Sudan'da neler oluyor?
Sorun dışarıdan bakınca göründüğü gibi sadece ordu ve HDK arasındaki çatışma değil. Arka planda Sudan'ın bağımsızlığından itibaren çözülemeyen ve son yıllarda gittikçe artan temel sorunlar var.
Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Açık Görüş
Sudan'da neler oluyor?
Sudan toprak büyüklüğü bakımından Afrika'nın en büyük üçüncü ülkesidir. Doğu Afrika'da Kızıldeniz sahillerindeki konumu jeo-stratejik öneme sahiptir. Köklü bir tarihi ve kültürel değerleri olan Sudan,16. yüzyılın başında Mısır'la birlikte Osmanlı Devleti'ne katıldı ve 19. Yüzyılın sonuna kadar görece istikrarlı bir süreç yaşadı.
Sanayi devrimiyle hız kazanan sömürgeci yayılmanın olumsuz etkileri en çok Afrika'da görüldü. Bazı halklar direnmeden teslim olurken Sudan güçlü bir direniş gösterdi. 1882'de Mısır'ı fiilen işgal eden İngilizler Sudan'ı ele geçirmekte çok zorlandı. Mehdi Hareketi, Sudan'da etkili bir askeri ve siyasi güç olarak bu sırada doğdu. Hareketin lideri Muhammed Ahmed el-Mehdi, 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun Sudan'ı terk etmesinin ardından bölgede İngiliz işgaline karşı mücadele etti. Mehdi, İngiliz sömürge yönetimine karşı savaşan bir dizi yerel güçleri etrafında toplayarak onlara liderlik etti. Bu hareketi Sultan II. Abdülhamid örtük olarak destekledi.
Tarihi arka plan
Mehdi kuvvetleri 1885 yılında Hartum'u ele geçirerek İngilizlerin Kahire'den Johannesburg'a kadar uzanan bir hat üzerinde Afrika kıtasını kuzeyden güneye işgal etme hevesini kırdı. 1885'te General Gordon'un hayatını kaybettiği askeri sefer İngiliz tarihinde unutulmayan acı yenilgiler içinde en başlarda yer aldı. Bu yüzden, İngilizler Sudan'ı işgal etmek için epeyce zaman ve kaynak kaybetti. 1898 yılına kadar süren işgal hevesi yoğun saldırılara sebep oldu. Sudan'ı açıktan İngiliz bayrağı altına alamayacaklarını gören ihtiraslı sömürgeciler Sudan üzerinde İngiliz-Mısır ortak idaresi altında bir sistem kurdu. 1956 yılında Sudan bağımsızlığını kazanana kadar süren süreçte Sudan halkı topyekün direnmekle birlikte, bugüne kadar etkisi görülen sorunlarla da karşılaştı. Sudan'ın bağımsızlığı sağlayan Mehdi hareketi dini değer ve inançları referans alan bir hareket idi. Sudan'da bağımsızlık sonrasında işbaşına gelen idareler milliyetçilik ve halk iradesine saygı sloganları atsalar da gerçekte 2019'a kadar İslam dinini rehber edindiklerini ilan eden askeri rejimler ulusal siyaseti elinde tuttu.
Güneyde kimlik arayışları
Sudan, 1956'dan sonra iç savaşlarla enerjisini harcadı. Hartum yönetimi iki uzun iç savaşla mücadele ederken ulusal birliği sağlamak isterken parçalanmaya doğru yol aldı. Mısır'dan ayrılan Sudan bu kararı alırken çetin fikir ayrılıkları içindeydi. Mısır, 1952 darbesi sürecinde Arap milliyetçiliği sloganlarıyla bütün Arapları tek çatı altında toplama hayalleri içindeyken Sudan'ı kaybetti. Sudan halkı yaklaşık 55 yıl sonra yeniden ikiye bölündü. Bu çatışmalar, büyük ölçüde kolonyal devirden gelen bölünmelerin sonucu idi. Bölünmenin temelinde etnik ve dinsel kimliklerin öne çıkarılması yer alıyordu. Gayrimüslim ve Arap olmayan Güney Sudanlılar 1850'lerden itibaren misyoner teşkilatlarının etkisinde yeni kimlik arayışında idi. Kuzeydeki Arap ve Müslüman idareciler de ülkenin bütünlüğünü sağlamak noktasında tecrübesiz idi. Yüzyıl öncesindeki Türk ve Mısır idaresinin koruma kalkanı mesabesindeki katkılarından mahrum bir şekilde ekonomik, politik ve sosyal hakimiyeti kurmaya çalıştılar. Güney ise kendilerini ve kültürlerini dikkate almayan politikacılara tepkilerini silaha sarılarak verdi.
