Sudan’daki Olayların Arkasında “Dış Güçler” Aramak
Yazısında Sudan’daki olayları değerlendiren Ahmet Varol, olayların arkasında Siyonist İsrail ve ABD’nin bulunduğu iddiasına itiraz ediyor.
Ahmet Varol’un Yeni Akit’te yayımlanan konuyla alakalı yazısı (27 Aralık 2018) şöyle:
Sudan’da Gösteriler
Sudan’da cumhurbaşkanlığını sürdüren Ömer Hasan El-Beşir, Haziran 1989’da askeri darbe yoluyla siyasi iktidarı ele geçirmişti. İktidara el koymasının başlangıç döneminde ABD’nin Sudan’a yönelik sömürgeci politikalarına karşı, ülkenin bağımsızlığını güçlendirme amacına yönelik ve ülkenin İslâmî kimliğini önceleyen politikalar izlemesinden dolayı halk tarafından da destek gördü. Bu onun seçimlerde de cumhurbaşkanlığını kazanmasını sağladı. Bunda tabii karşısında güçlü bir siyasi muhalefetin olmamasının da önemli rolü vardı.
Ancak Güney Sudan’ın 2011 referandumunda bağımsız olmasından sonra Sudan petrollerinin yüzde 75’inin Güney Sudan tarafında kalması sebebiyle Sudan Cumhuriyeti ekonomik bağımsızlık konusunda zorlanmaya ve Arap ülkelerinin desteğine daha fazla ihtiyaç duymaya başladı. Suudi Arabistan’ın liderliğindeki Körfez ittifakının Katar’a uyguladığı ablukaya Sudan’ın iştirak etmemesi üzerine Suudi Arabistan ile onunla aynı safta yer alan Körfez ülkelerinin bu ülkeye yardımlarını büyük ölçüde kesmeleri ekonomik sıkıntılarının biraz daha artmasına neden oldu.
Sudan parasının dolar karşısında hızlı bir şekilde değer kaybetmesi bazı temel tüketim maddelerinin de hızla fiyatlarının artmasına neden oldu. Bu da halk tarafından tepkilere yol açtı. Bu tepkiler 19 Aralık Çarşamba gününden itibaren gösterilerle ve yürüyüşlerle meydanlara ve caddelere yansıdı.
Ömer El-Beşir, bu gösterileri ve sivil eylemleri ülkenin içinde bulunduğu ekonomik problemlerin istismarı olarak değerlendirip meydanlara çıkanları ülkeye ihanet etmekle suçladı ve onlara karşı sert tavır gösterdi. Bu tavır yüzünden olayların ilk beş gününde resmi açıklamalara göre sekiz, muhaliflerin iddialarına göre ise en az 22 kişi hayatını kaybetti.
Sudan yönetimi gerek Arap baharı sürecinde ve gerekse Fransa’daki olaylarda sosyal medyanın, kitlesel tabanın organize olmasında önemli rol oynamış olmasını göz önünde bulundurarak ilginç bir yönteme başvurdu. Sosyal medya araçlarına erişimi ya tamamen engelledi veya kullanımını kısıtlı hale getirdi. Ama bu, tepkilerin daha da artmasına neden oldu. Ayrıca Sudan’da kitlesel tabanın organize olması konusunda sosyal medyanın yerini muhalif siyasi partiler ve meslek kuruluşları doldurdu. Gösteriler ve eylemler onların yönlendirmesiyle kısa sürede ülkenin değişik bölgelerine yayıldı.
Olayların muharrik etkeni ekonomik sıkıntılar ve pahalılıktır. Ama Ömer El-Beşir’in Suriye’ye Esed’e destek görünümü veren bir ziyaret gerçekleştirmesinin de arkasındaki kitlesel desteğin zayıflaması suretiyle etkisini göstermiş olması muhtemeldir. Kitlesel desteğin zayıflaması muhalif tabanın daha cesurca hareket etmesini, siyasi muhalefetin de halkı yönlendirmesini kolaylaştırmıştır. Çünkü hem ABD ve Batı hem de Arap dünyası tarafından yalnızlaştırılan Sudan hükümetinin siyasi gücünü koruyabilmek için kendi halk tabanının desteğine ihtiyacı vardı.
Olayların ABD ve İsrail tarafından yönlendirildiği iddiasını ise tutarlı bulmuyoruz. Kitlesel tepkiyi harekete geçiren sebepler ülkenin maruz kaldığı ekonomik yaptırımlar nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bu sebepler son dönemde daha güçlü bir şekilde etkisini göstermiştir. Siyasi muhalefet Beşir iktidarına karşı bir sivil hareketi zaten başlatmak istiyordu. Onun Suriye’deki Baas zulmüyle beraber poz vermesi karşısında taban desteğinin zayıflaması sözkonusu siyasi muhalefetin ülkenin yaşadığı ekonomik sıkıntıları geniş tabanlı bir sivil tepkide değerlendirmesini kolaylaştırmıştır.
Beşir yönetiminin reform vaatleri ona karşı meydanlara çıkanları tatmin etmedi. Polis şiddetinin dozunu artırmasının da ters tepmesi ihtimali var.
HABERE YORUM KAT