Süleyman ve Rüzgâr İlişkisini Mufassallaştırmada Neden Tevrat Verileri
Kur’an-ı Kerim’in, Süleyman kıssasını anlatan çeşitli ayetlerinde, Süleyman ve rüzgâr ilişkisine şöyle değinilir: “Süleyman'ın emrine de kasırga/fırtına (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz her şeyi biliriz.”1 “Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik”2 “Bunun üzerine biz rüzgârı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı.”3
Cenabı Hakk, Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Süleyman’ı, rüzgâr ile desteklediğini belirttiği halde Hz. Süleyman’a verilen bu rüzgâr desteğinin mahiyeti hakkında açıklama yapmamıştır. Yani Kur’an-ı Kerim; “Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi…” Derken, buradaki esme faaliyetinin ne için ve ne amaçla olduğuna; bereketli yerlerin nereleri kapsadığına dair bir açıklama yapmamıştır. Hızını “…Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgâr…”la diye tarif ettiği halde Süleyman’ın bu hızdaki rüzgârdan ne şekilde yararlandığını beyan etmemiştir.
Kur’an’ın genelde tüm kıssalarında, özelde ise konumuz olan Süleyman-rüzgâr ilişkisini beyan eden kıssasında olduğu gibi kısa/öz/mücmel ifadeler bize ne ifade etmektedir. Yani Kur’an, Süleyman-rüzgâr ilişkisini neden mufassal olarak vermemiştir? Bunun cevabını bulmak gerekmektedir.
Neden bu cevabı bulmak gerekmekte? Çünkü bu kıssayı içselleştirmekte önümüzde iki yol vardır. Ya Süleyman-rüzgâr ilişkisini anlatan kıssadaki; Allah’ın Hz. Süleyman’a bahşettiği rüzgâr mucizesini ona has kılarak ders alacağız. Ya da hem böyle olduğunu hem de onun yaptığı gibi genel hazırlığı yapıp ondan sonraki desteği Allah’tan beklememiz gerektiği dersini çıkaracağız. Dolayısıyla Süleyman’a bahşedilen destek kadar olmasa bile Cenabı Hakk’ın bizleri de destekleyeceği mesajını içselleştirmiş olacağız.
Şayet Süleyman-rüzgâr ilişkisini anlatan kıssayı doğru mufassallaştırırsak Süleyman(a.s)’ın, Allah’ın desteğini kazandığı, gayretinin aynısı veya benzeri çabaları bizlerde göstermiş/göstermeye çaba sarf etmiş olacağız. Böylece kıssanın mufassallaştırılmasının önemi de ortaya çıkmış olacaktır. Süleyman kıssası veya Kur’an kıssalarını mufassallaştırma, sadece tarihsel bir vakıanın gerçekliği açısından onu gündem etmek olmamalıdır. Asıl gaye bu gerçek/vakilik, bizlere uygulamamız/yaşamamız gereken metodu göstermelidir.
Hz. Süleyman’la ilgili “Hz. Süleyman -Rüzgâr Bağlamı ve Nuzül Ortamı-“ başlıklı ilkyazımızda şu kanaate varmıştık. “Hal böyle olunca mezkûr ayetlerde geçen rüzgâr ile Hz. Süleyman arasındaki mücmel olarak beyan edilen ilişkinin mufassallaştırması, Kur’an’ın muhataplarına bırakılıyor demektir. Neden? Çünkü Kur’an, bilinmeyen bir kıssayı veya onun içerisinde bahsi geçen bilinmeyen konuları anlatmamaktadır. Peki soralım! Kur’an’ın anlattığı Süleyman kıssası, Kur’an inmezden evvel biliniyor muydu? Buna cevabımız evet! olacaktır.”4
