşların ödenmemesi gibi hadiselerin tamamen bahane olduğunu açıkça gösteriyor. Kanaatimce, Süleymaniye ve Halepçe’de PKK’ya yeni bir coğrafik alan açılmak isteniyor. Bu süreç kalıcı tedbirlerle durdurulamazsa, üç-beş yıl sonra bu topraklarda bir değil, biri Şengal’de diğeri Halepçe/Süleymaniye’de olmak üzere üç Kandil’le karşı karşıya kalınacağıdır. Bu, PKK’nın tek başına hayata geçirmek istediği bir strateji değil. PKK’nın buna gücü yetmez. Küresel ve bölgesel güçlerin denetim ve kontrolünde yürüyen bir plan var. PKK’nın ismi bu coğrafyada nerede geçiyorsa, Haşdi-Şabi’yle beraber geçiyor, bu tesadüf olabilir mi?

 

4-TSK tarafından Irak Kürdistanı’nda PKK’ye yönelik olarak yürütülen bir operasyon var. Bölge halkı ve bölge hükümetinin PKK’ye ve bu operasyona bakışı ve yaklaşımı nasıldır?

Yıllardır sınır ötesi operasyonlar yapılır durur. Ama iş artık arada bir yapılan operasyonlardan ibaret değil. Türkiye sorunu bir beka sorunu ve sınırlarının güvenliği sorunu olarak görüyor. PKK, Duhok ve Zaho civarında askeri alanlar oluşturmaya çalışıyor ve buradaki yaklaşık 400 civarında Kürt köyünde güç bulunduruyor. Yani böyle devam ederse, gelecekte ne Erbil ne Bağdat hükümetlerinin esamesi kalmaz. Erbil’in ‘iki yabancı güçsünüz bizim topraklarımızda savaşmayın, gidin Türkiye’de savaşın birbirinizle’ şeklindeki açıklamaları zevahiri bile kurtarmaya yetmiyor artık. PKK, Türkiye için ne kadar bir güvenlik sorunuysa, Erbil ve Bağdat için de böyle bir güvenlik sorunudur.  Devletler ve ülkeler arasındaki barışçıl ve dostane işbirliğine de zarar veriyor. Bu konuda taraflara yeni ve gerçekçi politikalar gerekiyor.

tsk-dan-afrin-aciklamasi-2.jpg

5-Türkiye’de 2013 yılında büyük bir umut ve heyecanla başlatılan ancak akim kalan bir çözüm süreci oldu. Son günlerde bazı siyasi aktörler tarafından yeni bir çözüm sürecinin başlayabileceğine dair duyumlar alındığı ifade ediliyor. Siyasal ve sosyal anlamda çözüm için uygun bir zemin var mı? Böyle bir süreç başlarsa şayet önceki tecrübelerden de gerekli dersler çıkarılarak nasıl bir yol ve yöntem izlenmelidir?

2013’ten başlayan ve yaklaşık iki yıl sonra PKK eliyle biten sürecin içinde geliştiği siyasi iklim bugün yok. Hem, ‘aynı ırmağa iki defa giremezsiniz’ diye bir diyalektik kural var. Türkiye bir kere PKK’yla bir çözüm olamayacağını, can yakan sonuçlarıyla beraber öğrenmiş oldu. PKK’yı silahlandırma çözümü olur, başka bir şey olmaz. Onun da bu koşullarda mümkün olmadığını herkes bilir. Olabilmesi için, küresel güçlerin PKK’nın artık tasfiye edilmesinin zamanı geldi diye bir fikirle buluşmaları gerekiyor ki, hem ABD hem Rusya ve hem de İran bu fikirden çok uzaklar. Tersine bu örgütü sanki herkes elbirliğiyle nasıl güçlendiririm diye hesap kitap yapıyor, çünkü vekâlet savaşlarında PKK herkesin vazgeçilmezi oldu.

Medyada bu konuda çıkan haberlerin gerçekliği yok. Bazen bu yollu haberler çıkıyor ama bildiğim kadarıyla hükümetin ajandasında böyle bir şey yok. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürtlerin sorunu demokraside ilerlemekle çözülür, bunun için bir muhatap da gerekmiyor, hele masadan kalkar kalkmaz silaha davranan ‘muhatap’lara hiç gerek yok. 82 Milyon vatandaş her türlü çözümün muhatabıdır. Ama HDP/PKK’nın periferisinde olan bir takım kişiler böyle bir gündem yaratmak için çaba gösteriyorlar.

 

6-Irak Kürdistanı’nda 2017 senesinde gerçekleştirilen referandum Türkiye’de cari hükümet tarafından aşırı sert bir tavırla karşılandı. AK Parti iktidarının referanduma gösterdiği tepki, son olarak Kürt sorununa yönelik yapılan açıklamalar da göz önüne alındığında nasıl bir değişimin göstergesi?

Referanduma aşırı bir tepki gösterildi, bu tepkiyi vaktiyle doğru bulmadığımı ifade ettim. Hatta genel başkanım ve Cumhurbaşkanım Sayın Erdoğan’la bu fikirlerimi paylaşma fırsatı bulduğumu da söylemek isterim. Dost acı söyler diye bir söz var. Türkiye’nin tavrı biraz da böyle bir şeydi aslında. Referandumu ben de zamansız bulmuş, faturası ağır olacak diye düşünmüştüm. Böyle de oldu. Referandumdan sonraki IKBY daha güçlü değil, daha zayıf, Kerkük’ten başlayarak bu zayıflığı görmek mümkün. Hükümeti oluşturan Kürt partileri arasındaki anlaşmazlıklar daha da arttı. Ama Erbil/Ankara arasında referandum sebebiyle oluşan gerilim bugün yok artık. Görüşmeler ve çeşitli alanlarda işbirliğinde canlanma görülebiliyor. Bazı söylemlere değil de, fiili olarak gerçekleşenlere bakarak değerlendirme yapmak herkes için daha iyi olur kanaatindeyim.


whatsapp-image-2020-12-29-at-22-29-37-1-001.jpeg

Yarın, PSK Genel Başkan Yardımcısı Bayram Bozyel ile soruşturmamıza devam edeceğiz.

HABERE YORUM KAT