“Süddeutsche Zeitung’un 15 Temmuz Makaleleri”
Almanya merkezli Süddeutsche Zeitung gazetesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a olan düşmanlığı yüzünden geçirdiği olumsuz değişime değinen Hakan Albayrak, gazetede çıkan makalelerden örnekler sunuyor.
Süddeutsche Zeitung’un 15 Temmuz Makaleleri
Hakan Albayrak / Karar
Almanya’nın en ciddi, en ağırbaşlı, en objektif gazeteleri arasında sayılan Süddeutsche Zeitung, son senelerde bir ‘Anti Erdoğan / Pro Gülen’ propaganda gazetesine dönüştü.
Almanlar bunu dert etmeseler de (zaten bunun farkında olmasalar da) bizim nazarımızda Süddeutsche Zeitung’un efsanevi ciddiyeti, ağırbaşlılığı, objektifliği yerlerde sürünüyor.
Ama kendini tutamayıp bu eski güzel hasletlerinden kırıntılar sergilediği de oluyor Süddeutsche Zeitung’un.
Sadece kırıntılar.
Çünkü Erdoğan nefreti o kadar güçlü ve tayin edici ki, O’nun lehine olabilecek hususlarda ister istemez ‘ketum’ davranıyor bu gazete.
***
Geçen Cuma günü (14 Temmuz) Süddeutsche Zeitung’un internet sitesinde “Darbe teşebbüsünden bir sene sonra Almanya’daki Gülen Hareketi’nin ahvali” (Ein Jahr nach dem Putschversuch: So geht es der Gülen-Bewegung in Deutschland) başlıklı bir makale çıktı.
Türkiye Cumhuriyeti makamlarının sıkı takibi altındaki Gülenistlerin ‘mağduriyeti’ üzerinde yoğunlaşan makalede, yukarıda mezkûr kırıntılardan bir örnek de var:
“Aynı zamanda, bunların birçoğu, Gülen Hareketi’ne izafe edilen rol ve güç ile yüzleşmeyi reddediyor.”
Dedim ya; sadece kırıntı.
Ama hiç yoktan iyi.
***
İstediğinde, hiç yoktan iyinin biraz daha ötesine de geçebiliyormuş Süddeutsche Zeitung.
Bunu, internet sitesinde evvelki gün (15 Temmuz) yer alan “Darbeyi kim yönetti?” (Wer steuerte den Putsch?) başlıklı makaledeki bazı ifadelerle ortaya koydu.
Okuyalım:
“Kendilerine parola olarak Atatürk’ün bir sözünü (‘Yurtta sulh’) seçtiler. Darbe gecesi devlet televizyonu TRT’de okuttukları bildiri de 1930’lu yılların Kemalist söylemini kuvvetli bir şekilde hatırlatıyordu. Gülen’e veya Kur’an’a işaret eden hiçbir şey yoktu bu bildiride.
“Gelgelelim, Ankara’daki Akıncı Hava Üssü’nün güvenlik kameraları bu yönde bir ipucu sundu. Kaydedilen görüntülerde, orada aslında hiçbir işi olmaması gereken, beyaz saçlı, ortalıkta heyecanlı heyecanlı dolanan bir adam vardı: Adil Öksüz, ilahiyatçı bir yardımcı doçent. 50 yaşındaki Öksüz, daha evvel, üniversite maaşının mütevazılığına rağmen defaatle New York’a gitmişti. New York ile Gülen’in yaşadığı Saylorsburg arasındaki mesafe uzun değil. “Akademik yetkinliği olmayan bir ilahiyatçı niye sık sık ABD’ye gider?” diye soruluyor, Türkiyeli gazeteciler tarafından hazırlanan ve Gülencileri açık bir şekilde zan altında bırakan -ama içerdiği bazı iddialar istihbarat kaynaklarının doğrulanabilir olmayan bilgilerine dayanan- bir rapor. Öksüz’ün bir tür ‘Ordu İmamı’ olduğu ileri sürülüyor. Kendisi kaçak durumda.
“BND (Federal İstihbarat Teşkilatı) Başkanı Bruno Kahl, darbede Gülen’in ağına ait bir sorumluluğun tespit edilemediğini söylemekten imtina etmedi. Galiba aceleci davrandı biraz. Britanya Parlamentosu’nun analizi daha ihtiyatlı: (Söz konusu analize göre) Darbenin sadece Gülenistlerin eseri olduğu muhtemel görünmüyor. Muhtemelen ordudaki başka Erdoğan muhalifleri de bu işte yer aldılar…”
***
Süddeutsche Zeitung, biraz mahcup bir şekilde de olsa hakikatin etrafında dolaşmaya başladı.
Olacak, olacak…
Biraz daha gayret.
HABERE YORUM KAT