Sudan İzlenimleri
İHH İnsani Yardım Vakfı’nın nazik davetiyle bu yıl kurban bayramımızı Sudan'daki kardeşlerimizle geçirme imkanı bulduk. Gerek genel merkez gerek de Batman şubesindeki yöneticilerine sundukları bu imkan için teşekkür eder, Allah'tan çabalarını çoğaltıp, katında güzel bir kabulle kabul etmesini dilerim. Bu vesileyle 5 gün kaldığımız Sudan'da hem yoksul ve yetim kardeşlerimize kurban dağıtımı ve onlarla bayramlaşma imkanımız hem de Sudan'daki sosyal, kültürel ve politik durumu yerinde görüp dinleme fırsatımız oldu.
Yüzölçümü olarak ve sahip olduğu yer altı petrol, uranyum, bakır gibi zenginliklerle dikkat çekici bir ülke olan Sudan, Afrika kıtasında farklı özellikleriyle son yıllarda dikkatleri üzerine çeken bir bölge durumundadır. Özellikle Batılı devletlerin Afrika hakimiyetine kafa tutan yapısıyla ve İslami bir gelenekten gelen yönetimdeki kadrolarla her zaman emperyalistleri rahatsız eden bir ülke olmuştur. Batılıların 21 yıl boyunca ülkenin güneyindeki Hristiyanları kışkırtmaları yetmiyormuş gibi daha sonra Darfur meselesini kullanmaya çalışmaları ülkeyi tekrar dünya gündemine sokmuştur. Ülkenin jeopolitik olarak Kızıldeniz’i kontrol ediyor olması ve Nil’i barındırıyor olması Batılıların dikkatlerini çeken ayrı saiklerdir.
Ümmetin diğer coğrafyalarındaki İslami oluşumların uzantılarının Sudan’da varlık göstermesi Batılıları ziyadesiyle rahatsız etmektedir. Sudan belki de İngilizlerin sömürgecilikte zarar ettiği tek ülkedir. İngilizler dünyanın her bölgesinde olduğu gibi sömürü düzenlerinin devamı için kabileleri birbirine düşürmekten, ırkçılığı yaymaktan, ahlaki dejenerasyon oluşturmaya ve yoksulluğu tetiklemeye kadar her türlü yolu denemişlerdir. Bu doğal olarak işgal ve sömürü anlayışının tıynetinde saklı olan bir gerçekliktir zaten. Onurlu ve direnişçi bir halk oldukları ünlü komutanları Mehdi’nin İngilizlere karşı göstermiş olduğu direnişine ait karelerin sergilendiği Hartum’daki mütevazı müzeden rahatlıkla okunabilmektedir. Emperyalistler Afrika’daki birçok bölgede olduğu gibi Sudan’da da sosyal ve siyasal dinamiklerle oynama konusunda tüm kozlarını sonuna kadar kullanmışlardır. Kısa ve uzun vadede fitne üretme potansiyeline sahip bütün alanları kaşımışlardır.
Batılıların çıkardığı Darfur sorunuyla beraber merkezi Sudan Devletinin kurduğu Cencevit denilen gönüllü birliklerin Batılıların desteklediği ayrılıkçı güçlere karşı savaş kurallarını zorlayan kontrol dışı uygulamaları ayrı bir fitne ortamını ne yazık ki oluşturmuştur. Orta Doğu’nun gergin atmosferinde ne yazık ki bu gün olduğu gibi dün de savaşlardaki ahlaki ilkelerin ihlal edildiği gözlenmektedir.
Bosna’da, Ruanda’da, Filistin’de ve daha birçok bölgede işlenen soykırıma ses çıkarmayan Batı, uluslararası ceza mahkemesiyle Sudan’ı terör ülkesi kategorisine almasıyla ikiyüzlülüğünü tekrar göstermiştir. Sudan’da özellikle Hartum’da en merkezi mahallelerde büyük bir hoşgörüyle açık tutulan kiliselerin varlığı dikkat çekmekle beraber misyonerliğe ödün vermeyen toplumsal refleks de gözden kaçmamaktadır. Beyaz Müslümanlara olan teveccüh özellikle Türkiyeli olma olgusuyla buluşunca, hemen hemen her yerde olduğu gibi ağabey ülke algısıyla eşanlamlı olduğunu en masum vatandaşın davranışlarında da okuyabiliyorsunuz. Özellikle Müslüman olmayan beyazların “kafir/gavur” anlamına karşılık geldiğini tahmin ettiğimiz “havvace” kelimesiyle/tanımlamasıyla toplumda kavramsallaşması, sömürgeci beyazlara tepkinin dozunu göstermesi açısından anlamlı bir göstergedir.