Ülke uzun süren iki büyük iç savaş yaşadı. Birinci iç savaş 1956-1972 yılları arasında sürdü. Kısa bir sükunet devrinden sonra 1983'te yeni bir iç savaş daha çıktı. Yaklaşık 20 yıl süren savaş sonrasında barış masası kuruldu. Ocak 2005'te imzalanan son Kapsamlı Barış Anlaşması (CPA), Sudan devletinin toprak bütünlüğünü bozan ciddi maddeler içeriyordu. Hartum idaresi ülkenin ikiye bölünmesine rıza gösterdi. Karşılığında bir güvence alamadı. ABD Sudan'ı terörist devletler listesinden çıkarıp ülkenin ambargolarla sarsılan ekonomisini düzeltecek katkılar vereceğini ilan etmekten öte Hartum'a bir şey vermedi. Güney Sudan için bağımsızlık referandumu yapılmasını kabul eden Hartum hala güneyin kuzeyden ayrılmayacağı ihtimalini değerlendiriyordu. Onlara göre Hartum olmadan Güney Sudan hükümet kurabilecek kapasiteye sahip değildi. Akl-ı selim galip gelecek diye hayaller kuran el-Beşir rejimi Güney Sudan'ı çoktan kaybetmişti. Nitekim, Ocak 2011'de Güney Sudan'da yapılan referandumdan bölünme taraftarları galip çıktı. Güney Sudan, 9 Temmuz 2011'de kuzeyden resmen ayrıldı. Ama bölünmeyi savunan gurupların ileri sürdüğü sorunlar bitmedi. İki tarafta da etnik sorunlar yanında ekonomik ve sosyal sorunlar da artarak devam etti.
Darbeler ve darbecilerin sorumlulukları
2011 yılında Arap Baharı rüzgarları eserken bölünmenin getirdiği travmayı yaşayan Sudan'da kafalar çok karışıktı. Ancak 2018 yılına gelindiğinde Sudan'ı yaklaşık 30 yıl boyunca idare eden askeri rejim sarsıldı. Halk sokağa çıkarak daha çok bozulan ekonomik dengelerin sebep olduğu sıkıntıları protesto etti. Sudan'da bir yıl kadar süren protesto eylemlerinin hedefinde 1989'da darbeyle işbaşına gelen devlet başkanı Ömer el Beşir vardı. Nitekim 2019 yılında ordu yönetime el koyarak onu alaşağı etti.
Sudan bağımsız olduğundan itibaren askeri darbelere muhatap oldu. 1956'dan 2021 yılına kadar beş askeri darbe yapıldı. 6 tane de başarısız kalan geniş çaplı darbe girişimi yaşandı. Ancak ülke siyasetine iki darbeci lider damgasını vurdu. Birincisi, Cafer Numeyri (1972-1986) 16 yıl iktidarda kaldı. Ondan üç yıl sonra gelen Ömer el-Beşir (1989-2019) 30 yıl iktidarda kalmaya muvaffak oldu. Onun gidişi de bir askeri darbe ile oldu. Ancak bu sefer sivil toplum da işin içine girdi. Askerler darbeyi yapsalar da ülkenin kangrene dönüşmüş sorunlarını çözmek noktasında sivil toplum desteğini arkalarına almaya çalıştı. Nitekim ortak bir sivil-askeri-yürütme organı kuruldu: "Sudan Egemenlik Konseyi" iktidarı eline aldı. Ülke halen "Sudan Egemenlik Konseyi" Başkanı Orgeneral Abdulfettah Abdurrahman el-Burhan tarafından kurulan bir geçiş yönetimi ile idare ediliyor.