Şayet Kur’an, bilinen bir kıssayı anlatıyor ise ki, muhakkak öyledir. Kur’an kıssalarının vakiliği/gerçekliği üzerine aykırı tezler ortaya koyan Halefullah bile bu gerçeği kabul eder: “Bu Kur’an kıssaları ya bilinenlere işaret etme veya çevrenin bildiği ve hiçbir şekilde yabancısı olmadığı olaylara kısaca atıflar biçimindedir. (…) Kur’an’daki bu kıssa öğelerinin, bilinenler üzerinde hareket ediyor olması bizim görüşümüzü desteklemektedir. Tanınan ve meşhur olan şahsiyetler ile o çevrede yaygın olan olaylar, Kur’an’da en fazla kullanılan kıssa öğeleridir ve bunun aksine bilinmeyen olaylar ile tanınmayan şahsiyetler fazla kullanılmamıştır. (…) Yukarıdaki olgulardan da açıkça anlaşılacağı üzere Kur’an’ın metodu; kıssayı Arap coğrafyasından veya Arap mantalitesinden aldığı unsurlar üzerine bina etmekten ibarettir. Bunun amacı, kıssaların muhataplar üzerinde derin etkiler bırakmasını sağlamak, bilinen ve tanınan, olağan olay ve kişilerden, bilinmeyen ve yabancı fikir ve düşüncelere varmaktır.”5
Kur’an bilinen olgulardan bahseden kıssalar vazetmiş ise o halde bu bilinen kıssa olguları nereden Arap toplumuna girmiş ve mal olmuştur? Hemen cevap verelim. “Süleyman kıssası; hem Kudüs ve civarını hem de Sebe kavmi ve Melikesi nedeniyle Yemen ve civarını konu alan bir kıssadır. Dolayısıyla bu bölgeler ile ticaret seferleri dolayısıyla sosyal ve kültürel iletişim kuran Mekke ve Medine Arapları, ister istemez Süleyman kıssası ve konularından haberdar olmuşlardır.”6
Bunun ikinci ana sebebi “…Medine’de yaşayan Yahudi Arap kabilelerinden dolayıdır….”7 Dolayısıyla “Hicaz bölgesi müşrik Arapları gerek Hicaz ötesi ticaret yoluyla gerek Yahudi olan Medine Arapları ile etkileşimleri neticesi, Süleyman(a.s) ve onun hayatı ile ilgili bilgi sahibi idiler.”8
Esasen Hicaz bölgesi müşrik Arap toplumlarının bu iki bilgilenme yolu da tek bir noktada birleşir. O da Tevrat’tır. Peki, Kur’an, Tevrat’ta anlatılan Süleyman kıssasını neden bir daha anlatmaktadır? Çünkü Kur’an, hiç bilinmeyen, yeni bir Süleyman kıssası değil, geçmiş kitaplardan biri olan Tevrat’ın, muharref hale gelen –rayından çıkartılan- kıssasını, tevhidi açıdan hidayet, öğüt ve ibret olması -rayına! koymak- için beyan etmektedir.
Kur’an-ı Kerim, Tevrat’tan bir cüz olan kıssalarındaki tahrifat olgusunu ve Kur’an’ın bunları tashih/düzeltmesini şu şekilde beyan etmektedir: “Onların bir kısmı var ki, Allah'ın kelamını dinleyip anladıktan sonra onu bile bile tahrif ediyor."9 "Ey Ehl-i Kitap: Resulümüz size Kitaptan gizlemekte olduğunuz bir çok şeyi açıklamak üzere geldi..”10 Yani Cenabı Hakk, Mekke veya Medine müşrik Araplarınca bilinen fakat tevhidi açıdan ele alınıp öğüt ve ibret nazarıyla yaklaşılmayan Süleyman kıssasını, onların nazarına, Tevhid ve hidayet açısından koyarak ders vermek amacıyla Süleyman(a.s) kıssası ve diğer kıssaları beyan etmektedir.
Şimdi can alıcı soruyu soralım! Süleyman-rüzgâr ilişkisini mücmel olarak bildiren Süleyman kıssası; Kur’an-ı Kerim inmezden evvel inmiş kitaplardan biri olan Tevrat’ta da yer alıyorsa ne yapmamız lazımdır? İşte size okkalı! Bir soru… Hadi cevap verin!..
Bazı okurlarımızın, yazılarımız formlarına yolladıkları yorumlardan aktaralım: “…Tevrat ne zamandan beri dinin ve Kur'an'ın anlaşılmasında esaslı (hatta esas) bir kaynak oldu? Anlayış değişti de bizim haberimiz mi olmadı?!..” “…kardeşim, kur an uçuyor diyorsa uçuyor... Sen Tevrat değil de başka kapı bul…” Eğer sizler de böyle bir olumsuz cevap veriyorsanız biz size söyleyelim Süleyman ve rüzgâr ilişkisini mufassallaştırmada “ayazda kaldınız”(!) demektir.