Yemen’deki iç çatışma, Suriye’deki direniş, Mısır’daki Sisi diktatörlüğü gibi bölgedeki sosyolojik karmaşanın etkisiyle, bütün yoksulluğuna rağmen Sudan’ın iç göç aldığı gerçeği ise ayriyeten içimizi burkan bir durum. Mütekebbir Körfez ülkelerinin Suriye vatandaşlarına vize uygulamaları Sudan’da yerleşik bir Suriye muhacir potansiyelinin oluşmasına vesile olmuştur. Özellikle başkent Hartum’da Yemenliler, Suriyeliler, Mısırlılar mahallesi diye bilinen varoşların varlığı dikkat çekicidir.
Kıta coğrafyasındaki bütün sorunların kaynağını emperyalist hesap ve projelerde aramak sorunun çözümü açısından çok da gerçekçi olmadığını düşünüyoruz. Coğrafyamızın birçok bölgesindeki içler acısı durum, kaderimizmiş gibi algıladığımız ve nerdeyse bir kültürmüş gibi özümsediğimiz birçok olumsuz ortam ve şartlar ciddi bir zihinsel değişimle aşılabileceği görülmeli. Söz konusu ettiğimiz olumsuz durumların başında temizlik, iletişim, düzen fikri, zamanın değeri vs. günlük hayatta yaşam kalitesini şekillendiren sorunlar olarak anılabilir. Bununla beraber dikkat çekici bazı yerleşik uygulamalara da değinmek gerekir. Söz gelimi teheccüd namazı için ezan okunması, sokakta yerleşik bir şekilde selamlaşılması, cemaatle kılınan namaz kıraatinin sokaklara taşacak şekilde gerçekleştirilmesi gibi bazı hassasiyetlerin uzun vadede bir neslin İslam ile hemhalliği açısından umut vericidir. Bununla birlikte modern dijital imkanlarla halk buluştukça, ayartıcı cihazların cazibesine bu gibi dinamiklerin ne kadar süreyle direnebileceği bir muamma.
Özellikle Türkiye’de öğrenim gören Sudanlı öğrencilerin İslami kuruluşlar tarafından sahiplenilmesi ve kendi ülkelerine dönük üretici projelerle zihinsel bir donanıma tabi tutulmaları hasenat merkezli yardım anlayışından daha aciliyet kesbeden bir sorumluluk olduğu kanaatindeyiz. Komşu ülkelerin yaşadığı gerçekliklerden hareketle Sudan’ın uzun vadede İslami düşünsel zeminin güçlendirilmesi açısından müsait bir saha olarak görülmesi işlediğimiz hassasiyetleri yarınlarda daha ciddi bir şekilde gündemimize taşıyacak gibi görünüyor.
Afrika ülkelerinin birçoğunda olduğu gibi eğitimin ana damarı hafızlık eğitimidir. Sadece dini eğitim merkezli yani Türkiye’deki Kur’an kursları standardındaki bir eğitimle yetinme algısı belki de tüm Afrika coğrafyası için tartışılması gereken önemli bir sorundur. Kıta Afrikası’nın yaşadığı acı ve yakıcı sorunlara çözüm üretecek tüm bilimsel sosyolojik alanlarda perspektif geliştirecek bir eğitim anlayışını üretken bir damar oluşturarak tabir yerindeyse kıtanın kaderini değiştirecek perspektif sahibi bir nesle ihtiyaç duyulduğunu ülkenin adeta her metrekaresi haykırıyor. Temizlikten zarafete hantallığı yenen bir anlayıştan proje üreten bir cesaret ve iradeye adım atacak bir dalganın oluşturulması gerekir. Özellikle Türkiye’den yardım amaçlı saha çalışmalarını takip eden İslami STK’ların bu sıla-i rahim damarı üzerinden bu anlayışları kıtada gündeme taşımaları kanaatimce aciliyet kesbeden bir durum olarak gündeme alınmalıdır.
Son dönemde birçok coğrafyada oluşan savaş ve güvenlik sorunları gibi sosyolojik nedenin, Arapça öğrenme merkezli önemli bir öğrenci potansiyelinin Sudan’ı tercih etmesine yol açarak, Arapça öğreniminde Sudan’ın alternatif bir merkez olarak görülmesine ve ülkede bu amaçla yerleşmiş öğrencilerin varlığını göstermesi gözlemlediğimiz bir diğer dikkat çekici durumdur.
Hakkını teslim etmemiz gereken olumlu bir tespit de bizim mahallenin belki birçok alanda arzulanan bir şahitliği sergilemekte sorunlu olmasına rağmen ümmetin mağdur ve mazlumlarına ulaşma konusundaki hassasiyetinin ümmet arasında örnek teşkil edecek bir duruş olduğunu da görmemiz lazım. Geleneksel cemaatlerden yakından hemhal olduğumuz birçok teşkilatlara kadar Sudan’da yetimhaneler, okullar, camiler, yurtlar ve benzeri kurumlar inşa ederek toplumsal yaşama renk katan bir fedakârlığın hissedilmesi heyecan verici bir gözlem olduğunu belirtmek isteriz.
YAZIYA YORUM KAT