Sömürgecilerin kanlı mirası
Afrika ülkelerinin yaşadığı sorunlar aşağı yukarı birbirine benzer. Sudan'da yaşanan sorunlar da komşu ülkelerle ortak noktalara sahiptir. Afrika ülkeleri büyük ölçüde 19. Yüzyılda Avrupalı sömürgeci güçlerin acımasız politikalarına muhatap oldu. 20. Yüzyılda özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra çetin mücadeleler vererek bağımsız oldu. Birçok Afrika ülkesinde olduğu gibi Sudan'da da sömürgeci idarelerden devralınan kimlik sorunu, kabileler arası rekabet, merkezi hükümette yer almak yanında kabilelerin geleneksel güçlerini koruma kaygısı ve tam olarak belirlenemeyen sınırlar. Mesela Sudan'ın komşu ülkelerinin hemen hepsiyle sınır anlaşmazlıkları vardır. Bunlara ilaveten hammadde kaynaklarının ülke yararına kullanılamaması, gıda, sağlık, eğitim ve temel hürriyetler alanında çözülemeyen sorunlar ülkelerin yönetimde meşruiyet sağlamak noktasında çok başarısız kaldıklarını göstermektedir.
İngiliz işgal idaresi dönemi, Sudan'ın tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. İngilizlerin bölgeye getirdiği modernizasyon projeleri, Sudan'ın tarım, sağlık ve eğitim alanlarında gelişmesine katkı sağladı. Ancak, İngilizlerin bölgede yarattığı ayrımcılık ve çatışmalar, Sudan'ın siyasi ve sosyal yapısını bugüne kadar etkilemektedir.
İngiliz sömürge idaresi sırasında Fransız devriminin ilkeleriyle yakından tanışan Sudan, bağımsızlığını ilan ettiğinden beri kimlik krizine bir çare bulamadı. Çünkü İngiliz işgalinin Sudan'a etkileri oldukça derin ve uzun vadeli oldu. İngiliz sömürgeciliği döneminde, Sudan'da etnik gruplar arasında ayrımcılık ve bölünmeler oluştu. İngilizler ayrıca, Sudan'ı sömürgeleştirmek için şiddetli mücadeleler yürüttüler ve bölgede şiddetli ve kanlı çatışmalar çıkardılar. Bu çatışmaların bazıları hala devam etmektedir. İngiliz işgal idaresinin bölgeye yaptığı en büyük hatalardan biri, Sudan'ın kuzey ve güney bölgeleri arasında sınır çizmesidir. Bu sınır çizimi, Sudan'ın kuzey ve güney bölgeleri arasındaki ayrımcılığı ve çatışmayı tetikledi.
Kimlik krizi
Bağımsız Sudan'ın kimliğinde coğrafi açıdan Mısır ile bağı, ırk bakımında Afrika ve Arap kökeni ve dini açıdan yerel animist dinler ile Hristiyan ve İslam üzerinde ortak bir kimlik inşa edilmesinin üstesinden gelinememiştir. ülkede Arap-İslam Afro-Arap sentezleri yeterince başarılı olamadı. Ülkenin bağımsızlık sonrası karşılaştığı en ciddi kriz kuzey-güney entegrasyonunu sağlamak idi. Bu kriz yönetilemediği için arka arkaya çıkan iç savaşlar 2011 yılında Güney Sudan'ın ayrılıp bağımsız olmasıyla sonuçlandı. Bu kimlik krizi halen birkaç eyalette devam ediyor. Son krizde Darfur sorunuyla yakından ilgili.