Yeniden soralım ve düşünelim. Kur’an’ın mücmel/öz/kısa olarak vazettiği bir olayın detayını nereden, nasıl, hangi metodla öğrenebiliriz. Cevap verelim ve bu arada kıssaların mufassallaştırılarak doğru/sahih anlaşılmasında bir metod ittihaz etmeye çalışalım.
Kur’an’ın mücmel/kısa/öz olarak anlattığı kıssaların mufassallaştırılmasında tek ve sahih yol Tevrat ve İncil verilerinden yararlanmaktır. Bu neden böyledir? Çünkü Kur’an’ın iniş sebebi geçmiş kitaplardan olan Tevrat ve İncil’in muharref hale gelmesi yüzündendir. Kur’an’ın geliş/iniş amacı; yepyeni bir din getirmek değil, muharref olan dinin yazılı vesikaları Tevrat ve İncil muhtevası içerisindeki tevhid ve hidayete dair muharref temaları tashih etmektir. Bu nedenle Kur’an bu iki kitapta olan aynı kıssalardan bahseder ve onlardaki sapmaları tashih eder düzeltir.
İşte bu sebeple İncil ve Tevrat’ta yer alan Kur’an’a muhalif olan kısımları dolayısıyla tevhidi sapmaları tecrit ederek diğer zararsız muhtevayı, Kur’an kısaslarının mufassallaştırmasında kullanabiliriz. Esasen Kur’an’da yer alan kıssaların genel olarak kısa/öz/mücmel olarak beyan edilmesi de bu yüzdendir. Çünkü mufassal açıklamalar geçmiş bu kitaplarda mevcuttur.
Binaenaleyh Süleyman-rüzgâr ilişkisi hakkında mufassal malumatı Kur’an perspektifinde Tevrat verilerinden almamız gerekmektedir. Bu yüzden Tevrat’ta anlatılan Süleyman-rüzgâr ilişkisine dair anlatımlara göz atmamız, bunları Kur’an kıssasındaki verilerle örtüştürmemiz gerekmektedir.
Not: Her ne kadar bir evvelki yazımız sonunda “Hz. Süleyman ve rüzgâr ilişkisine Tevrat verileri açısından yaklaşmak” başlıklı bir yazı ile devam edeceğimizi belirtmiş isek de okurlarımızdan gelen yorumlar üzerine genelde Kur’an kıssalarını mufassallaştırmada özelde ise Süleyman-rüzgâr ilişkisini mufassallaştırmada neden Tevrat verilerinin tercih edilmesi gerektiğini açıklayan böyle bir girizgâh yazı ile devam etmeyi istedik. Bir sonraki yazımızda “Hz. Süleyman ve rüzgâr ilişkisine Tevrat verileri açısından yaklaşmak” başlıklı yazı sözümüzü yerine getireceğiz. İnşaallah.
Dipnotlar:
1 Kur’an/21Enbiya/81.
2 Kur’an/34Sebe/12.
3 Kur’an/38Sad/36.
4 https://www.haksozhaber.net/hz.-suleyman-ruzgar-baglami-ve-nuzul-ortami--21542yy.htm
5 Muhammed Ahmed Halefullah, Kur’an’da Anlatım Sanatı, s.267-268.
6 https://www.haksozhaber.net/hz.-suleyman-ruzgar-baglami-ve-nuzul-ortami--21542yy.htm
7 https://www.haksozhaber.net/hz.-suleyman-ruzgar-baglami-ve-nuzul-ortami--21542yy.htm
8 https://www.haksozhaber.net/hz.-suleyman-ruzgar-baglami-ve-nuzul-ortami--21542yy.htm