Dakalu ile Burhan rekabeti
Muhammad Hamdan Dakalu, Beşir devrinde çatışmalar yanında açlık ve salgın hastalıklar sebebiyle onbinlerce insanın hayatını kaybettiği Darfur Sorunu sırasında bölgedeki karışıklıkları çözmek için kurulan Hızlı Destek Kuvvetleri'nin komutanı olarak adını duyurdu. Hızlı Destek Kuvvetleri, Sudan'da özellikle Darfur bölgesinde çatışmaların çözümüne yönelik askeri operasyonlarda başarılı oldu.
Hamdan Dakalu, 1969 yılında Sudan'ın Darfur bölgesinde doğdu. Sudan Halk Kurtuluş Hareketi'ne (SPLM) karşı mücadele eden Cebel Emir Kabilesi'nin lideri olan babası, Darfur'un en güçlü liderlerinden biriydi. Hamdan Dakalu, genç yaşta babasının izinden giderek Cebel Emir Kabilesi'ne liderlik etti ve daha sonra Sudan ordusuna katıldı.
Hamdan Dakalu'nun askeri kariyeri boyunca, özellikle Darfur bölgesindeki çatışmalarda bir dizi insan hakları ihlali suçlamasıyla karşı karşıya kaldı. Ancak, Sudan hükümeti tarafından desteklenen Hızlı Destek Kuvvetleri'nin başarısı nedeniyle, bazıları tarafından "Sudan'ın kurtarıcısı" olarak görüldü.
2019'daki darbeden sonra, Hamdan Dakalu, Sudan'ın askeri geçiş konseyinde etkili bir figür haline geldi ve daha sonra Hızlı Destek Kuvvetleri'nin lideri olarak atandı.
Sudan ordusuna bağlı olmasına rağmen, ayrı bir ordu gibi davranan Dakalu yönetimindeki Hızlı Destek Kuvvetlerinin özerk yapısı ülkede otorite sorununu derinleştirdi. Dakalu, zaman zaman ordu komuta kademesinin kararlarına aykırı davranışlar ortaya koyunca, Egemenlik Konseyi'nin başkanı Burhan ile arasının açılmasına neden oldu. Darfur sorunu sırasında iki komutan işbirliği yaparak başarı elde etmişlerdi. Ardından 2019'daki darbe sırasında el-Beşir taraftarlarına karşı ortak tavır takındılar. Ancak ülke yönetiminde Sudan ordusunun temsilcisi olarak otoritesine meydan okunmasını hazmedemeyen Burhan, Dakalu ile arasındaki bağları koparmak pahasına inisiyatif aldı. Sorun dışarıdan bakınca iki komutan arasında görünmekte. Fakat bununla birlikte arka planda Sudan'ın bağımsızlığından itibaren çözülemeyen ve son yıllarda gittikçe artan temel sorunlar var. Sudan'da ortak kimlik inşasının gerçekleştirilememesi, işleyen bir kamu düzeninin kurulamaması ve ekonomik sıkıntıların aşılamaması gibi esaslı sorunlar halkı mutsuz etmektedir. Sudan'da yönetim birliğinin sağlanması, en önemli örgütlü yapı olan ordunun birlik ve beraberlik sağlamasıyla daha kolay olacağına inananlar Burhan'ı desteklerken Dakalu da gücünü kullanmaktan çekinmedi. Darbe ile devrilen liderlerin devirlerini tekrar yaşamak Sudan için çare olarak görülmüyor. Sudan'ın bir an önce istikrarlı bir yönetime kavuşması halkın en büyük beklentisidir.
Son olarak, Sudan'da kalıcı bir barış ve istikrarın sağlanması için demokratik adımlar yanında ekonomik ve sosyal kalkınma projelerinin hayata geçirilmesi gereklidir. Ülkedeki insanların yaşam standartlarını yükseltmek ve geleceğe umutla bakmalarını sağlamak için krizle ilgili tüm taraflara önemli roller düşmektedir.
HABERE YORUM KAT