9 Kur'an/2Bakara /75.
10 Kur'an/5Maide /15.
YAZIYA YORUM KAT
Selamün aleyküm,
Yanıtla (0) (0)Haksöz dergisinin, 1993 yılı Temmuz sayısında yayınlanmış olan ve halen "Haksözhaber" Web sitesi üzerinden "Haksözokulu" http://www.haksozhaber.net/okul_v2/article_detail.php?id=433
linkinde, internet üzerinden yayınlanmaya devam eden yazımızda 18 yıl önce kısa olarak Süleyman-rüzgar ilişkisine şöyle değinmiştik. "Tevrat'ın I. Krallar bölümünde Süleyman'ın Edom'da, Kızıldeniz kıyısında gemiler yaptırdığı belirtilir. Kur'an'ın gösterdiği işaretlerden bakacak olursak Süleyman (a) Allah'ın, istediği tarafa sevkettiği "rüzgar" sayesinde, bütün gemilerin rüzgarın itme gücü ile hareket ettiği o çağda, mal yüklü gemilerinin daha hızlı seyretmesini sağlayarak ticarette de büyük aşamalar kaydettiği düşünülebilir. "Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgarı, Onun buyruğuna verdik..." (Enbiya/81). "Bunun üzerine Biz de, istediği yere onun buyruğu ile kolayca giden rüzgarı verdik." (Sad/36) "Gündüzün estiğinde bir aylık mesafeye gidip akşam da bir aylık mesafeden dönen rüzgarı Süleyman 'in buyruğu altına verdik." (Sebe/12) "O halde rüzgar Süleyman'ın emrindeydi ve o bir aylık uzağa deniz seferleri düzenleyebiliyordu. Çünkü rüzgar onun gemileri için istediği yönde esiyordu.""
Gelecek yazımızda bu 18 yıl önce serdettiğimiz bu kısa görüşümüzü uzun ve daha detaylı olarak sunmaya çalışacağız. Hz. Süleyman kıssası ile ilgili o kadar konu varki, bir yazar olarak bu konulara eğilmemiz ve bir yazı olarak gündem edip yetiştirmemiz mümkün olamıyor. Amacımız Kur'an kıssalarının anlaşılmasında sahih bir metodolojiyi okurlarımıza yansıtarak onların bu konularda kendi algı eksiklilklerini doyurmalarıdır. Sizin bu hususta mümbit bir yapınız olduğunu fehmediyorum. Allah'a emanet olunuz.
Kısa-öz olarak geçen kıssaların detayını,nereden,nasıl hangi metodla öğreneceğiz diye soruyorsunuzda öğrenmelimiyiz.Öğrenmeliyiz diyorsunuz,parçaları değil bütünü görme hevesi içindesiniz.İtiraf edeyim bende öyleyim. İncil ve Tevrat’ta yer alan Kur’an’a muhalif olan kısımları dolayısıyla tevhidi sapmaları tecrit ederek diğer zararsız muhtevayı, Kur’an kısaslarının mufassallaştırmasında kullanabiliriz.diyorsunuz.Zararsız muhtevanın altını çiziyorum.Eski ve yeni ahid-tevrat ve incil-tarihe ışık tutması muhtemel bir belgedir.Unutmayın ki tarihide kazananlar yazar.Kuran Hz.Harun a atılan Buzağı heykelini yaptı iftirasına açıklık getirir.Kuran Hz.Süleymanın kafir olmadığınıda söyler.Onları temize çıkarır.Muhafazakar,kapalı topluluklar son derece tutucu,sabit fikirli,oldukları halde Neden Hz.Harun dan bu şekilde nefret edip bu tarihi gerçeği saptırdılar.Neden gelmiş geçmiş çağların en ihtişamlı,en barışçıl,en huzurlu dönemini yaşatmış olan Krallarına minnettar olacağına,onu nefretle anıp kafir yapıp afaroz ettiler.Neden Hz.ibrahimi karısını mısır firavununa peşkeş çeken biri olarak lanse ettiler.Konumuz bu demeyin lütfen,eğer bunlara verecek cevabınız yoksa zarasız muhtevayıda anlayamazsınız.Siz rüzgar meselesini nereye bağlayacaksınız bilmem ama ben ayetlere bakarak rüzgarlı gemilerin kullanılması olarak algılamışımdır.tevratta ise bunu destekleyici yaklaşımlar mevcuttur.Tevrat’ta anlatılan Süleyman-rüzgâr ilişkisine dair anlatımlara göz atmamız, bunları Kur’an kıssasındaki verilerle örtüştürmemiz gerekmektedir.diyerek sözlerinize son veriyorsunuz.Genel olarak katılıyorum.Konumuz değil diyorsunuz ama aynı metodunuzu kuşlar konusunda- Hüdhüd ile Hadad -görmek isteriz.bir kuşun nasıl olurda Sebada bir kadın hükümdar bulduğunu kendisinin herşeyi olup büyük bir tahtı olduğunu kavmin güneşe taptığını onların Allaha tapmaları gerktiğini söyler,daha doğrusu bunların gerçekliğine nasıl varır.Öyleyse kuş deyip geçmeyelim onlar her şeyin farkında.Kal selametle.
Yanıtla (0) (0)